Keti Kliridis, bölünmüş adamızda hep köprüler kurmaya çalıştı… (2)

Sevgül Uludağ

Çok değerli arkadaşımız, Kıbrıs’ın birleştirilmesi ve barış için yıllarca emek veren Keti Kliridis, hayata veda etti… Kanserle mücadelesini son birkaç yıldır sürdüren Keti Kliridis’in 76 yaşında vefat etmesi, her iki toplumdan onu tanıyıp sevenleri üzdü… Kıbrıslıtürkler’le daha iyi iletişim kurmak için yıllarca özel olarak Türkçe dersleri alan, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Türkçe de konuşabilen Keti Kliridis, iki toplumlu barış etkinliklerinde her zaman ön saflarda oldu, bu yüzden kişisel olarak pek çok tehdit aldı, karalama kampanyalarında, psikolojik terör kampanyalarında her iki tarafta da faşist çevreler tarafından hedef gösterildi… Keti’nin vefatıyla birlikte sevdiklerinin acısını paylaşıyoruz… Işıklar içinde uyu sevgili Keti… Kaybın, bu yurdun büyük bir kaybı…

ULUS IRKAD’IN YAZDIKLARI…

Keti Kliridis’in vefatı üzerine, değerli araştırmacı-yazar Ulus Irkad duygularını kaleme aldığı yazısını bize de gönderdi. Ulus Irkad’ın bu yazısı şöyle:

“Keti’yi 1990’lı yılların başlarında tanıdım. Karizmatik sayılacak bir liderin kızıydı ama o öyle davranmıyordu. Keti, tüm insanlara eşit davranıyordu. Gerçekten de bir dünya insanıydı. Üzerinde Kıbrıs sorununun izleri de yoktu. Konuşmalarında Kıbrıs sorunu ve olayların izleri de yoktu. Dünya insanı ve de çok kültürlü olmanın özelliklerini temsil ediyordu ve gerçekten muhafazakar sağ liberal bir babanın kızı değil de, sanki de Kıbrıs’a tüm insanlara eşit davranan çağdaş bir insan ekolüyle gelmişti. Oysa, Kıbrıs Problemi’nin içinde yetişmişti ama anne tarafı Hindistan’ dandı. Bu yüzden o eskilerden gelen rekabet ağırlığını üstünde hissetmiyordu. Ona göre tüm Kıbrıslılar barışa layıktılar. Uzlaşabilirler ve çözümü hemen bulabilirlerdi. Bu yüzden iki toplumlu temaslara iyi niyetle bakmaktaydı. İyi niyeti ve saf, içinde düşmanlık beslemeyen ruhu devamlı onu güler yüzlü yapmaktaydı. Tüm Kıbrıslılar ona göre kardeşi gibiydi. Evet, babasının partisi içinde de sağ ve milliyetçi görüşlüler vardı ama o inandığı ekolle davranıyordu. Bazen bu davranışı ona partisi içinde sorunlar yaratıyordu. Belki de dostlarının ve arkadaşlarının çoğu da barışçı, çözüm isteyen uzlaşmacı insanlardan kuruluydu ve bu durum görüş ve düşüncelerine de etki ediyordu ama belli ki liberal özgürlükçü düşüncelerin kişiliği üzerinde etkileri büyüktü.

Babasını ondan önce 1975 yılında, savaş sonrasında Baf’ta merhum Denktaş’la yaptığı gezide tanımıştım. Babamla da bayağı temasları vardı ve babamla bir aralık, babamın Baf’tan ona Baf’taki Kıbrıslıtürkler hakkındaki mektuplarından dolayı bir teması vardı. Hatta 1975 sonrası babama merhum gazeteci Halil Kaymaklılı ile devamlı selamları oluyordu. Bu arada gene babası Kliridis, Baf Türk lideri Dayım Murad Özad’la da İkinci Dünya Savaşı sırasında güzel anılar geçirmişti.

