Kıbrıs meselesi kapsamında KKTC’nin Geçitköy’deki avantajı ya da gücü!

Serhat İncirli

Kıbrıs çok ciddi bir kuraklığın etkisi altında…
Tarihin belirli dönemlerinde, türkülerimize bile konu olmuş olan kuraklık, içinde olduğumuz dönemde de kendini iyice gösteriyor…

-*-*-

Bilen bir kişi, kuraklığın gözle görülebilen en önemli kanıtının, özellikle yol kenarlarındaki akasya ağaçlarının kuruması olduğunu anlattı… 

-*-*-

Bu arada Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bazı Rumca gazetelere göre, kuraklık sebebiyle gıda tedarikinde sıkıntılar yaşanmaya başlandı… 

Politis gazetesine göre “Güney Kıbrıs”, yakın tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. 

-*-*-

Politis “Kuralık Tarımı Baltalıyor… Zincirleme Etkiler” başlıklı haberinde, uzayan kuraklığın su kaynaklarının kritik düzeyde azalmasına, bunun da tarımsal üretimin, tarihinin en düşük seviyesine inmesine neden olduğunu yazdı.

-*-*-

Rum Yönetimi ya da Kıbrıs Cumhuriyeti, deniz suyunu arıtmak için yanılmıyorsam 11 adet yeni tesis kurdu… 

-*-*-

Ada’da, yağışlar ciddi şekilde azaldı… 
Güney’de 25’e yakın baraj var ve bu barajlardaki su miktarı, içme ve sulama suyu ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalıyor…

-*-*-

Politis gazetesine göre çiftçiler, tahıl, sebze ve meyve ağacı yetiştiriciliğini azaltmak veya vazgeçmek zorunda kalmaya başladı… 

-*-*-

Rum yetkililer, AB’den destek isteneceğini açıklarken, Rum Çiftçiler Birliği (EKA) Başkanı Panikos Hambas ise, uzayan kuraklık ve agresif hava koşullarından dolayı tarımsal üretimdeki durumun “trajik” olduğunu belirtti.

-*-*-

Tarım Bakanı Maria Panayotu’nun, kuraklık nedeniyle Güney Kıbrıs’taki mevcut durumu ve etkilerini izah etmek için AB Tarım ve Balıkçılık Komiserine mektup göndermek, konuyu Eylül ayında gerçekleştirilecek Tarım Bakanları Konseyi’nin gündemine yazdırmak niyetinde olduğu kaydedildi.

-*-*-

Su, sadece Kıbrıs’ta değil, Türkiye’de de büyük sıkıntı!
Her gün bu konuda haberler okuyoruz!

-*-*-

Ancak, Türkiye için, Kıbrıs’a, mevcut borularla su göndermek çok da büyük bir mesele değil!

-*-*-

Evet, Geçitköy’deki tek barajımızın kapasitesi Güney’e de su sağlamak için belki yetersizdir diyen uzmanlar olabilir… 
Hatta bir çok belediye başkanımız “bize yetmiyor” noktasında görüş belirtiyor!

-*-*-

Ancak; “su”; örneğin Kıbrıs müzakereleri açısından bakıldığında, şu anda, Türk tarafının en büyük, en güçlü silahı!

-*-*-

“Evet belki çok ciddi bir kesilme riski olabilir – boru kopar falan gibi” ama mevcut Geçitköy Barajı ve oraya boruyla su taşınması; KKTC’nin 50 tane nükleer başlıklı füzesinin olmasından çok daha büyük bir “silah”!
Kullanmasını bilene!

-*-*-

“Su verelim, toprak alalım” gibi!
Elbette bireylerin mülkiyetlerini, devlete su satıp da alamazsınız ama üzerinde oynamak, düşünmek, konuşmak lazım!
İnşallah, 19 Ekim 2025’ten sonra!


Keşke kahveyle olsaydı!

