“Kayıplar konusu, adada barışın önşartıdır…”

Sevgül Uludağ

CYPRUS MAIL gazetesinden Johanna Pauls’un yazdığına göre, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Büyükelçi Maria Mihail, geçtiğimiz Perşembe günü yaptığı açıklamada, “Kayıplar konusunun, adada barışın önşartı olduğunu” söyledi. CYPRUS MAIL’de “kayıplar”la ilgili 16.5.2025’te yayımlanan bu yazıyı okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Yazı özetle şöyle:

***  “Kayıp şahısların akıbetinin araştırılması yalnızca hukuki bir görev değil, aynı zamanda ahlaki bir gereklilik ve Kıbrıs’ta barışın bir önşartıdır” – bu sözcükleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Büyükelçi Maria Mihail, Perşembe günü söylemiş bulunuyor. Kayıp şahıslarla ilgili 2474 sayılı kararın uygulanmasıyla ilgili olarak New York’ta BM Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada Mihail, “Kıbrıs, kurbanların onurunu korumak ve hakikat ile hesap verilebilirlik aracılığıyla çatışmanın yaralarını iyileştirmek için kollektif irademiz için bir denektir” dedi.

***  Mihail, Türkiye’ye dikkat çekerek, Türkiye’nin “adanın illegal işgali esnasında insnların kayıp edilmesini önleyecek önlemleri almakta yetersiz kaldığını” söyleyerek “sorumluların hesap vermesini veya kayıp yakınlarına bilgi sağlamasını reddetmeye devam ediyor” diye konuştu.

***  Büyükelçi, “Kayıplar”la ilgili 2474 sayılı kararın Kıbrıs’ta da, başka yerlerde de tümüyle uygulanması çağrısı yaptı ve “Kayıp şahısların akıbetinin araştırılmasının yalnızca uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde hukuki bir görev değil, aynı zamanda ahlaki bir gereklilik ve barışın bir önşartı olduğunun tanınmasını” istedi.

***  Mihail, “Kalıntıları bulunan her bir şahıs, kimliklendirilen her bir kayıp şahıs, kayıp yakınlarına hayatlarını devam ettirmeleri şansını vermekle kalmıyor, aynı zamanda ortak insanlığımızı teyid ediyor” diye konuştu. Mihail, kararın güven yaratma ve yeniden uzlaşmada zorunlu olduğunu belirterek güvenin “sessizliğe dayalı olarak” inşa edilemeyeceğini, yeniden yakınlaşmanın da “kayıp yakınlarının sevdiklerinin akıbetlerini öğrenme hakkı inkar edilerek gerçekleştirilemeyeceğini” kaydetti.

***  2019 yılında kabul edilen BM Güvenlik Konseyi kararı, silahlı çatışmalar esnasında kayıp olarak bildirilen kayıp şahıslarla ilgili ilk BM Güvenlik Konseyi kararı olmuştu. Karar, “sorunu ele almak üzere daha fazla siyasi irade” çağrısı yaparak tüm ilgili taraflardan kayıp şahısları aktif biçimde arayıp kalıntılarının iadesi için uygun önlemler almalarını talep etmekteydi.

***  BM Güvenlik Konseyi toplantısı esnasında Yunanistan’ın BM’deki Daimi Temsilcisi Evangelos Şekeris de söz alarak ızdırap içerisindeki kayıp yakınlarının acıları sona erinceye kadar Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Komitesi’nin desteklenmesi gerektiğini belirtti. Kayıp Şahıslar Komitesi çalışmalarına da değinen Büyükelçi Mihail, “Türkiye’nin askeri arşivlere ve gömü yerlerine ulaşımı engellediğini, böylece komitenin çalışmalarına etkili biçimde engel olduğunu” ileri sürdü. Kayıp Şahıslar Komitesi’nin ilerleme kaydetmekle birlikte “çalışmalarının tamamlanmaktan çok uzak olduğunu” söyleyen Mihail, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi denetimi altındaki bölgelerde kazıları sürdürdüğünü ve ilgili bilgileri komiteyle paylaştığını” söyledi.