Keti barışa bir köprü kurulmasına çalıştı. Son yazdığı kitabında da barış temasları üzerinde durmuştu. Bana bir aralık babasının “İfadem-My Deposition”adlı beş cilt (İngilizce) kitabını göndermişti. Ledra Palas’ta ve Dostluk Evi’nde uzlaşmacılık ve barış üzerinde çok tartışmalara ve sohbet toplantılarına birlikte katıldık. Kocası Şamas’ın da katkılarını unutamam. 1990’ların başlarından itibaren Kıbrıs’ta barış ve uzlaşmaya katkı koyan bir hanımefendi arkadaşımızı daha yitirdik. Bu yola başkoyup adaya bir barış getirememenin üzüntüsüyle ölen Mehmet Öke, Zenon Stavrinides, Yiolanda Hristoforu, Panos, Kostis, Tembriotis, Michail Kirliçça gibi bir arkadaşımızı daha yitirdik. O, diğer arkadaşlarımız gibi ölmekle bugün dinler felsefesine göre tekrar doğuyor. Her ölüm yeniden doğuş ve dirilmekse, Keti, yeniden dirilişte tüm barışçılara ve uzlaşma isteyenlere her zamanki yardım eliyle, Kıbrıs Sorununu çözmek için yardımlarına devam edecektir.

Hoşçakal kalbi insanlık sevgisiyle dolu olan Hanımefendi arkadaşım.

Bir gün tekrar buluşmak dileğiyle oradakilere selam söyle…”

Soldan sağa Keti Kliridis, Prof. Ali İrfan Derinyalı, Viktor Karayannis ve Ulus Irkad...

“KUTUPLAŞMIŞ BİR DÜNYADA VE BÖLÜNMÜŞ KIBRIS’TA KÖPRÜLER KURMAK…”

Keti Kliridis, “Kutuplaşmış bir dünyada ve bölünmüş Kıbrıs’ta köprüler kurmak” başlıklı bir kitap da yazmıştı ve bu kitap İngilizce olarak yayımlanmıştı. Çok değerli araştırmacı-yazar Ulus Irkad, Keti Kliridis’in bu kitabıyla ilgili bu sayfalarda 9 Mayıs 2023’te özetle şöyle yazıyordu:

“Sevgili arkadaşımız Keti Kliridis’in “Kutuplaşmış bir dünyada ve bölünmüş Kıbrıs’ta köprüler kurmak” başlıklı İngilizce olarak kaleme aldığı kitabı, barışa önemli bir katkı…

Öncelikle Keti, Kıbrıslı Liberal bir devlet adamı babanın, Hindistan’dan önemli politik yeri olan bir aileye mensup, BBC Radyosunda sunuculuk yapan bir annenin kızı, çok kültürlü bir aileden gelen bir aydın kadın. Babası Cumhurbaşkanı olmasına rağmen bu pozisyonunu büyüklenmek için kullanmamış,  30 yıldır tanıdığım, barış gruplarında önemli mücadeleler verip, Kıbrıs Sorunu’nun çözülmesi için uğraşmış bir arkadaşımız.  Keti, son kitabı olan “Kutuplaşmış Bir Dünyada ve Bölünmüş Kıbrıs'ta, Köprüler Kurmak” başlıklı kitabında (İngilizce), bize barış, dünyadaki barış etkinlikleri ve Kıbrıs’taki barış mücadelesi tarihi ve barış için ne yapılması gerektiği üzerinde bilgiler vermektedir, Kıbrıs’ta barışın ve çözümün önemi ve Kıbrıs’a faydaları konularında bizleri aydınlatmaktadır.

LİBERAL BİR BABANIN KIZI OLMAK

Keti öncelikle Kıbrıs politikasında özeleştirilerini de yapıp Makarios’tan tutun, hatta kendisi de dahil birçok politikacının eleştirisini yapmış bir babanın kızı…

KETİ’YLE 1994 YILINDA KARŞILAŞMAMIZ

Keti Kliridis’i 1994 yılında başlayan iki toplumlu barış görüşmelerinde ve etkinliklerinde tanıdım. Zaman zaman Ledra Palas kapandığında o da bizim gibi ta Pile’ye kadar gelip oradaki görüşmelere katıldı. Alçak gönüllüydü ve muhakkak bir çözümün ve bir barışın olmasını istemekteydi.

