Ben ‘keşke’ sözcüğünü hiç sevmem. Günlük hayatımda da mümkün olduğunca kullanmamaya çalışırım. Hayatlarımızdaki ‘keşke’ lerin sayısının, -hangi nedenle kullanılırsa kullanılsın- çaresizlikten, kararsızlıktan, pişmanlıktan, ne yaptığımızı ve ne istediğimizi bilmemekten kaynaklı olarak hep arttığına inanırım.
Bireyler bir yana, toplum olarak yaşamımızda ne kadar çok ‘keşke’ var hiç düşündünüz mü ? Aslında galiba Kıbrıslı Türk’ün tarihi ‘keşke’ler dolu; hatta ‘keşke’ler üzerine oturmuş.
“Keşke, Osmanlı Kıbrıs’ı hiç almasa...”
O zaman, her birimiz bir başka yerlerde yaşıyor olurduk. Belki Türkmen; belki Yörük ; belki Alevi; belki sürgün; belki kaçak; belki birer Şaman olarak... Ama ne olduğumuzu ve ne olmadığımızı bilirdik en azından.
“Keşke, EOKA’lar, TMT’ler, 50’ler, 63’ler, 74’ler hiç yaşanmasa...”
O zaman, Gavur Piçi mi olurduk ? İngiliz Piçi mi olurduk ? Ne idüğü belirsiz ‘Kıbrıslı’ mı olurduk ? Ama birşey olurduk sonuçta. Beğensek de beğenmesek de bir adımız, bir kimliğimiz olurdu en azından.
“Keşke, 50’ler, 58’ler, 74’ler hiç yaşanmasaydı. Silah sesini, bomba patlamasını hiç duymasa, bilmeseydi ne Rumu ne Türkü... Rumu Türkü hiç kimse, evinden barkından olmasaydı... Coniler, Davidler, Andrealar, Yorgolar, Mehmetler, Aliler, ölmeseydi, öldürülmeseydi. Kadınlar dul, çocuklar yetim kalmasaydı. Ülkemizin masmavi gökyüzünde savaş uçakları, yollarında, tarlalarında tanklar, toplar tüfekler dolaşmasaydı. Kıbrıslıca şarkılar, türküler, maniler inletseydi günleri, geceleri.”
Keşke onun bunun kuklası olmasaydık yıllarca...
Keşke ‘şunlar’ olmasaydı, keşke ‘bunlar’ olmasaydı....
***
Keşke, doğmacadan bu kadar saf olmasaydık. Kandırılmasaydık hiç....
Keşke kandıramasalardı...
Keşke hiç tanımasaydık yalancılar, açgözlüler, vurguncular, çıkarcılar, yalakaları... Koltuk kavgası yapan politikacılarımız da olmasaydı keşke.
Keşke, es-kaza bir koltuk sahibi oldu diye kendini ‘adamdan’ sayanlarla dolu olmasaydı çevremiz.
Keşke seçim sandıklarına kendi irademizle gidip kendi irademizle seçeceğimizi seçsek, beğenmediklerimizi de saf dışı bırakabilseydik.
Keşke, çöp, pislik, mikrop yuvası olmuş Lefkoşamızı hiç görmez olsaydık...
Keşke, yeşil bisikletler dolaşsaydı yine yasemin kokan sokaklarımızda...
Keşke, ‘grevleri’, ‘protestoları’, polisleri, çevik kuvvetleri, copları hiç bilmesek, hiç tanımasaydık....
Keşke, Cemal Başkan ve Lefkoşa Belediyesi Meclisi üyeleri çoktaaan istifa etselerdi...
Keşke, UBP ve İrsen Küçük bu hallerde düşmeseydi....
Keşke vatanımızın düştüğü bu halleri hiç görmeseydik....
Keşke, böyle ‘keşke’lerle dolu bir yazı yazmasaydım ....