***  Son olarak Mihail Türkiye’ye çağrıda bulunarak “proaktif bir yaklaşımla Kayıp Şahıslar Komitesi’ne tüm gerekli bilgileri vermesini” istedi ve kayıp şahısların akıbetinin öğrenilmesi ve kimliklendirilmesinde işbirliği ve yardım talebinde bulundu. Mihail, buna “Kıbrıs’ın kuzeyinde askeri bölgeler dahil tüm bölgelere erişim ile Kayıp Şahıslar Komitesi’ne Türkiye’nin özellikle askeri arşivler olmak üzere kendi elindeki tüm bilgileri vermesinin de dahil olduğunu” söyledi. Mihail, “Geçen zamanın eylemsizlik için bir gerekçe olamayacağını, bunun konunun aciliyetinin anlaşılmasını güçlendirmesi gerektiğini” söyledi.

***  Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Ahmet Yıldız da BM Güvenlik Konseyi toplantısına hitap ederek “Kıbrıslırum yönetiminin yanlış bilgiler verdiğini” söyledi. Buna yanıt olarak Şekeris de büyükelçilerin üye devletlere “BM nezdindeki anayasal isimleriyle hitap etmeleri” çağrısında bulundu.

***  Cyprus Mail haberinde, Türkiye’nin geçmişte Kayıplar Komitesi’nin çalışmalarına engel olmakla suçlandığını, Türkiye’ye yetkililerin Kayıplar Komitesi çalışmaları için önemli olan dökümanlara ulaşım için işbirliği çağrısında bulunduklarını yazdı. Gazete “Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in konuyu Kıbrıslıtürk lider Ersin Tatar’la ve diğer dünya liderleri ve AB yetkilileriyle ele aldığını, kayıp şahısların akıbetinin öğrenilebilmesi için bu arşivlere ulaşılması yönünde baskıların arttırılmasını istediğini” hatırlattı.

***  Gazete bu ay içerisinde Türkiye’nin Kayıplar Komitesi’ne 126 bin Euro değerinde bir ekskavatör ve bir taşıcıyı bağışladığını yazarak Kıbrıslıtürk toplumunun da Kayıplar Komitesi’ne bağışlarda bulunduğunu, en son bağışın Ekim 2024’te yapıldığını ve bunun 100 bin Euro’luk bir bağış olduğunu hatırlattı.

***  Gazete Nisan 2025 itibarıyla Kayıplar Komitesi’nin 758 Kıbrıslırum ile 296 Kıbrıslıtürk kayıp şahsı kimliklendirmiş olduğunu belirterek, 2 bin 2 “kayıp şahsın”, 1963 ve 1974’ten “kayıp” olduklarını, 2024 yılında 11 kimliklendirme yapılmış olduğunu belirtti. Gazete, Kayıplar Komitesi çalışmalarının AB ve BM tarafından desteklendiğini, Aralık 2024’te bu yönde 2.6 milyon Euroluk bir fon anlaşması imzalanmış olduğunu da hatırlattı.

(CYPRUS MAİL’de 16.5.2025’te Joanna Pauls imzasıyla yer alan haberi özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Kayıplar Komitesi kazılarından görünüm...


***  BASINDAN GÜNCEL…

“Nikos Hristodulidis neden başarısız?...”

