Kıbrıslı profesörün iddiası: Erdoğan,  Kıbrıs’ın yarısını ilhak edecek 

Serhat İncirli

2007 Nobel Barış Ödülü sahibi, ekonomi ve etik profesörü ve Kıbrıs Uluslararası Yönetim Enstitüsü'nün (CIIM) yöneticisi Prof. Dr. Theodore Panayotou, Cyprus Mail gazetesinde geçtiğimiz gün, “çok uzun zamandan beri” hiç dile getirilmeyen bir yorum yazdı…
Amerika’da Harvard Üniversitesi'nde 25 yıl ekonomi dersleri veren ünlü Kıbrıslı Rum bilim insanının iddiası şu; “Erdoğan, Kuzey Kıbrıs’ı çok yakın bir zamanda Türkiye’ye ilhak edecek…” 

-*-*-

Prof. Dr. Panayotou’nun bazı iddiaları özetle şöyle:
“…  Vatanımın yarısının sonsuza dek kaybedileceğini öngörüyorum ve Türkiye'nin işgal altındaki toprakların birkaç aya kadar ilhakının beklediğini fark etmemiş olan yurttaşlarımı da aynı manevi yükümlülükle uyarıyorum.”

-*-*-

“… Türkiye seçimleri ve Tayyip Erdoğan'ın aleyhindeki kamuoyu yoklamaları ışığında, Türkiye Cumhurbaşkanı, Yunanistan ve Kıbrıs'a karşı günlük tehditler savuruyor. Yunanistan hem askeri olarak hem de Fransa ve ABD ile ikili savunma anlaşmalarıyla güçlendiği için Erdoğan'ın Yunanistan'a yönelik tehditlerini gerçekleştirmesi pek mümkün görünmüyor. Kıbrıs Dışişleri Bakanı Ioannis Kasoulides'in de belirttiği gibi, diğerlerinin yanı sıra, risk altında olan zayıf halka Kıbrıs'tır. Ancak Kıbrıs'ın MEB'ine bir müdahale veya Yeşil Hat'ta bir olay, Türkiye'de milliyetçiliği, Erdoğan'ın popülaritesini cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmesini sağlayacak seviyelere çıkaracak kadar alevlendirmeyecek... Tarihi öneme sahip olacak tek eylem, işgal altındaki toprakların Türkiye'ye ilhak edilmesidir.”

-*-*-

“… Nasıl Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna topraklarının ilhakını Sovyetler Birliği'nin yeniden canlanmasının başlangıcı olarak görüyorsa, Erdoğan da işgal altındaki Kıbrıs topraklarının ilhakını Osmanlı İmparatorluğu'nun veya en azından 'Mavi Vatan'ın yeniden canlanmasının başlangıcı olarak görüyor.”

-*-*-

“… Türkiye'nin işgal altındaki toprakları ilhak etmeyi ciddi olarak düşündüğü bir sır değil… Türkiye işgal altındaki toprakları ilhak etme planlarını gizlemiyor.”

-*-*-

“… İlhakın referandumla üç argümanla “meşrulaştırılması” planlanıyor: 1) Yarım asırlık müzakerelerin çözümle sonuçlanmaması, 2) İki devletli çözümün karşı tarafça kabul edilmemesi, 3) uluslararası toplum 'Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımamaya devam ediyor. Dolayısıyla “Kıbrıs Türklerinin yarım asırlık tecridine” son verecek tek seçenek, işgal altındaki toprakların “anavatana” ilhak edilmesidir.”

-*-*-

“Bu, ‘belediye seçimlerinin’ son sonuçlarına rağmen, yerleşiklerin çoğunluğu ve Türkiye'nin işgal altındaki topraklar üzerindeki kontrolü nedeniyle sonucu kesin görülen ilhak referandumunu haklı çıkarmak için uluslararası toplum ve Kıbrıs Türkleri'ne yönelik hazırlanan bir anlatıdır”.

-*-*-

“… Türkiye içinde ilhak, Erdoğan tarafından Türk devletinin ilanının yüzüncü yılı münasebetiyle tarihi ve ulusal öneme sahip cesur bir vatanseverlik eylemi olarak sunulacak. Umut edilen, bunun Türkiye'de Erdoğan'ın kahramanlaştırılmasını ve ülke cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmesini sağlayacak arzu edilen milliyetçilik yükselişine neden olmasıdır.”

-*-*-

“… Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimleri 14 Mayıs olarak planlandığından, kritik aylar Kıbrıs ve Türkiye seçimleri arasındaki, Mart ve Nisan aylarıdır. Bir aydan kısa bir süre içinde referandum çağrısı yapan ve Ukrayna'nın dört vilayetini ilhak eden Başkan Putin örneğini takiben, Erdoğan da işgal altındaki Kıbrıs toprakları için aynısını yapmayı seçebilir.”

