Keşke arkadaş kalsaydık!

Cenk Mutluyakalı

 

Keşke arkadaş kalsaydık!

‘Keşke’lerinizi bir ipe diziniz şimdi...
Bir yasemin...
Bir ‘keşke’...
Sonra bir yasemin daha!..

***

‘Mis’ gibi kokusu gelince yaseminin, böylece, ‘keşke’ler karışır girer, araya...
Kokmaz!

***

O kadar ‘ince’ bir çizgidir ki, iyi arkadaş kalmakla, biraz daha yakınlaşmak arasında içinizi titreten hengame...
Bir adım ötesi, hiç aklınıza gelmeyecek kadar ‘uzağa’ götürebilir sizi..
Yerinizde de duramazsınız bir türlü...
İçinizi kemirir bir serseri...

***

Bir ilişkiyi yüzünüze gözünüze bulaştırmakla, tadına doyulmaz bir heyecan mevsimine çevirmek arasında bocalarsınız...
Kırık cam parçaları üzerinde yürürsünüz de, kanamak istemezsiniz...
Söylemeye yeltenirsiniz, oysa ağzınızı her açtığınızda göçmen kuşlar havalanır gırtlağınızdan...
Yutkunursunuz.

***

Mevsim değişir ya hani, giyinseniz ter basar, soyunsanız ıslanırsınız hiç anlamadan...
Bilemezsiniz!..

***

İnce bir saç teli avuçlarınızın içinde değil ayaklarınızın ucundadır adeta ve dengeyi ararsınız…
Nerede duracak, nereye varacaksınız?

Belki çok uzun seneler başınızı yaslayacağınız bir omuz feda edilmiştir böylece…
Belki çok uzun seneler izlerini taşıyacağınız bir an eklenmiştir teninizin bin zerresine …

***


Ya içinizdeki şehvet ağır basacaktır günün sonunda, sevdalar üzerinden okunacaktır geçmiş…
Ya da bir dost vardır şimdi, en zor anlarınızda, tam da yanı başınızda…
Düşünüzde...


***

Keşke arkadaş kalsaydık!..
Kim bilir, içimizdeki tutkunun kollarına sarılır, ardından yine başarırsınız.
Çok kolay olmasa da...


--------------------------------------------------------------------------------------

Buyuz!

 

ANITTEPE yolu burası, Kıbrıslı Türk liderlerden Dr. Küçük’ün anıtına giden yol!..
Ne kadar pis, rezil, utanmaz insanlar var...
Söyleyecek söz bulabilir misiniz?

----------------------------------------------------------------------------------

Piyango gibi !

Sevmek aşktan farklı olarak karşı tarafı kusurlarıyla kabul etmek, desteklemek ve yaşam yolunda birlikte yürümektir. Dalgalı denizin durulması gibi aşk da yerini sevgiye bırakabilirse ilişkiler sağlıklı bir hal alabilir.

Ama aşk bittiğinde ilgi de yok oluyorsa bir tarafın ısrarı diğer taraf için eziyet haline gelebilir.

Kısacası aşk güzeldir. Piyango biletine ikramiye isabet etmesi gibi nadiren ortaya çıkar, yaşarken göklere uçar, bittiğinde yere çakılır insan. Her güzel duygunun olduğu gibi aşkın da bir sonu olduğunu bilmek ne yazık ki bir işe yaramaz. Çünkü işin içinde duygular varsa ne hesap yapabilir ne de strateji belirlenebilir.

Yaşanır ve biter. Yaşarken hissettiklerimizdir yanımıza kar kalan."
 

Uzm.Hipnoterapist Psikolog Gani Eser 2015

(Züleyka Karaman paylaşmıştı, sevdim.)

---------------------------------------------------------------------------------

Kıbrıs Tiyatro Festivali ve unutulanlar!

 

 

Kıbrıs Tiyatro Festivali, eylülle birlikte benliğimizde eşsiz bir tat bırakarak noktalandı.

Sanatla, tiyatroyla, sözle, şiirle, ezgiyle uyandık, 'uyutulduğumuz' masallardan.

Festivalin hem açılış, hem kapanış gecesinde yine seromoniler vardı, bu önemli organizasyona emek verenler hatırlandı,  içten alkışladık.

Tiyatro Festivali’nin ‘doğumuna’ dair bir kesitin hep unutulduğunu fark ettim.

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ile özdeşleşse de festival, aslında başlangıç öyküsünde başka etkenler de var.

Önemli bir değişimin izleri.

FESTİVAL(ler), yerel yönetimlerin ilk kez bu kadar yaygın bir şekilde sol düşünce tarafından alınması ile yaşantımıza girdi.

Sene 2003!.

Lefkoşa'da Kutlay Erk, Girne'de Sümer Aygın, Mağusa'da Oktay Kayalp belediye başkanı seçildi ve CTP, toplumla birlikte yerel yönetimler anlamında gerçekten de ‘yeni bir dönem’ başlatı.

İşte Kıbrıs Tiyatro Festivali de bu dönemde doğdu.

Hem de üç şehirde birden...

Lefkoşa, Girne, Mağusa olmuştu ‘1. Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin merkezi...

Türkiye’den, güneyden, İtalya ve İspanya’dan gelen tiyatrolarla başlamıştı bu güzel festival mevsimi.

“Godot’u beklerken”i anımsıyorum ilk yıldan, Nazım Hikmet’in “Benerci kendini Niçin Öldürdü”sünü, yine Genco Erkal'ı...

***

Doğrusu, festivalin bir gecesinde Kutlay Erk, Sümer Aygın ve Oktay Kayalp'ın  hatırlanmasını, en azından isimlerinin anılmasını,  onurlandırılmasını beklerdim.

En azından bu üç insanın, yan yana izleyecekleri bir oyun olabilirdi.

Umarım 14’üncü, 15’inci yılda...

Eğer tiyatro festivali kurumsallaşmışsa, bu üç belediye başkanının toprağa attıkları ilk tohum önemlidir.

Keşke, yeniden, tüm şehirlere yayılabilse festival...

Daha fazla uyanmak, çok daha fazla uyandırmak için...

--------------------------------------------------------------------------------

haftanın notcukları

Türkiye'ye "yapışık" yaşıyoruz ya, orada seçim var, buradaki 'saatler'in de ayarı kaçıyor!..

*

Şimdi adanın güneyi ile kuzeyi arasında bir saat fark olacak...
Hepsi 1 saat olsa keşke... Fark dünyalar kadar!

*

“Eylül toparlandı gitti işte ...
Ekim filan da gider bu gidişle...”
Turgut Uyar

*

Niye TÜZÜKLER yapılıyor, madem ki uyulmayacak ?
ELEKTRİKLİ eşyalar ‘ÜÇLÜ PRİZ’ ile satılmak zorunda.
SATMIYORLAR!
BAKMIYORLAR!
UMURSAMIYORLAR!

*

Tüm SU kaynaklarını SU KURUMU yönetecek, belediyelerin deposuna düştüğü andan itibaren de BESKİ!..
Niye “Su nasıl yöneticilecek hiç bir hazırlık yok” deniyor ha bire?
Bir de Türkiye’den diyorlar ya, “siz belediyeleri batırdınız...”
E siz de demokrasiyi ve özgürlükleri batırdınız, diyor muyuz ki, “gelelim biz yönetelim!..”


*

Yağmur yağarsa usul usul, ne olur ıslanınız!..
İYİ PAZARLAR