“Çatışma çözümü atölyelerine katılımımdan aldığım belki de en büyük hediye, bölünmenin her iki tarafından insanlarla yaratılan ve bugüne kadar devam eden derin dostluklardır. Ek bir bonus olarak, atölye çalışmaları sayesinde projenin öncülerinden biri olan Kostas Şammas ile tanıştım ve dostluğumuz sonunda evliliğimize yol açtı.” (Clerides, 3, 2022)

BARIŞ EĞİTİMİ

Barış eğitiminin oldukça önemli olduğunu kitabında da vurgulayan Keti şunları savunmaktadır:

“Daha uyumlu toplumlarda yaşamak istiyorsak, çatışma çözümü ve arabuluculuk becerileri eğitimi her düzeyde eğitim sisteminin bir parçası olmalıdır.” (Clerides, 99, 2022)

SEVGÜL ULUDAĞ’A TAKDİR

“Bu yaklaşımın tek istisnası gazeteci ve barış aktivisti Sevgül Uludağ'ın Facebook sayfasında her iki toplumdaki gömü yerlerinde, her iki taraftan kayıplarla ilgili makale ve kitaplarını araştıran ve yayınlayan çalışmasıdır. Çalışmaları, her iki toplumdan da kayıp kişilerin gömüldüğü yerlerin bulunmasına yardımcı oldu.” (Clerides, 122, 2022)

KETİ HER ZAMAN İKİ TOPLUMLU BARIŞ ETKİNLİKLERİNE HEP TEMİZ KALBİ VE DE İÇİNDEKİ İNSAN SEVGİSİYLE KATILMIŞTIR

Keti’yi ve fikirlerini yazdığı kitabında aşağıdaki açıklaması çok iyi anlatmaktadır. Sevgili kadın arkadaşımıza kalben bizler de katılarak ona kitabında savunduklarını bir gün hepimiz için gerçekleşmesini, dileyerek ve de onu tebrik ederek yazımı bitiriyorum:

‘Şimdi geriye dönüp baktığımda, Türkçe öğrenmenin Kıbrıslıtürk arkadaşlarıma “Sana saygı duyuyorum, benim gözümde sen de benim kadar Kıbrıslısın. ... Sizleri Kıbrıs devletinin kurucu ortakları olarak kabul ediyorum ve adamızın geleceğine birlikte karar vereceğiz."diyorum…’

Clerides, Katie (2022) Building Bridges-In a polarized World And Divided Cyprus, Heterotopia Publications, Cyprus.”

“SİYASİ GERÇEKLİĞE KARŞI ÇATIŞMALARIN ÇÖZÜMÜ…”

Keti Kliridis’in bir diğer makalesini de 9 Mayıs 2022 tarihinde bu sayfalarda Türkçeleştirip yayınlamıştım. Keti’nin anısına bu makalesini de yeniden paylaşmak istiyorum. Keti, bu makalesinde özetle şöyle diyordu:

“Ukrayna’daki kriz ortaya çıkıp da bunu hemen Rus işgali izlediğinde, bir kez daha kendime neden bunca alternatif çatışmaların çözüm araçları elimizin altındayken, ilkel bir yöntem olan kendi irademizi bir ötekine kuvvet kullanarak dayatma yolunu seçtiğimizi sordum.

Bu konuda yakın geçmişte sohbet ettiğim bir arkadaşım bana dünyanın ahvalinin bu şekilde olduğunu hatırlattı…

“Reelpolitik” yani “gerçek politika” sözcüğünü 19ncu yüzyılda ortaya koyan şahıs, Alman yazar ve politikacı Ludwig von Rochau idi... Bu sözcüklerle anlatmak istediği şey de, “Güce dayalı yasaların dünya devletlerini idare ettiğiydi, tıpkı fiziksel dünyayı yerçekimi yasasının yönettiği gibi...”

