“Kayıp” yakınları gençlerle buluştu…2

Sevgül Uludağ

 

Ancak kocası ve oğlu hiçbir zaman Galatya’dan geri dönmedi ve bavulları da açılmadan kuzeyden güneye göç etti… Bu bavullar bugün hala onarıldıkları o ilk günkü gibi duruyor… Dolapta kocasının ve oğlunun giysileri, kravatları duruyor… Ayakkabılarının içlerine gazete doldurulmuş, ayakkabılar boyanıyor, cilalanıyor, bir gün olur da geri gelirlerse diye dolapta bekliyor ayakkabılar… Ama ne gelen var ne giden: Panayota Hanım bir umuda tutunmuş bu yaşlılık günlerinde hala bekliyor… 41 yıllık bu bekleyişin hikayesini, ressam Nilgün Güney atölyesindeki ressamlara anlatmıştı Panayota Hanım ve bavulları, giysileri, oğlunun oyuncaklarını, dolaptaki ayakkabıları göstermişti… Nilgün Güney atölyesinden ressam Eda Gökçe, Panayota Hanım’ın eşi için hazırladığı bavulla birlikte bir resmini yapmıştı, ressam Aydan Lisaniler de dolaptaki “kayıp” baba-oğulun ayakkabılarının resmini çizmişti ve tüm bu resimler, “kayıplar”la ilgili diğer resimlerle birlikte “Gerçeğin Rengi” başlıklı resim sergimizde Lefkoşa’da, ara bölgede, Goethe Enstitüsü’nde sergilenmişti…
Gençlere bunları anlatıyoruz ve bu resimleri gösteriyoruz…

Hristina “Babamın ve erkek kardeşimin öldürülmesinin nedeni, EOKA-B’nin yaptığı Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamıydı, bu katliamın “intikamı”nı almak isteyenler babamla erkek kardeşimi alıp “kayıp” ettiler…” diyor gençlere. Hristina’nın babası ve erkek kardeşi hiçbir olaya karışmamış, masum insanlardı – Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamıyla alakaları yoktu, EOKA-B’nin bu katliamını “gerekçe” yaparak pek çok masum Kıbrıslırum’u öldüren bazı Kıbrıslıtürkler, ne yaptıklarının farkında mıydılar acaba?

Muratağa-Atlılar-Sandallar (Maratha-Sandallaris-Aloa) katliamını da anlatıyoruz gençlere ve EOKA-B’cilerin bu katliamı nasıl gerçekleştirdiklerini, ağırlıkla kadınlar ve çocuklardan oluşan 126 Kıbrıslıtürk’ü nasıl öldürüp de toplu mezarlara gömdüklerini… Muratağa’lı Hüseyin Rüstem Akansoy gençlere kendi öyküsünü anlatıyor: Annesini ve tüm kardeşlerini, tüm yakın akrabalarını, ailesinden toplam 30 kişiyi bu katliamda kaybeden Hüseyin Rüstem Akansoy da gençlere barış mesajı veriyor… “Bu katliamı gerçekleştirenler hasta insanlar ve hastalıklarının çaresi yoktur” diyor aşırı milliyetçileri kastederek. Her iki toplumda da bu tür “hasta” insanlar olduğunu anlatan Hüseyin Rüstem Akansoy gençlerden gelen soruları da yanıtlıyor…

Andreas Sizinos da yine Hristina gibi, babasını “kaybeden”lerden… 1974’te babası Dimitris Sizinos Yipsu’dan (şimdiki Akova) Lefkoşa’ya götürülürken, Çatozlu bazı Kıbrıslıtürkler yolu kesiyor ve savaş esiri Kıbrıslırumlar’ın bulunduğu bir otobüs ile bir araçtan toplam sekiz kişiyi alarak yol kenarında katlediyor. Onların da “gerekçesi” Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamı… Katliamı yapan EOKA-B’ciler ama Çatozlu bu Kıbrıslıtürkler, bu konularla hiç alakası olmayan sekiz Kıbrıslırum’u neredeyse yol ortasında infaz ediyor… Yipsu’nun destebanı, Kıbrıslıtürkler’le çok iyi geçinen Dimitris Sizinos da Çatoz’da yol kenarında öldürülüp toplu mezara gömülenler arasında… Ondan geride kalanlar da bulunup defnedildi ve Sizinos şimdi gençlere her iki toplumda da fanatik insanlar olduğu gibi çok iyi insanlar da olduğunu anlatıyor.

Vasilyalı Panayotis Efstatiu da, savaş kurbanı bir çocuk: Annesi Elpiniki, babası Lefteris ve küçük kardeşi Hristakis “kayıp” edildiği zaman Panayotis henüz on yaşında bir çocuktu. Vasilya’dan 1974’te kaçıp Trodoslara gitmişler ancak yeni doğum yapmış olan annesi, minik kızını ve Panayotis’i nenesi ve dedesine bırakmış, kocasıyla birlikte yanına küçük oğlunu da alarak tekrar Vasilya’ya gitmeye çalışmıştı: Evden bir şeyler alacaklardı, ailenin traktörünü getirmeye çalışacaklardı.

 

Pazartesi devam edecek