Bilim insanları, sabah içilen kahvenin insanları daha mutlu ettiğini belirlemiş…
Deneyimle sabit bir konu!

-*-*-

Kendim adına konuşmam lazım tabii ki…
Sabah uyanır uyanmaz iki kahve içer öyle çalışmaya başlarım…

-*-*-

Yani sabahın beşinden altısına kadar iki kahve; akabinde işe mutlu bir başlangıç…

-*-*-

TAK’ın haberine göre, hangi saatlerde kahve  içmenin insanları daha mutlu ettiğini araştıran uzmanlar, sabah uyandıktan sonraki 2,5 saatlik zaman diliminde tüketilen kahvenin insanları daha mutlu ettiğini belirlemiş. 

-*-*-

Sabah saatlerinde tüketilen kahvenin insanların ruh halini iyileştirdiği kaydedilirken, öğleden sonra içilen kahvenin benzer etkiyi sağlamadığı saptanmış!

-*-*-

İyi güzel tamam sabah 2 fincan kahveyi içip mutlu oluyoruz da peki sonrası?

-*-*-

Keşke sadece kahve ile olsaydı!
Oh ne güzel, çek kahveyi, ne dert ne tasa!

-*-*-

Oysa hayat ne yazık ki KKTC veya benzer geri bıraktırılmış – insanların mutsuzlukları üzerinden siyaset yapılan ülkelerde hiç de “mutlu” değildir!

-*-*-

Düşünün ki, herkes ama herkes çok iyi biliyor ki; Kıbrıs meselesi öyle veya böyle çözülürse; bu Ada’da yaşayanlar daha mutlu olacak!

-*-*-

Gerginlik olmayacak!
Özellikle Kuzey açısından ekonomi daha rahat hale gelecek!
Turizm patlayacak mesela!

-*-*-

Peki neden olmuyor?
Defalarca yazdık; milliyetçilik veya din kullanılarak; Kıbrıs’ta huzur ve barış yerine, mevcut durumun devamı sağlanıyor ve bunun sonucunda da milliyetçiliği ve dinciliği hem siyasi hem de ticari olarak kullanmayı başaran “egemenler”; iktidarda kalıyor, hiç gitmiyor!

-*-*-

Haaaa “Kıbrıs meselesi” bizim geleneksel “sıkıntımız!”…
Sadece o mu?

-*-*-

Yaşam kavgası kolay mı?
Ekmek parası kazanmak kolay mı?

-*-*-

Sosyal güvenlik?
Özellikle Kuzey’de yaşlı ve engellilerin yaşadığı eksiklikler?

-*-*-

Hele hele insanların çok sevdiklerinden, yeterli bir şekilde karşılık alamaması?

-*-*-

Kahveyle olsaydı; Girne Con’u sabah sabah iki fincan akabinde iki fincan da içmezdim sadece; aynı Girne Con ile duş bile yapardım!

-*-*-

Zor!
Hele bu ülkede, bu kültürde, bu siyasi ortamda daha da zor! 


Hiç değişmeyen propaganda… KKTC’de, hatta öncesindeki KTFD’de, hatta ve hatta 1970’lerin başında; her kim ki Kıbrıs’ta barış ve çözümden yanadır; “Rumcu” ilan edilir; “bizi Rumlara satacak” korkusu verilir ve taaa o günlerden bu günlere, bu komik ve salakça yalana ne yazık ki inananlar olur… Yani, Tufan Erhürman kazanırsa; tıpkı mesela Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı gibi, “bizi” Rumlara satacak! Sene 2025… Bu siyasetten medet ummak; bu siyasetle seçim kazanmaya çalışmak; bunun yanında “Erhürman kazanırsa, Türkiye’nin iki devletli çözüm siyasetine karşı mı duracak?” diye bana göre “absürd” düşünceye kapılmak; komik bile değildir… Erhürman kazanacak… Ve her şey daha iyi – daha kişilikli olacak…