Kıbrıslı Maronitler’in saklı tarihine yolculuk 10

Sevgül Uludağ

"Burada yüzyıllar boyunca kaynaşmış insanların yaşadığınnı, tümünün Kıbrıslı olduğunu görmeliyiz, affetmeli ve ilerlemeliyiz..."


Josef Solomo Andreu, Aya Marina (şimdiki adıyla Gürpınar) doğumlu Kıbrıslı bir Maronit… Onunla aslında 1963’te Aya Marina’da Kıbrıslıtürkler’in hayatını kurtaran amcası Maronit papaz Andreas Frangu’yla ilgili bilgi almak için buluşmuştum. Ancak Josef Solomo Andreu bana bu olayı anlatmakla kalmadı, aynı zamanda Kıbrıslı Maronitler’in saklı tarihine ilişkin çok geniş bilgiler de verdi… Josef Solomo Andreu’yla röportajımızın devamı şöyle:


JOSEF SOLOMO ANDREU: Ben de Fransa’ya gittim çünkü Kıbrıs pasaportuna vize gerekmiyordu Fransa için. Oraya gittim, oradan İngiltere’ye bir gidiş dönüş bilet alarak turist olarak gittim… Ve İngiltere’de kaldım, bana vize verdiler, orada evlendim, ilk çocuğum orada dünyaya geldi, “Şalom”. Bir fabrikam vardı… Dört çocuğum var, biri “British” (“Britanya yurttaşı”), iki Libya doğumlu… İngiltere’den çalışmaya Libya’ya gitmiştim bir Kıbrıslı şirket için – orada 12 yıl çalıştım. Daha çok şehirdeydim ama çöle de gidiyordum. Arapça biliyordum ve şirketin halkla ilişkilerini yürütüyordum. İnşaat şirketiydi bu… İki çocuğum Libya’da dünyaya geldi. Yanni ve Marina orada doğdu. Kıbrıs’a dönünce bir de Kıbrıs doğumlu çocuğum oldu! Kıbrıslı oğlumun adı Marios… Bir İngiliz, iki Arap, bir Kıbrıslı benim çocuklarım! Arkadaşlarıma bunu söylediğimde, “Ama kaç karın var senin?” diye soruyorlar!

SORU: Şimdilerde Maronitler Kıbrıslırumlar’la daha kaynaşmış durumda…
JOSEF SOLOMO ANDREU:
Okullar aynıdır, Maronitler’le Kıbrıslırumlar kaynaşıyor, evleniyor, evliliklerimizin yüzde 80’i karma evliliklerdir şimdi… Ama hala Maronitiz biz… Geçmişte yaşanmış olanları unutmalıyız… Geleceğe bakmalıyız… Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar da aynı şeyi yapmalıdır, geleceğe bakmalıdır, çocuklarımızın iyiliği için bunu yapmalıyız…

SORU: Öylece unutamayız ama, bundan birşeyler öğrenmeliyiz… Bilmeden unutamaz insan, önce öğrenmeli, bilmeliyiz, dersler çıkarmalıyız geçmişte yaşananlardan ki sağlam bir gelecek kurabilelim…
JOSEF SOLOMO ANDREU:
Evet… Gerçekten de önce tarihi öğrenmeliyiz, burada yüzyıllar boyunca kaynaşmış insanların yaşadığını, tümünün Kıbrıslı olduğunu görmeliyiz, affetmeli ve ilerlemeliyiz, aksi halde tekrar tekrar geri gelecek tüm bunlar…

SORU: Benim tek anlayamadığım şey, 1974 sonrası Aya Marina (şimdiki adıyla Gürpınar) ve Asomato’yu (Özhan) neden askeri köylere dönüştürdükleridir. Maronitler’le Kıbrıslıtürkler arasında hiçbir zaman çatışmalar olmamıştı… Maronitler’e bu köylerin geri verilmemesi, tam bir utançtır bence…
JOSEF SOLOMO ANDREU:
Uğraşıyoruz, bize köylerimizi geri vereceklerini söylüyorlar, bunun için uğraş veriyoruz. Bekliyoruz… “Biz bir şey yapmadık, küçük bir toplumuz, sessiz sedasız sizinle birlikte yaşayıp gidiyoruz” dedik… “Önemli olan tek şey çocuklarımızı barış içinde büyütmektir” dedik. Uğraşıyoruz… Belki bir gün geri verirler bize köylerimizi…
Aya Marina köyündeki tüm eski evler yıkılmıştır, galiba 12-15 tane daha yeni evler ayakta kaldı, gerisini hep yıktılar…

SORU: Sanırım Asomato’da (şimdiki adıyla Özhan) da tek bir Maronit yaşıyor, askeri bölgenin içinde…
JOSEF SOLOMO ANDREU:
Yaşlı bir kadın yaşıyor orada… Karpaşa’da 12-15 kadar Maronit yaşıyor… Bu köyde de bazı Türk subayları aileleriyle birlikte kalıyor.

SORU: Kormacit’e geri dönüş başladı gibi…
JOSEF SOLOMO ANDREU:
2004’ten sonra dönüyorlar, yeni evler yapıyorlar, arazilerini işliyorlar. Kormacit’te hiçbir sorunumuz yoktur…

SORU: Kormacit neden kalabildi ve diğer köylerdekiler kalamadı?
JOSEF SOLOMO ANDREU:
1974’te işgal olduğunda Kormacitliler kaçmadı, hiç kimse ayrılmadı köyden, herkes köyde kaldı, papazlarıyla birlikte herkes kaldı. Ben de oradaydım. Türk askerleri köye geldiği zaman köyün dışında durdular ve Türk komutan köy muhtarı ve köy papazını çağırdı konuşmak üzere. Muhtar ve papaz köyün dışında Türk komutanla görüşmeye gitti, komutan onlara köyde herhangi bir Rum ya da Yunan askerin bulunup bulunmadığını sordu. Muhtar ve papaz da “Hiçbir asker yoktur, daha önce köyün dışında bir radar vardı, birkaç gün önce oradan da ayrılıp gittiler” dediler. “Burada Kıbrıslırum yoktur, sadece Maronitler vardır” dediler. Bu komutanın yanında  Ayirinili bir Kıbrıslıtürk de vardı, hem çeviri yapmak, hem yardımcı olmak için komutanla birlikte gelmişti oraya. Bize “Korkmayın, siz 63’te bize yardım ettiydiniz, onun için korkmayın” demişti, “Endişelenmeyin, size dokanmayacaklar… Ama eğer köyde Rum asker varsa, sorun çıkacak, bize söyleyin Rum asker varsa köyde” demişti. Biz de ona köyde Kıbrıslırum asker olmadığını, radarda olanların da birkaç gün önce ayrıldığını söylemiştik. “Eğer silahınız varsa bize teslim etmeniz lazım” dediler sonra. Tüm av tüfeklerini topladılar, “Tarlalara çıkmayın çünkü hala savaştayız” dediler. Sonra yavaş yavaş tarlalarımıza gitmemize izin vermeye başladılar. Orada durdular ve bize dokanmadılar.

 

DEVA EDECEK...