Ancak fiziksel dünyanın, Newton’un yerçekimi teorisinden çok daha karmaşık olduğunu biliyoruz. Gerek devletler arasındaki ilişkilerde, gerekse uluslararası ilişkilerde daha detaylı politikalara ihtiyaç duyduğumuzu anlamamız gerekmez mi? Ulusal öz çıkarları, başka ulusların veya uluslararası topluluğun üstünde tutan güce dayalı politikaları uygulamayı gerçekten de göze alabilir miyiz?

… Ukrayna krizine baktığımızda, burada diplomasinin büyük bir başarısızlık yaşadığı ve sözkonusu tarafların kaygılarını tümüyle anlamakta başarısız olduğu görülmektedir. Belki de bunun nedeni, tüm ilgili tarafların ya da krizle ilgili ana aktörlerin herhalde gizli göndemleri olmasından kaynaklanmaktaydı ki bunlar zamanla daha açık hale geldi – hem elimizdeki bilgiler, hem de dolaşımda olan dezenformasyonu elden geçirdikten sonra gördüğümüz budur...

Ancak çatışmaların çözümü, arabuluculuk veya müzakerelerle ilgili olan bizlerin karşısında duran sorun, genellikle kendi milliyetçi söylemlerine hapsolmuş olan siyasi aktörlerin yanısıra daha geniş kamuoyuna bu süreçlerin değerini daha görünür kılmamızdır. Kendini ötekinin yerine koymak, çoğu politikacının kesinlikle sahip olmadığı bir yetenektir ve hatta buna sahip olmayı istemezler bile çünkü hala öteki üstünde zafer kazanma terimleriyle düşünmektedirler.

… Pek çok ülkede reel politik taraftarları, geniş kamuoyunu, çatışmaların çözümü ve arabuluculuğun ancak kişiler arasında, aile içinde, örgütsel ve hatta toplum içinde çatışmalarda başarılı olabileceği yönünde ikna etmeyi başarmışlardır.

Bu alanla ilgili olan bizler için ana sorun, çatışmaların çözümü ve arabuluculuk yeteneklerinin devletler arasında ve uluslararası alanda siyasi müzakerelere götürülmesi gerektiğinün daha geniş biçimde tanınıp kabul edilmesi düşüncesini ileri götürmektir.

Barışı kurmak için İttifak örgütünün yakın geçmişte ortaya koyduğu bir belgede, barış ve barışı kurmanın yeniden tanımlanması gerektiğinin altı çizilmektedir. Genel kamuoyunun barış ve güvenliğin öncelikle askeri büyüklüğe bağlı olmadığını anlaması gerekmektedir.

Günümüz dünyasında, gezegenimizin her tarafından insanlar ve toplumlar birbirlerine bağlıdırlar. Barışı ileri götürmek ve şiddetli çatışmalardan kaçınmak için, çatışma bölgelerinde sosyal bölünmüşlükler arasında, ülkelerin kendi içinde ve ülkeler arasında var olan köprüleri genişleterek barışın koşullarını yaratmalıyız.

Dünyanın bir bölgesinde barışı kurmayı desteklediğimizde, bu hepimize yarar getirir. Aynı şekilde şimdiki Ukrayna savaşında görmüş olduğumuz gibi uluslar dünyanın başka bir yerinde savaşa gittiklerinde, savaş içerisinde olan tarafların çok ötesindeki uluslar da bundan etkilenmektedir. Barışı kurmanın, militarizme ve savaşa karşı uygun maliyetli bir alternatif olduğunu düşünmeye ihtiyacımız vardır.

