Kayıtsız “kayıplar”ın dramı… - 7 –

Sevgül Uludağ

“Kayıtsız kayıp” Salih Mustafa’yla ilgili olarak Leymosun’da dönemin Tahkikat Amiri Kenan İnatçı ve Salih Mustafa’nın yakın akrabası Hasan Uluel’le yaptığımız röportaj şöyle:

SORU: Siz nasıl hatırlarsınız?

HASAN ULUEL: Teyzemin kocasıydı Salih… Benim eniştemdi…

SORU: Nasıl biriydi?
HASAN ULUEL:
Ben küçüktüm o zamanlar, 1963-64… Biz Larnakalı’yız… Hatırlarım, atla birlikte te Polemidya’dan atla geldiğini hatırlarım ben… Şaşırırdık, o kadar yolu atla nasıl gelir diye… Öyle hatırlarım eniştemi… Teyzemin adı Pervin… Polemidya’da yaşardı eniştem ama aslen Maronili’ydi… Hatırladığım kadarıyla Kenan beyin söylediği gibi, radyolarda duyduk, Rum tarafına kaçtı bir Türk Polemidya’dan, teyzem ağlar falan…

SORU: Siz hatırlar mısınız bu Kızılay yardımlarının dağıtılmasına itiraz etmiş olduğunu, teyzenizin anlattıklarından?
HASAN ULUEL:
Aynen böyle biliyorum ben de… Bir yaşlı adam ağlıyordu, Salih eniştem de nöbetten çıktı geldi, o adama “Noldun da ağlan?” demiş, “İşte bize yardım vermediler, sanki benim çok şeyim var” falan demiş… Ondan sonra gidip orada bu yardımları dağıtan kişiye hesap sorduğunu duydum ben, “Niye vermen?” diye.
Ondan sonra bazı kişiler sanırım Salih’i dövdüler. Değnek izleri, kan izleri arkasında diye duydum… Ve uç noktada nöbete gönderdiklerini duydum…

SORU: Uç nokta dediğiniz nedir yani?
HASAN ULUEL:
Sınıra… Nöbet yerini değiştirip en uç sınıra gönderdiler onu…

SORU: Polemidya karışık mıydı?
HASAN ULUEL
: Aşağı Polemidya, Yukarı Polemidya vardı, öyle hatırlarım…

SORU: Ondan sonra kimi yolladıydılar kendine, hatırlarsınız?
HASAN ULUEL:
En iyi arkadaşlarını diye duydum… Onları göndermişler, hatta “Yak be Salih bir sigara” falan demişler. Yaktı. “Çektim” der, “iki nefes çektikten sonra…” der… Aslında ben poliste alınan ifadesini da gördüydüm, birisi getirdiydi… “İçtikten sonra bir iki nefes, değişik geldi bana sigara” dedi, “ama hırsımdan, sinirimden, sonuna kadar içtim” dedi. “Uyuşturucu birşeyler vardı bu sigaranın içinde” dedi falan… “Gannavuri gibi birşeyler vardı bunun içinde” dedi. Kendi ifadesinde bunu gördüm ben… O yazıyı ben da gördüm ama şimdi nerededir, bilmiyorum.

SORU: Yakın arkadaşları kendini öldürmeye gittiydi… Oydu verilen emir?
HASAN ULUEL:
Arkadaşları demiş kendine, “Be Salih, ben senin yerinde olsam şimdi hemen buradan o tarafa giderdim…”
Bu da gitti, ayrıldı oradan, Rum tarafına kaçtı canını kurtarmak için. Ve bilmiyorum, elindeki silahı, nasıl oldu da o da elinde gitti…
Teyzemden, nenemden duyduğum kadarıyla ben garantiler almışlar Türk tarafından geri getirin kendini bu tarafa diye… “Konuşun gelsin” denmiş… “Bir iki ay hapis yeycek, söz veriyoruk biz, bir iki ay hapis yeycek…Gelsin”
Ve dedem gidip konuştuydu, döndüğünde duyardım ben, dedeme demiş “Beni öldürmeye kalktılar, gidersem gene öldürecekler beni…”
“Hayır” dediler Salih enişteme, “biz söz aldık içeriden, büyüklerden… Kesinlikle seni öldürmeyecekler…”
Böyle kandırdılar, getirdiler onu yani…

