​​​​​​​Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi ve Kadın

Salih Sarpten

Bugün 8 Mart, kadını ve kadının emeğini dikkate almamız gerektiğini bir kez daha hatırlatan önemli bir gün…

Toplumsal cinsiyet kavramı, geniş açılımları olan, oldukça kapsamlı bir kavramdır.  Toplumsal cinsiyete duyarlı çalışmalar denildiğinde kast edilen sadece “kadınları da dâhil etmek” değil, kadınlara ve farklı cinsel yönelimlere yönelik ayrımcı tutumların dikkate alınmasıdır.

Bu tutumlar, kadınlarla erkekleri farklılaştırmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal kaynaklara erişimlerini de etkiler ve eşitsiz kılar. Bu eşitsizlik, cinsiyete dayalı çeşitli ayrımcılık ve engellemelerle güçlenir; sadece kadınların değil, bütün toplumun ekonomik, siyasal, kültürel gelişmesi önünde ciddi bir engel haline gelir.

Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı; pek görünür olmasa da sosyal yaşamdan ekonomik yaşamına birçok alanda ama özellikle yönetim ve karar mekanizmalarına katılımda ciddi boyuttadır.

Ne var ki bütün bunları ortadan kaldıracak yegâne şey olan eğitimde de bu eşitsizliği tamamen ortadan kaldırdık diyemeyiz. Kız öğrencilerin sistemdeki yeri, öğretmenlik mesleğinde kadınların ağırlıklı varlığına rağmen karar almak mekanizmalarında kadınların hâlâ çok gerilerde olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Tablolar incelendiğinde şu bulgular rahatlıkla görülebilir:

  • Eğitim sisteminde kız ve erkek öğrencilerin varlığı nispeten dengeli
  • Öğretim kadrosunun içerisinde erkek öğretmenlerin oranı %27, çok yüksek düzeyde bir çoğunlukla kadın öğretmenlerin oranının %73, olduğu görülüyor.
  • Kadın öğretmenlerin ezici yoğunluğu rağmen okul yöneticileri arasındaki durum öyle olmuyor. Erkek okul yöneticilerin oranı %47, kadın okul yöneticilerin oranı %53 olduğu görülüyor.
  • Dahası bütün bunlara karşın Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı bünyesindeki 12 üst düzey yöneticiden sadece 2 tanesi kadın..
  • Ve son bir bilgi 1967’den günümüze Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ni yöneten yapının başında görev alan tam 25 Milli Eğitim ve Kültür Bakanımız olmuş (ki bunların bazıları birkaç kez göreve gelmiş). Bu 25 eğitim bakanının sadece bir tanesi kadın (tek kadın Milli Eğitim ve Kültür Bakanımız 2006-2009 yılları arasında görev yapan Canan Öztoprak)…

Bu veriler, yazının başında da belirtilen kadının karar alma mekanizmalarında cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir.

Peki Ne Yapmalıyız?

Elbette yapılması gereken öncelikli şey; tüm ders ve disiplinlerimizin, eğitim-öğretim programlarımızın (müfredat), eğitim-öğretim yöntemlerimizin, ölçme-değerlendirme uygulamalarımızın tamamını, cinsiyet eşitsizliğine ve ayrımcılığa karşı bir içerik kazandıracak şekilde bir daha gözden geçirmek.

Ancak bu tek başına yeterli değildir. Çünkü eğitim, kadının toplum içindeki konumu ve istihdam olanakları üzerinde etkili olan en önemli faktörler arasında gösterilse de araştırmalar, kadının eğitimli olmasının sosyokültürel yapı ile başa çıkabilmesi için her zaman yeterli olmadığını, toplumda geleneksel bir kadın imajının ve sosyal bir baskının olduğunu göstermektedir. Bu tutumu da değiştirme görevi yine eğitimindir. Bunun için de bir çaba, bir program ortaya koymalıyız.

Ancak inan bana bu da yeterli değildir. Yukarıdaki veriler de yeterli olmadığını açıkça göstermektedir. O halde yapılması gereken bir diğer önemli şey; kadını dikkate almayan, sorunlarına çözüm üretmeyen bir kalkınmanın başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, iş dünyasına ve karar alma mekanizmalarında kadınların da yer almasını sağlayacak anlayışları hakim kılmaktır.  Kadın ve erkeklerin kalkınma süreci ile aktif olarak bütünleşmelerini sağlayacak yöntemler ve çözümler üzerinde durmak, kadın ve erkeğin birlikte yer alacağı disiplinler arası projeler üretmek, okullardaki eğitim-öğretim uygulamalarının da bu projeleri destekleyecek yaklaşımları içermesini sağlamaktır.  


Anlayana Gülmece

Geçerli Bir Sebep

Annesi oğlunu kaldırmak için yanına giderek seslenir:

- “Hadi kalk okula geç kalıyorsun!”

- “Anne ben bugün okula gitmek istemiyorum.”

Anne biraz öfkelenerek:

- “Bana okula gitmemen için geçerli bir sebep söyle”.

- “Hemen söyleyeyim; arkadaşlarım da öğrenciler de beni sevmiyor. Şimdi okula gitmem için sen bana geçerli bir sebep söyle bakalım.”

Anne kararlı bir ses tonuyla yanıtlar:

  • “40 yaşında koskocaman bir öğretmensin, hadi şimdi hemen hazırlan bakalım.”

Okumuş muydunuz?

İnsanın en önemli buluşu ateş, tekerlek ya da motor; atomik enerji veya maddi dünya ilgili herhangi bir şey değildir. İnsanın en önemli buluşu anlaşarak ekip halinde çalışmaktır.

                                                                                                                                    B. Jenning