… Bu son siyasi kriz de çatışmaların çözümü için becerilere yönelik eğitimlerin çok küçük yaşlardan başlayarak tüm eğitim sistemine dahil edilmesi, aynı zamanda sosyal örgütlenmelere ve diplomatlar ile politikacılar dahil gruplara yayılması, görevleri gereği çatışmayla başetmek durumunda olan politikacılar, diplomatlar, sendikacılar, CEO’lar, yasaları uygulayıcılar gibi sonu gelmeyen bir listede olanlara – bu listenin sonu gelmez çünkü çatışmayla başetmek zorunda olmayan hiçbir meslek yoktur neredeyse – daha ileri spesifik eğitim verilmesi ihtiyacı bulunmaktadır.

… Çatışmaların çözümü mantığını gerek ulusal, gerekse uluslararası düzeyde düşünce çerçevesine yerleştirmenin yanısıra, çatışmaları yatıştırmaya, erken müdahale ve önleyici hareketlere – ki buna bazan akıntıya karşı müdahale de deniyor – odaklanmamız da gerekmektedir.

… Birleşmiş Milletler olaylar başedilmez olmadan önce taraflara yardımcı olmak maksadıyla bir tür akıntıya karşı müdahale/önleme ünitesi kuramaz mıydı diye düşünüyor insan...

Elbette her bir durumda, böylesi çabalara kimlerin katılacağı bir engel olarak ortaya çıkabilir ancak eğer ekipler ağırlıkla akademisyenlerden oluşacaksa, o zaman onların milliyeti konu olmamalıdır, özellikle de “Elders” grubundan saygın birileri böylesi bir ekibe başkanlık edecek olursa, ağırlıkları daha da artacaktır.

… Çatışmaların çözümü, arabuluculuk, yeniden uzlaşma ve barışı kurma felsefesinin altında yatan şey, sorunların özgün bir diyalog ve daha derin bir anlayış geliştirilerek aşılabileceği, köprüler kurarak herkes için daha adil ve daha olumlu bir gelecek kurulabileceği umudunun ruhudur.

Bugün oynanmakta olan oyunda geçerli olan güce dayalı politikaların uluslararası ilişkilerle ilgili teorisine göre güç paylaşımı veya bunlara yönelik değişiklikler ile ulusal çıkarlar, savaşın ana nedenlerini oluşturmaktadır. Güce dayalı politikalar, ulusal öz çıkarları, başka ulusların veya uluslararası toplumun çıkarlarının çok üstünde tutmaktadır.

Buna bir ara çözüm olarak bazı bölgesel sorunların çözümüne çalışma yaklaşımı ortaya konabilir – örneğin Yunanistan, Türkiye ve bölünmüş Kıbrıs arasında bulunan enerji ve münhasır ekonomik bölgeler sorunu ele alınarak her bir taraf için kabul edilebilir bir uzlaşmaya varacak genel bir kazançlar ve kayıplar üzerine değiş tokuş yapılabilir. Ancak böylesi bir yaklaşımın çalışabilmesi için de tüm ilgili tarafların kamuoyunda uzlaşma ihtiyacına ilişkin bir farkındalık ve kabulün olması da gerekir.

Aynı şey devam etmekte olan ve olası diğer çatışmalar için de söylenebilir ki bunlara günümüz Ukraynası dahildir, çok yakın gelecekte de Tayvan’la ilgili olası bir çatışma olabilir...

Öylese neredeyiz? Çatışmaların çözümü, gerçek hayattaki politikalarla ilgili bir hayal ürünü müdür? Belki de zamanın bu noktasında öyledir ancak çok da uzak olmayan bir gelecekte, önümüzdeki ana sorunlarla başedebilecek olursak ve bu gezegende bir tür olarak varolmayı sürdürmek istiyorsak, bu gerçek olabilir...

(İ APOPSİ MAS/FİKRİMİZ/OUR OPINION adlı internet gazetesinde Keti Kliridis imzasıyla 28.4.2022’de İngilizce olarak yer alan yazıyı özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN – 9.5.2022).