İki hafta önce başlayan İsrail-İran füze savaşı ateş-kes ile duruldu; İsrail’in Gazze’de Hamas’ı tüketme savaşı ise sürüyor. Suriye halen istikrarlı ve sürdürülebilir bir iç yapılanmaya ulaşamadı. Libya, Lübnan, Ürdün, Irak sancılı; Kafkaslarda Azerbaycan-Ermenistan, Gürcistan-Abhazya-Osetya diken üstünde… Ve 1950’lerden beri “Ne olacak bu Kıbrıs’ın hali?!” sorusunun uluslararası toplumun ve siyasetin gündeminden hiç kalkmadığı Kıbrıs adası önümüzdeki günlerde “Çözelim artık” niyeti ile ilgi odağı olacak…
Sancılı ve diken üstünde olanları parantez içinde tutalım… İsrail’in Gazze’de şeriatçı Filistin örgütü Hamas’ı tüketme savaşı daha sürecek; uluslararası toplum ve siyaset de İsrail’e bir fiske bile kondurmadan seyretmeye devam edeceğe benziyor. Türkiye ise İslamcı siyaset bağlamında bazı yorumlar ve insancıl konular bağlamında da bazı girişimler yaparak Hamas’a sempati gösterisinde bulunuyor; ancak, İsrail’in askeri saldırılarına dair etkin bir fiiliyat yok, olmayacağı da kesin… Benzeri tavrı Türkiye İsrail-İran füze savaşı sırasında da sergiledi… Neden ama?!
Bu bölgedeki çatışmaların, savaşların, silah zoru ile ülkelerin rejimlerini değiştirmek girişimlerinin ana misyonu, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) pratikte hayata geçirmek ve dolayısıyla bölgenin tümünün doğal zenginliklerini Amerika’nın emperyal şirketlerinin ele geçirmesi vizyonuna ulaşmaktır. Türkiye de bu BOP projesinde iki başkan yardımcısından biri olmak statüsüne sahip; Türkiye eş-başkanlık olarak lanse ediyor bu statüyü… Dolayısıyla, bölgede yaşanan kargaşalar BOP’un yaşama geçmesi içindir; Türkiye’nin de statüsü gereği izlediği hassas, bıçak-sırtı siyasetler vardır.
BOP’taki bu statüsü ile Türkiye’nin muradı ne ola?! Mısır, İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan’ın öncülüğünde Doğu Akdeniz’in kıyıdaş ülkeleri Doğu Akdeniz’in Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) haritasını çıkardı; konu ile ilgili uluslararası antlaşmaya taraf olmayı reddettiği için Türkiye’yi dışlayarak ona kayda değer bir MEB ayırmadılar… Türkiye’nin bunu değiştirmesi için 1 + 2 planı var… ‘1’ planı uyarınca Kıbrıs’ın MEB’inde doğal gaz kaynaklarına erişim, ulaşım ve üretim yapmak isteyenlere donanma ile engel çıkarmak, iş ve işlem yaptırmamak… ‘2’ planının ilki BOP’taki statüsünü kullanarak kendisinin de dahil olduğu bir katılımla Doğu Akdeniz MEB haritasını yeniden yapmayı zorlamak… Bu aşamada karşılaşacağı engel Kıbrıs Rum tarafı menşeli olacak. Onlar, Türkiye’yi köşe sıkışmış gibi addedip Kıbrıs sorununun çözümünde kendi taleplerini azamileştirmek isteyecektir; Türkiye de ‘2’ planının ikinci kısmı olan MEB’de aslan payını istemek stratejisini uygulamaya koyacaktır.
Onların karşılı abartılı talepleri nedeniyle çözüm bulmada tıkanması Kıbrıslı Türklerin devreye girmesi ile aşılabilir; onların abartılı taleplerinin uzlaşı zeminine çekilmesi Kıbrıslı Türklerin adada sürdürülebilir barış için iki tarafa da koyacağı öneriler ve taleplerle başarılabilir. Annan Planı’nda Talat’ın, Crans-Montana Konferansı’nda da Akıncı’nın Türkiye’nin de mutabakat verdiği önerileri ile ilerleme sağlanabilmiş; “BM Ölçütlerinde çözüm” şampiyonu rolünü oynayan Kıbrıslı Rum liderler Papadopulos ve Anastasiadis öylece boşluğa düşüp BM inisiyatiflerini çökertme tercihini yapmışlardı. Ancak, BM’nin Kıbrıs sorununun çözümü için son dönemde inisiyatif alarak Gayri resmî 5+1 Toplantılarına davet ettiği tüm taraflar ve dışardan ama yakın plan izleyici olan AB, ABD gibi taraflar da biliyor ki bu yeni BM inisiyatifi sonuç-odaklı ve takvim-süreli görüşme süreci olacak. Dolayısıyla, Kıbrıs Rum tarafı ve Türkiye MEB konusunda el-ense çekip durursa Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözüm sürecinde anahtar Kıbrıslı Türk liderde olacak; daha önce Talat ve Akıncı’nın çözüm için kararlı ve tutarlı ve çözümleyici tavırlarının ve önerilerinin benzerini bu kez de Ekim’de seçilecek olan yeni Kıbrıslı Türk lider Erhürman yapacak.
Temmuz ayında yapılacak olan Gayri resmî 5+1 toplantı bu doğrultularda yoklamalar ile geçebilir, Ekim’den sonrasına bir ön hazırlık niteliğinde yapılabilir. Ancak, Amerika BOP’un bir an önce tümüyle ve başarıyla sonuçlanması için İsrail-İran füze savaşını bile sahneye koymuşsa, BOP ’ta statüsü olan Türkiye kendi stratejik çıkarlarına dayalı vizyonlarına ulaşabilmek için sahnede yerini fiilen alacak; Kıbrıs Rum tarafı da kazdığı kuyuda kendini bulabilir. Yani Temmuz ayındaki Gayri resmî 5+1 Toplantıda ön hazırlıkları ‘sakin-sakin’ yapılacak olan Kıbrıs sorunu çözüm çalışmaları, Kıbrıslı Rum lidere rağmen, BM Ölçütlerinde ve Kıbrıslı Türklerin siyasi eşit ve etkin katılımcı olacağı, iki bölgeli – iki halklı federal çözümü gerçekleştirmek üzere Ekim’den sonra canlanacak.
Çözüldü, çözüldü; Rumlar gene ret kartını kullandı, Kıbrıslı Türkler için Rumların iradesine ve katılımcılığına yer verilmeyecek bir çözümü BM üretecek… Tarih tekerrürdür; Kosova tekerrüre kaynaklık edebilir… Ve Ortadoğu’nun önemli bir sorunu çözümlenince de Amerika BOP’unu hayata geçirmekte önemli bir aşamaya ulaşmış olacak, Türkiye yenilenmiş Doğu Akdeniz MEB haritasında vizyonuna ulaşmış olacak… Kıbrıslı Rumlar ile Türkler de ağa ile marabasının eşekle ilgili hikayesini canlandırmış olacak…