Dionissis Dionissiu/POLİTİS

Sigma’nın son kamuoyu yoklamasına göre Kıbrıslıların %70’i ülkenin gidişatından neden memnun değil? Aynı ankete göre, tüm Kıbrıslıların %65’i ve 2023’te Cumhurbaşkanı Hristodulidis’e oy verenlerin %48’i neden onun 2028’de yeniden seçilmesini istemiyor? 16 Şubat 2025 tarihli Politis anketinde, vatandaşların %77’si onun başkanlığı döneminde işlerin tıkandığını veya kötüleştiğini belirtti. Aynı ankette, olumsuz yargıların ortalığı silip süpürdüğü bir ortamda, katılımcıların %48’i cumhurbaşkanının sadece vaatlerde bulunduğunu, %35’i ise akraba ve arkadaşlarına atama yaptığı için liyakatsiz olduğunu söyledi. 26 Kasım 2024 tarihli Fileleftheros anketinde, vatandaşların %80’i 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesindeki beklentilerine kıyasla Nikos Hristodulidis’in bugüne kadarki yönetiminden hayal kırıklığı duyduğunu belirtti.

Hristodulidis’in görev süresi yarıya yaklaşırken, bu rakamlar felaket niteliğinde. Yakında bir değişiklik olmazsa, kendisi ve özellikle çevresindekiler bunun farkında olmasa da yeniden seçilme umutları yok denecek kadar az. Kolay çözüm, ilk etapta hükümetinin popülaritesinin düşüşünü gösteren (en az) son 10 anketi sorgulamakla başlayan cevaplara başvurmak.

Neye odaklanıyor?

Görevde geçirdiği iki yıla ilişkin televizyon yayınlarına bakılacak olursa, Cumhurbaşkanı ve ekibi birtakım başarılar listesi hazırlayıp sunuyor. Elbette bu başarılar, sıradan insanların hayatlarına hiçbir şekilde karşılık bulmamış veya etkisi olmamış başarılar. Onun yönetimi altında hayatlarının daha iyiye gittiğine inananların oranı sadece %12. Sigma anketine göre, vatandaşların %47’si son iki yılda durumlarının eskisi kadar kötü veya daha kötü olduğunu düşünüyor. %40’ı ise durumlarının ancak eskisi kadar iyi olduğunu düşünüyor.

Soru makul: Neden ülke nüfusunun neredeyse yarısı Cumhurbaşkanı ve hükümetinin politikalarından memnun değil? Bir örnek, insanların onunla ilgili neden olumsuz görüşe sahip olduğunu anlamamıza yardım edebilir. Hristodulidis her fırsatta vergi reformunu, ürettiği politikaların gözdesi olarak sunuyor. Bize bunun gençler ile düşük gelirlilere fayda sağladığını, ve aynı zamanda ilk kez ev sahibi olma ve düşük doğum oranları gibi sorunlara çözüm getirdiğini söyledi. Vergi muafiyeti eşiğinin 19.500 euro’dan 20.500 euro’ya yükseltildiğini, vergi muafiyetlerinin ise aile büyüklüğüne göre arttığını ve bunun genç yaş gruplarına fayda sağladığını söylüyor. Niyet iyi olsa da pratikte etkisi düşük bir uygulama. Gençlerin çoğunluğu bu muafiyetten yararlanmalarını sağlayacak 20.500 euro’yu kazanmıyor ve çoğu bu durum nedeniyle aile kurmaktan çekiniyor; birden fazla çocuk sahibi olmayı ise hiç düşünmüyor.

Seçici politikalar

Nikos Hristodulidis ve hükümeti düşük gelirli vatandaşlara gerçekten yardım etmek istiyorsa, çok pratik ve somut adımlar atarak yoksulluk sınırında yaşayan gençlerin sorunlarını incelemelidir. Şimdiye kadar bunu başaramadılar. Nerede başarılı oldular? Muhtemelen hedef ve çözümler bakımından spesifik çalışmalar yaptıkları alanlarda, ancak bunlar sıradan vatandaşı ilgilendirmeyen bir dizi konuydu. Sıradan insanlar artık bunun farkına vardı, bu yüzden de hoşnutsuzlar. Peki, Hristodulidis hangi konulara odaklandı?