-*-*-

Evet Prof. Dr. Panayotou’ya göre Türkiye oldu bittiye getirecek…
Gözler zaten Ukrayna’da olacak.
Bastırılmış uluslararası tepkiler göreceğiz…
Her zaman olduğu gibi – sözlü kınamayla sınırlı kalınacak. 
Mesela Yunanistan, tepki veremeyecek ya da Rumları destekleyecek ama savaş riskine girmeyecek.
Avrupa Birliği, Türk planlarını engellemeyecek; ılımlı yaptırımlarla yetinecek. 
BM kınayacak…
“Hepsi bu” diyor hoca…

-*-*-

Ve Dr. Panayotou’nun yorumu şöyle devam ediyor:
“… Ne yazık ki, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilhak tehdidi ve dolayısıyla işgal altındaki topraklarının kalıcı olarak kaybedilmesi, Kıbrıslı seçmenleri veya cumhurbaşkanı adaylarını ilgilendirmiyor gibi görünüyor… Ya çok düşük bir ihtimal olarak değerlendiriyoruz ya da günlük hayatımızda ne gibi bir fark yaratacağını görmediğimiz için umursamıyoruz. Bazılarımız (Rumlar) hala birleşik bir devleti mümkün görüyor ya da Yunanistan ile birleşmeyi hayal ediyor olabilir. Diğerleri, seçimleri kazandıkları sürece Crans Montana'da kaldıkları yerden müzakerelere devam etmeyi başaracaklarını savunuyorlar…”

-*-*-

“… Bunların hiçbiri, Erdoğan'ın Türkiye seçimlerini kazanmak için, işgal altındaki bölgenin birkaç ay içinde ilhak edilme tehdidini engelleyemez… İşgal altındaki toprakların ilhakı, yeni başkanın (Güney’de) görev süresinin ilk aylarında karşılaşacağı ilk kriz olabilir… Kıbrıs sorunu daha önce hiç olası en kötü sonuca bu kadar yaklaşmamıştı: Ada’nın yarısı Türkiye'ye geri dönülmez şekilde ilhak edilebilir…”


Prof. Dr. Panayotou’ya…

(Öteki yazıyla alakalı olarak, sevgili Prof. Dr. Theodore Panayotou’ya seslenmek istiyorum…)
Endaxi hocam?
Yani tamamsın be sör?
İddiaların açıkçası “beni ürküttü”…
“Sonuç kesin olarak Erdoğan’ın istediği yönde çıkar” saptamana yüzde yüz katılıyorum.

-*-*-

Mesela bizim tarafta geçenlerde “Kıbrıslı anneler inisiyatifi” diye bir grup kuruldu, bu grubun üyelerinin tamamının oyunun olası bir ilhak referandumunda “yes” olacağından herkes emindir…

-*-*-

Ancak, sormak istediğim, Tanyol Çeribaşı ağabeyimin yıllardır tek başına kavgasını verdiği “bazı haklarımız”la alakalı olarak, “sizin” devletin, yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ne yaptığıdır…

-*-*-

Örneğin “vatandaşlık” konusu… Bu konuyla KTÖS ve Niyazi Kızılyürek ciddi anlamda ilgileniyor ama sizin ya da her neyse “hepimizin olan” devlet, sorry ama “bizi” uyuz ediyor!

-*-*-

Sağlık sisteminden yararlanabiliyor muyuz?
Tanyol abi, alttan giriyor, üstten çıkıyor, zorluklarla uğraşıp davalar açıyor ama Kıbrıslı Türkler, “sizin” veya “hepimizin” sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor…

-*-*-

Emeklilik, yoksulluk, dulluk gibi ödenekler?
Haaaa “hakkımız mı değil mi?”, “vergi veriyor muyuz, vermiyor muyuz?” haklısın da, “bizim devlet” yani “sizinkisi” her neyse, “bizi” takmıyor!

-*-*-

Mesela, 65 yaşına gelen her Kıbrıslı, eğer hiçbir geliri yoksa en az 710 Euro para alır… 
Peki başvuran, mahkemeye giden, kazanan Kıbrıslı Türkler?
350 Euro!
U banayiamu!
Nedir bu?

-*-*-

Veya 1974 sonrası evlenenler durumunda, kocası ölen Kıbrıslı Türk kadına maaş vermiyorsunuz…
Eğer sigortalı bir Rum ölürse, eşinin maaşı yükselir… Ancak Rum’sa bu yükselişi görür! Eğer Türk’se, onu da yükseltmiyorsunuz… Haa Tanyol abi bunun da davasını açtı, bir ara, sor, ilgilen hatta yardımcı olan hocam yahu!

-*-*-

Elbette çok güzel insani ilişkilerimiz var…
Ve hatta dibine kadar bazı hakları “pasaport” sayesinde elde ettik ve daha daha ileri gideyim, bazı TMT’ci komutanlar arasında, Güney’deki özel hastanelerde yaşamını yitirenler de oluyor ama yeterli değil…

-*-*-

Kısacası Sayın hocam, Kıbrıslı’nın yarısı veya baş papazınıza göre yüzde 20’lik azınlığı; öyle ya da böyle, bu maçı kaybetmiştir…
Bir yanda “Enosis”, öte yanda “Taksim” yani “ilhak” bizim elimizde ne yazık ki “buruş bir yaprak!”. (Yanlış anlamayın, gerçekten yaprak demek istiyorum, o kadar da belden aşağı olmaz yani… Neyse!)

-*-*-

Evet, “İlhak kesin” diyorsun!
Ayıptır söylemesi, eğer o gün gelecekse, biliniz ki “sayenizde” gerçekleşecektir…
Ve Annan Planı’na “ohi” diyenler, işte o gün, tokalaşmak için ellerini bizim tarafa uzattıkları anda, pantolonu da, donu da – kolu da – hatta iç organları da kaybedecektir!
Üzgünüm ama “göz”ü da! (Z)… (Gene yanlış anlaşılmaya sebep olmayalım, zzz… T değil!)

Prof. Dr. Theodore Panayoto