Uzun zamandır huzur yok bu topraklarda…
Hem yakınımızdaki coğrafyada, hem de içinde bulunduğumuz Ada’mızda…
Sanki sürekli olarak birilerinden üstün gelmek zorundayız,
Sanki sürekli olarak birimizden birisi mağlup olmak zorunda…
Ve giderek etrafımızda artık bırakın tartışmayı, konuşacak insanlar kalmıyor.
Birbirimizi yok edercesine, ayağını kaydırırcasına mücadele ediyoruz.
Bu savaşta galip gelecek olan yok maalesef, kimse kazanamayacak sadece kaybeden olacaktır.
Mağlup etmeye çalıştığımız, yok etmeye çalıştığımız aslında bizden biri ve bunun bilincine sahip olmayan bizler, bunun bedelini ikimizin de yok olmasını sağlayarak ödeyecektir.
Sanki iki başlı bir ejderha,
Sanki sürekli olarak iki başlı ejderhanın akıl almaz çığlıklarını duyuyoruz…
Artık hiç birimiz kimselerin söylediği sözlere inanmıyoruz.
Ve daha uzun bir süre kimsenin de sözüne güven duyamayacağımızı biliyoruz.
İnsan birini mağlup ettiği zaman,
İnsan birine sözünü yürüttüğü zaman bu bir zafer midir?
Sorarım,
Ara sıra,
Bazen,
Kendime,
Arkadaşlarıma,
Bu soruları…
Bundan sonra neler olacak bilmiyoruz,
Şu anda bildiğimiz, kendi kendimizle yok olma savaşına girdiğimizdir acı olsa da.
Şu anda olan, bu yaptıklarımızdan kendimizin bile haberi olmadığıdır.
Bundan sonra ne olacak bilmiyoruz?
Sadece bu kadar inat ve birbirini mağlup etmek yarışından kimsenin zafer kazanamayacağıdır.
En azından ben öyle düşünüyorum.
Görünen durumdan kimsenin bir zafer kazandığı yok,
Şuan kimse zafer kazandığını sanmasın,
Bundan emin olmasın…
Kimin galip geleceği,
Kimin mağlup olacağı henüz belli değil,
Hatta kazanan veya kaybedenin olacağı bile meçhul…
Belki birbirimizle inatlaşırken, yaptıklarımızdan hepimizin de canı yanacak, acıyacak.
Ve belki bu olanlar bizi kendi kendimizle kavga etmekten alıkoyacak, vazgeçirecek.
Uzun zamandır huzur yok bu topraklarda…
Hem yakınımızdaki coğrafyada, hem de içinde bulunduğumuz Ada’mızda…
Bir tarafta yanı başımızdaki topraklarda açlık grevleri,
Bir tarafta neredeyse salgın hastalıkların çıkmasına ramak kalmış Başkent…
Umursamamak…
Daha nereye kadar…
Benim umurumda,
Hem de çok…
Her şeyden önce insan olduğumu henüz bana kimse unutturmadı,
Her şeyden önce hepimizde yoldaşız.
Sanki sürekli olarak birilerinden üstün gelmek zorundayız,
Sanki sürekli olarak birimizden birisi mağlup olmak zorunda…
Ve giderek etrafımızda artık bırakın tartışmayı, konuşacak insanlar kalmıyor.
Birbirimizi yok edercesine, ayağını kaydırırcasına mücadele ediyoruz.
Bu savaşta galip gelecek olan yok maalesef, kimse kazanamayacak sadece kaybeden olacaktır.
Mağlup etmeye çalıştığımız, yok etmeye çalıştığımız aslında bizden biri ve bunun bilincine sahip olmayan bizler, bunun bedelini ikimizin de yok olmasını sağlayarak ödeyecektir.
Belki bir daha bu kadar birbirimizle kavga etmeyeceğiz.
Belki nihayetinde birlikte yaşamak zorunda olduğumuzdan, aramızda yaşanan inatlaşmaları ve kavgaları bitirmek zorunda olduğumuzu anlayacağız.
Belki de birbirimizi yok edeceğiz, belki de hiçbir zaman aynı cephede olduğumuzu anlayamayacağız.
İki başlı ejderha kendi kendini yok edene kadar vazgeçmeyecek ve sonunda Biz yok olacağız.
Belki de biz kendi kendimizi yok etmekle uğraşırken biri gelip uğruna mücadele ettiğimiz her ne varsa, elimizden alacak.
Ama biz bunu anlayabilecek miyiz?
İnsanın kendi kendiyle savaşması, kendi kendini ya yok etmesidir ya da yok etmemesi…
Ama sonuçta olan kendimize oluyor…
Aynı gemide,
Aynı coğrafyada yaşayan insanlar…
İnandığımız,
Güvendiğimiz bütün kurallar, yasalar akıllara durgun verecek bir şekilde kenara itilmiş durumda.
Güven bir kez sizi terk etti mi, bir daha gelmesi neredeye imkânsız bir şeydir.
Tüm bunlar daha iyi, daha güzel bir gelecek ve yaşam için olsa, belki bir nebze olsun yaşananları anlayabileceğiz.
Ama şuan şimdiki durumun bu kadar vahim olduğunu düşünürsek geleceğin pek de umut vericiği olduğu söylenemez.
Ve tüm bunlar olurken,
Yaşam beklemeden akıp gidiyor…
Ve bizler,
Tüm bunlar olurken,
Hayatımız sona doğru gidiyor…