***  Politikacılar için emekli maaşları ve sosyal yardımlar. Hükümet, tüm bunları sağlamak için Cumhurbaşkanı’nın kendisi de dahil olmak üzere tüm politikacıları ve son yıllarda 2-3 emekli maaşı alan yüksek rütbeli memurları memnun etmek için ciddi çaba harcadı.

***  Geçen yıl, Cumhurbaşkanı çok net bir şekilde tüm memurlara maaş ve emekli maaşı zammı vererek yıllık tekrarlayan bütçe harcamalarını 40 milyon euro artırırken, Hayat Pahalılığı Ödeneği (CoLA) gibi yatay yardımlarla esasen yüksek gelirli kişileri ödüllendirdi.

***  Memur ailesi kökenli bir politikacı olarak, yeni atanan Maliye Bakanlığı Genel Müdürü’nün son genelgesine dayanarak memurlara ödenen yurt dışı idame ödeneklerine ilişkin hükümleri revize etti ve akrabalarıyla arkadaşlarını ayrıcalıklı A Kategorisi’ne (ödenek tutarı iki günlük yemek/kişisel giderlerin %112,5’ine ulaşan) yerleştirdi.

***  2028 seçim kampanyasına daha iyi hazırlanmak amacıyla, ülkenin tüm cemaatlerine kolay ve doğrudan erişim sağlayabilmek için kendi cemaat liderlerini kırsal bölgelerde yerel güç merkezleri olarak atadı.

***  First Lady’nin fonu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda şeffaf olmayan bir rejim altında faaliyet gösteriyor ve her yıl milyonlarca euro bu fona yatırılıyor, ancak a) kesin tutarlar, b) bu fona katkıda bulunanlar, c) katkıda bulunan iş insanlarına sağlanan olası ayrıcalık ve kolaylıklar, d) bu tutarların kime tahsis edildiği bilinmiyor.

Nerede başarısız oluyor?

Dezavantajlı Kıbrıs vatandaşları hayatta kalmalarını ilgilendiren, ceplerini yakan, yaşam kalitelerini belirleyen bir dizi konuda Nikos Hristodulidis ve hükümetinin maalesef başarısız olduğunu görüyor ve hissediyor. Birkaç örnek verelim.

***  Kısa bir süre önce, Cumhurbaşkanı ve geniş çevresi, Kıbrıs sorunu ile ilgili Beşli Konferans’a katılmak üzere Cenevre’ye gitti. Herkes, ciddi müzakerelerin yeniden başlamasına çok uzak olduğumuzu biliyor. Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs sorununu, içerikten çok izlenim yaratmak amacıyla yönettiğinin herkes farkında. İki geçiş noktasını bile açamayan Cumhurbaşkanı, Kıbrıs sorununu çözmek istediğini söylüyor! Esas amacı, statükonun korunması. Sorunu çözmek değil. Nerede başarılı oldu? Gerçeklikten kopmuş olan Tatar’ı tamamen ifşa etmeyi başardı. Özünde, tüm bunların bedelini elbette tüm Kıbrıslılar ödüyor. Hristodulidis, Crans-Montana’da kaldığımız yerden tartışmaya başlamak istediğini, tartışmak istediği Guterres çerçevesinin 6 maddesini kabul ettiğini ve bazı fikirleri olduğunu söylüyor. Ne kadarı aldatmaca? 2017’de Crans-Montana’da Genel Sekreter bize son kilometreye ulaştığımızı söylemişti. 2025’te Hristodulidis tartışmayı baştan başlatmak istiyor. Tüm bu hin taktiklerle, işgalden etkilenen 150.000 göçmenin sorunları kesinlikle çözülmüyor; Ankara’nın gündelik olarak aşağıladığı Kıbrıslı Türklerin sorunları da çözülmüyor, ancak ELAM, DIKO ve EDEK memnun ve Hristodulidis kişisel hırslarını tatmin ediyor çünkü Beşli Konferans sonrasında 2028 seçim kampanyası yavaş yavaş başlıyor. Soru şu: María Ángela Holguín Mayıs sonunda Kıbrıs’a geldiğinde ne yapabilir, tabii eğer bir şey yapabilecek durumdaysa?