Teyzemin söylediklerine göre ilk üç ay göstermişler onu Limasol’da… Sonra bir gün, Kenan beyin da dediği gibi, gittiğinde oda boşmuş. Kapılar açık, pencereler açık… Oda boşmuş ve Salih Mustafa içeride yok…

Başka yere gönderdiklerini söylediler…
Epeyice aradılar, ondan bundan aradılar. Bütün hapishaneleri gezdiler…
Ne Lefkoşa, ne Mağusa, her tarafı gezdiler… Öyle biri yok… Öyle biri yok…
Geçmiş zaman, avukata gittiler, Berberoğlu’na…
Berberoğlu da devlete bir yazı yazdı “Bu adamın akibetini bildirin” diye. Ondan sonra hiçbir ses seda çıkmadı, bilmiyorum…
Adam o günden bugüne yok…
İki çocuğu vardı: Biri Mustafa, biri Bayram…
O çocuklar baba sevgisinden mahrum büyüdüler… Çok küçücüktüler o zaman…
Teyzem onlarla giderdi hapishaneye, hatta biri elindeydi, biri kucağında… Ziyarete daima çocucuklarıyla giderdi teyzem…

Sigara götürürmüştü ve yemek…
Teyzem Polemidya’ya gelin gittiydi… Babaları böyle “kayıp” edilince, çocukların hayatları mahvoldu… İkisi da İngiltere’deydi, birisi döndü…
Teyzemle konuştum ben, “İsterim göreyim nerede öldürdüler, nereye gömdüler… En azından mezarını bileyim” dedi bana.
Bir insanın canı bu kadar ucuz olmamalı…
Bugün neler yaşandı Kıbrıs’ta ki onun yaptığı hiçbir şeydi…
Onun o anki psikolojisini bilemeyik, nasıl gitti Rum tarafına, canını kurtarmak için gitti…

SORU: İşte arkadaşları da herhalde onu öldürmesin diye, “Kaç git canını kurtar” dedi, sonra da “Gittik ama bulamadık öldürelim çünkü kaçtıydı” diyebileceklerini düşünmüş olabilirler…
HASAN ULUEL:
Salih Mustafa’nın Rum polisine verdiği ifadeler vardır… Sanırım Hayati Yaşamsal’ın elinde vardı bazı ifadeler çünkü Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği’nde gözlemci olarak çalışmaktaydı.  Gördüm ben o yazıları… (Hayati Yaşamsal, bu konuda bize Kenan İnatçı’nın kendi el yazısıyla olayı anlattığı ifadeyi, avukat Berberoğlu’nun yazısı ve dönemin Cemaat Meclisi Başkanı olarak Rauf Denktaş’ın Berberoğlu’na yanıtının kendilerinde sözü edilen tarihte bulunduğunu, Berberoğlu’nun yazısı ile Denktaş’ın yanıtının kopyaları olduğunu, tüm bunları Salih Mustafa’nın oğlu Mustafa Koyutürk’e vermiş olduklarını anlattı ve kendilerinde Salih Mustafa’nın Rum polisine verdiği ifadenin bulunmadığını söyledi – S.U.)
KENAN İNATÇI: Üstten gelen emri uygulan ama ondan sonra gelen emrin uygulanmasını takip edemen… Kopukluk var orada…
Onun için ondan o yannı kim emir aldıysa da uyguladı, o bilir. Herkes kendi olayının içeriği kadar bilgi sahibidir.
HASAN ULUEL: Hatırladığım kadarıyla 24 yaşlarındaydı… 24-25 oralardaydı… Uzun boylu ve geniş omuzlara sahip, çok sağlam biriydi… Oğlunun bir tanesi ona çok benziyor… Bayram Koyutürk çok benziyor babasına boy olarak, sima olarak…
KENAN İNATÇI: Bu işte maalesef bir tutturdular “Sırdır söylenmez, sırdır söylenmez…” E söylenme, söylenme aha bu hallere geldik.
 


Pervin hanım, sevgili oğlu Mustafa Koyutürk ve kızkardeşinin oğlu Hasan Uluel ile birlikte 2013 yılında Leymosun'a gittiğimiz gün...

 

DEVAM EDECEK