Kendimiz ettik, kendimiz bulduk

Serkan Soyalan

   Ne kadar kirli bir çevremiz var farkında mıyız?

   Bundan da rahatsızız…

   Ancak bu çevre kirliliğini yaratanlar da bizleriz.

   Yani çevremize kendimiz ettik…

***

   Yaşadığımız her çevre felaketinin ardından ve çevre günlerinde, bizi yönetenler çıkıp sayfa sayfa açıklamalar yapıp, çevreyi ve doğayı korumaktan, doğa ile uyum içerisinde yaşamaktan bahsederler.

   O kadar!

   Bu açıklamalardan ileriye de gitmiyor yapılanlar.

***

   Çevre kirliliğiyle ilgili mücadele sadece laftan ibaret olmaz. Olursa ancak bu kadar olur!

   Bu olsa olsa toplumsal bilinç ve eğitimle olur.

   Diğer bir deyişle, bu bir toplumun gelişmişlik seviyesinin göstergesidir.

   Biz ne yazık ki, Kıbrıs’ın kuzeyinde gelişmiş bir toplum değiliz.

   Gelişmemiş olduğumuzdan dolayı da, gelecek kuşaklara yaşanabilir, yeşil ve temiz bir dünya bırakmaktan söz edemeyiz.

   Devlet olmanın gerektirdiği birçok şeyi başaramadığımız gibi, bunu da beceremedik…

   Olmadık… Başaramadık…

***

   Kıbrıs çözümsüzlüğü, nesilleri yok edip, göç ettirirken, biz geleceğimize, yarınlarımıza da yaşanabilir bir memleket bırakamayacağız. Bunun için ne geçmiş, ne de gelecek bağışlayacak bizleri… Affetmeyecek…

   Geleceğe baktığımızda, koskocaman bir “hiç” görüyoruz…

***

   Neden bu hale düştük?

   Cevabı çok basit: Yönetilemedik!

   Bizi yönettiğini zannedenleri de o koltuklara biz oturttuk. Müdahalelerle oturtulmalarına da ses çıkartmadık, tepki göstermedik.

   Sindik, kaldık…

   Kabullendik…

   Konuştuksa da kapalı kapılar ardında, biri duymasın diye sessizce, fısıltılarla konuştuk.

   Korktuk…

   Hal böyle olunca, yönetmeye becerileri olmayanlar da bizi yönettiğini zannettiler. Daha da vahim olanı, buna da inandılar.

   Yani kendimiz ettik, kendimiz bulduk!

***

   Baştakiler bizi yönetemedikleri için, denetleyemediler de…

   O zaman başıboş kaldı buralar.

   Meydan boş kalınca da doğaya ve çevreye saldırdık bizler…   

***

   Dağları biz oyduk…

   Dere yataklarını biz doldurduk…

   Piknik çöplerimizi doğaya bıraktık…

   Araç içindeki çöpümüzü, camdan dışarı fırlattık… İzmariti de atıp, her bir yanı yaktık…

   Hiçbir inşaata arsa içindeki ağacı koruyarak başlamadık… Kestik, yok ettik…

   Çöp yığını bulunmayan sokak sayısı çok az… Bu çöpleri de biz attık… Birilerinin gelip temizlemesini bekledik, temizlemeyince de yerel yönetimlere sitem ettik…

   Başkentin en yeşil yerini dümdüz edip, içine saray da yaptık… Gidip o saraya oturmak için hazırlık da yaptık… Yapmaya da devam ediyoruz…

   Lağım atıklarımızı denizlere boşalttık…

   Toprağımızı, şehirlerimizi, köylerimizi betona boğduk…

   Ağaçları kestik, yaktık…

   Anızları ateşe verdik…

   Bacalarımızdan zehri saldık, kimsenin gözünün yaşına bakmadık…

   Araçlarımızdan çıkan gazlarla, havasını kirlettik…

   Odun sobalarına, odundan başka her şeyi atıp, yaktık… Bacalarımızdan çıkan duman, umurumuzda dahi olmadı…

   Her bir şeyi hor kullandık…

   Çevreyi kirletenleri uyarmadık… Komik cezalar verdik…

   Adeta teşvik ettik…  

   Tümü bizim eserimiz.

***

   En acınası olanı da, tüm bunlardan utanç duymadık, yüzümüz kızarmadı.

   Abarttığımı düşünenler olacaktır, çevreye bakmalarını öneririm.

   Başımızı çevirip sağımıza solumuza bakalım, nasıl bir yerde yaşadığımızı göreceğiz.

***

   Ne insana, ne hayvana, ne de çevreye saygı gösteriyoruz.

   Bu kötü çevreyi yeniden güzele, Kıbrıs’ı yeniden Yeşil Ada’ya dönüştürmek için, toplumsal çevre bilincini oturtmalıyız. Bunu yaparken de bir çevre planı oluşturmalıyız.

   Eğitim sistemimize çevre derslerini etkin bir şekilde dahil etmeliyiz ve çevreyi kirletenlere ağır cezalar kesmeliyiz.

   Çevreye duyarlı insan olmayı öğrenmeliyiz.