***  Ocak 2025’te, Kıbrıs Cumhuriyeti tarihinde ilk kez kışın elektrik kesintileri yaşandı; o denli ki, Kıbrıslı Türklerden kayda değer ölçüde elektrik satın almak zorunda kaldık. EAC (Kıbrıs Elektrik Kurumu) tahminlerine göre, yazın cehenneme dönüşeceğiz. Elimizdeki eski jeneratör sistemi ile ülkenin ihtiyaçlarını karşılama imkanı yok, elektrik depolama sistemi olmadığı için fotovoltaik sistemlerden de faydalanamayız—özellikle de turist akını artarsa. Neden? Çünkü bunu öngöremedik. Ne önceki hükümet, ne de son iki yıldır vatandaşları ihtiyaçlarını karşılamak için çatılarına fotovoltaik sistemler kurmaya ikna etmişken bugün onları devre dışı bırakarak ihtiyaçları karşılayamadığı ortada olan EAC’den satın almaya zorladığı için eleştirilen Hristodulidis hükümeti! Kısır bir döngü! Sonuç olarak, yılın 330 günü güneş gören Kıbrıs, vatandaşlarına AB’nin en pahalı elektriğini satıyor. Yoksa hükümet bununda mı sorumlusu değil?

***  Yaz geliyor ve elektrik bir yana, suyumuz da bitti. Yeterince yağmur yağmadı, barajlar boş, ama aynı zamanda—en sonuncusu Baf’taki bir barajın gözlerimizin önünde boşalmasıyla sonuçlanan—büyük su kayıpları da yaşadık. Susuz kalmamak ve su temini sorunlarını çözebilmek için daha fazla desalinasyon tesisine ihtiyacımız var. Tıpkı İsrail’de olduğu gibi yalnızca su temini değil, aynı zamanda sulama ihtiyacını gidermek için daha fazla desalinasyon tesisine sahip olabilmenin tek yolu, bunları çalıştırabilecek ucuz elektriğe erişebilmek. Bunu nasıl başaracağız? Elbette ki ucuz elektrikle. Kendi doğal gazına sahip İsrail, ucuz elektriğe de sahiptir ve geniş alanları sulamak için dahi tuzdan arındırılmış su kullanabilir. Başkan tüm enerjisini başka faaliyetlere ayırırken, Vasilikos’taki terminalin ne zaman tamamlanacağını hala öğrenmeye çalışıyoruz. Ülkenin her köşesinde kurdele kesiyor, anlamsız konuşmalar yapıyor ve bu ülkenin tüm naif vatandaşlarına dünyaları vaat ediyor.

Çözüm

Kısacası, Nikos Hristodulidis ağzını her açtığında çeşitli çözümlerden bahsediyor. Kıbrıs sorununu çözecek, Birleşik Arap Emirlikleri’nden küçük desalinasyon üniteleri getirerek su sorununu çözecek, elektrik sorununu çözecek; nasıl çözeceğini henüz bilmiyoruz ama düşük doğum oranları sorununu çözecek—genç çiftleri daha fazla zaman geçirmeleri için nasıl ikna edeceğini bize açıklamadı—göç sorununu çözdüğünü söylüyor ve daha fazlası da gelecek.

Filozof Pisagor, çok şey yapmak ve az söz vermenin daha tercih edilir olduğunu söylemişti. Bu söz, Kıbrıs Cumhurbaşkanı için kesinlikle geçerli değil; belki de bu yüzden vatandaşlar onun başarısız olduğuna inanıyor.

(POLİTİS’te Dionisis Dionissiu’nun 16.3.2025’te yayımlanan makalesi, PENNA tarafından Türkçeleştirildi.)