Keşke, biraz daha...

Cenk Mutluyakalı

Hayat kısa, kuşlar uçuyor’ derken Cemal Süreya, acaba ruh hali neydi, bilemiyorum.
Öfke patlaması yaşıyordu, belki de...
Hani insan ‘sakin ol’ der ve söylenir ya kendince...
Belki de umudu anlatıyordu.
Ya da günün anlamsız hayhuylarını hiç takmadan, ıslık çalarak keyfine bakıyordu...
***
Pek çok insan için hayatın merkezinde kendisi ve hedefleri vardır sadece...
Gerisi hizmetkardır!..
Düşleri, ilkeleri, çizgileri, beyni, fikirleri, sorguları yoktur gerisinin...
***
Kendi kendime ‘bilim-kurgu’lar yaratıyorum.
Bir ‘toz’ olsa ve gökyüzünden yağdırsalar bu adanın üzerine, diyorum.
Herkes unutsa!..
Ne biliyorsa bugün kadar...
Ne öğretmişlerse zorla...
‘Unutkanlık’ tozu yutsak bir anda...
Ve yeniden başlayabilsek sonra.
***
Her birimize ‘dayatılan’ rolleri, birikmiş ön yargıları, kalıplaşmış beklentileri, hayatımızı ucuzlatan iteklemeleri yıksak.
Özgürleşsek çok daha fazla...
İnsanı insan yapan gerçek değerlerle uyansak, ninnilerle avutulduğumuz beşiğimizden.
***
Can Yücel’in düşünden, “bir tatlı yolculuk” istiyor insan, dalından inerek yere...
O dal kırılacak çünkü, görüyor...
Biliyor ki acıyacak içi...
***
‘Damgalı eşek’ misali sırtınıza yüklenenlerin ağırlığından yorulduğunuz olmuyor mu hiç?
İlla ki yaranamıyorsunuz!
Göstermelik gülüşlerin gölgesi tüm ağırlığıyla çökerken üzerime, sahteliğin kutsandığı bir tapınakta ‘günahkar’ olmak duygusu dürtüyor beni en fazla...
Bu ‘kıyısızlık’ hallerinden kurtularak,  koşmak istiyorum denizlere...
Serseri bir yürekle ve delicesine akmak...
Kaslarımın gerildiğini, boğazımda sözcüklerin düğümlendiğini, parmak uçlarımdaki elektriğin en fazla da artık kendimi çarptığımı hissetmeden...
***
Evet, kuşlar uçuyor...
Ve hayat kısa...
Keşke biraz daha yüreğimiz olsa!