KIBRISLI TÜRKÇESİ DİL KURUMU

Sami Özuslu

Böyle bir kurumumuz yok.
Zaten mevzu da o…
Neden olmasın?
Kıbrıslı Türklerin ‘dil’ini araştıran, kayda geçiren ve yayan bir daire, bir oluşum niçin yok?
Devletimizin her türlü dairesi var.
Ancak ‘dil’le ilgilenen bir yer yok.
Kültür Dairesi böyle bir sorumluluk alabilir mi?
Akla en yakın, sorumluluk alanı en benzeşen daire orası olsa gerek…
Ancak mevcut yapısıyla altından kalkabilir mi bu işin, bilmem.
Ancak böyle bir oluşuma ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Sadece dile değil. Kıbrıslı Türklerin her türlü her değerine sahip çıkmak, kayıt altına almak, geliştirmek, yaymak gerekiyor.
Şu yeryüzünde ‘farklılıkların çeşitliliği’ içerisinde huzur içinde yaşayabilmenin yolu o farkları koruyabilmekten de geçiyor çünkü…

*  *  *

Birçok ülkede dil kurumları var. Üniversitelerde o dile dair kürsüler, bölümler var.
Bizde hiçbiri yok.
Dilimiz ‘Türkçe’, evet…
Ancak kendimize özgü dil özelliklerimiz de var.
Buna ister ‘diyalekt farkı’ diyelim, ister ‘ağız farkı’ siye tanımlayalım, sonuçta ‘Kıbrıslı Türkçesi’ diye, hala yaşayan bir dil vardır.
Giderek unutulmaya/unutturulmaya yüz tutmuş olsa da, Kıbrıslı Türklerin, binlerce yıllık geçmişten gelen, farklı kültürlerden etkilenerek şekillenmiş bir ‘konuşma dili’ vardır.
‘Yazı dili’nde ‘merkezi Türkçe’ diyebileceğimiz İstanbul Türkçesi’ne itirazım yok.
Ancak iş konuşmaya gelince, bırakın herkes istediği şekilde, bildiği kelime ve deyimlerle konuşsun!
Bu zaten temel bir ‘insan hakkı’dır.
Zira ‘Kıbrıs Türkçesi’ Kıbrıslı Türklerin ‘anadili’dir.

*  *  *

Dil konusu ‘sosyolojik’tir. Ama ‘tarihsel’dir aynı zamanda… ‘Antropoloji’, ‘arkeoloji’ ve daha birçok dal da dille yakından alakalıdır.
Dil bilimciler bu konunun merkezinde yer alırlar ama ‘dil’ konusunda sosyal bilimlerin birçok disiplinin yolu kesişir.
Haliyle geniş bir çalışma alanıdır.
Bu yüzdendir ki ‘Kıbrıs Türkçesi’ni araştırmak, kayıt altına almak, yaygınlaştırmak için ciddi bir mekanizma oluşturulmalıdır.
Geçmişten günümüze ‘Kıbrıslı Türkçesi’ne dair çeşitli araştırmalar yapılmış, kimi sözlükler yazılmıştır ama çoğunlukla bireysel çabalar sonucu ortaya çıkan bu son derece değerli eserlerin devamlılığı ve eksik bıraktıklarını tamamlama hedefiyle hareket edilmelidir.

*  *  *

Kuşkusuz ‘dil’ meselesine nasıl bakılacağı ideolojik bir meseledir. ‘Politik’ bir mevzudur da…
Mesela kimileri için yukarıda yazılanlar ‘saçma’dır, zira ‘Türkçe tektir’ ve dünyadaki bütün Türkler aynı şekilde konuşup yazmalıdır.
Oysa farklılıkların nedeni kültürel etkileşim, yaşanılan coğrafya ve beşeri etkileşimlerdir.
Zaten mevzu o ‘farkları’ kabul edebilmektir.
Kıbrıslı Türklerin konuştukları dil elbette adanın ‘Kıbrıs Yunancası’ konuşan toplumundan da, Kıbrıs’a gelip giden Venedikli’den de, Lüzinyan’dan da, Roma’dan bir şekilde etkilenecekti.
Etkileşim kötü bir şey değil zaten!..
Sorun ‘saf’, ‘ari’ insan toplulukları olduğunu iddia etmek ya da herkesi ‘tektipleştirme’ye çalışmak…
Ne dersiniz?
Yapacayık bu işi?
E hade…