“Karanlıkta Işık Olanlar” belgeseli Melina Merküri Salonu’nda gösterildi… Bu akşam da KTÖS’te gösteriliyor…

Sevgül Uludağ

AKEL Merkez Komitesi Yeniden Yakınlaşma Bürosu tarafından Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın dostluk simgeleri Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in öldürülmesinin 60ncı yıldönümü anısına adanan “Karanlıkta Işık Olanlar” başlıklı belgesel film, 20 Mayıs 2025 Salı gecesi Lefkoşa’nın güneyindeki Melina Merküri Salonu’nda büyük bir katılımla gösterildi. Geceye Kıbrıslıtürkler de yoğun biçimde katıldılar. Bu amaçla Ledra Palas barikatından otobüsle ücretsiz ulaşım sağlandı. Belgesel gösterimine Lefkoşa’nın Kıbrıslırum Belediye Başkanı Pruntzos’un yanısıra iki toplumun dostluk ve işbirliğini savunan her iki toplumdan barış aktivistleri ve Kavazoğlu ile Mişaulis’in yakınları da katıldı. Derviş Ali Kavazoğlu’nun kızkardeşinin kızı Fatma Ertuğrul ve ailesi ile Kostas Mişaulis’in kızları İlektra ve Stella Mişaulis ve ailelerinin belgesel film gösterimine katılımı ve diyalogları, belgesel filmi izlemeye gelenleri çok duygulandırdı…

Belgesel film gösterimi bu akşam da (22 Mayıs 2025 Perşembe) saat 19.00’da Lefkoşa’da KTÖS Genel Merkezi’nde, Kıbrıs Türk Barış Derneği tarafından gösterilecek…

ORTAK VATAN, ORTAK MÜCADELENİN SİMGELERİ…

Belgeselde Kavazoğlu ve Mişaulis’te simgeleşen ortak bir vatan için ortak mücadeleye dair yaşananlar, özellikle 1958’de ilericilere yönelik yaşanan saldırılar, ilericilerin “Teşkilat” ve Grivas’ın maskeli tetikçileri tarafından öldürülmelerine ilişkin bilgiler yer aldı. Kavazoğlu ve Mişaulis’in hayatlarına ve 11 Nisan 1965’te “Teşkilat” tarafından pusuya düşürülerek öldürülmelerine dair ayrıntılı bilgilerin yer aldığı 45 dakikalık belgesel film altyazılarla Türkçe ve Rumca olarak sunuldu.

ELİAS DİMİTRİU: “TARİHİ HAFIZAYI KORUMAK İÇİN BU BELGESEL ÇEKİLDİ…”

Belgesel gösterimi yapılmadan önce AKEL Yeniden Yakınlaşma Bürosu Sorumlusu Elias Dimitriu konuşmasında şöyle dedi:

“Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğunun simgeleri Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis'in anısına adanan “Karanlıkta Işık Olanlar” belgeselinin resmi gösterimi için gerçekleştirdiğimiz bu etkinliğe hoş geldiniz.

İki kahramanımızın katledilişinin 60. yıldönümünde bu belgeselle, bilinenlerin ötesinde bazı şeyleri anlatmayı amaçladık. Genç neslin öğrenmesi için ve aynı zamanda bilenlerin de bilgisine bilgi katması için. Belgeselde yer alan Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler ortaya çıkan sonuca kendi katkılarını koydular. Amacımız, bu iki yoldaşımızın sadece katledilmeleri nedeniyle kahramanlıklarını değil, asıl olarak yaşamları boyunca gösterdikleri kahramanlıkları ön plana çıkarmaktır.

Bu belgesel için aylarca süren çalışmaların ardından, her zamankinden daha fazla tahrif edilmekte olan tarihi hafıza için, kalıcı olacak bir sonuca ulaştığımızı söyleyebiliriz. Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak geleceği için miras olarak korumaları gereken tarihi hafıza için... Geçmişin tekrarı olacak bir gelecek için değil, geçmişten dersler çıkarılarak yazılması gereken bir gelecek için...

Bu akşam Yeşil Hat'ın her iki tarafından sizleri aramızda görmekten özel bir mutluluk duyuyoruz.

Belgeselin yapım ve montajını üstlenen yönetmen Pashalis Papapetru'ya özellikle atıfta bulunmak istiyorum. Nihai sonuca ulaşana kadar özveriyle sunduğu büyük katkılarından dolayı kendisine teşekkür ederiz.  

Kostas Mişaulis'in kızları Stella ve İlektra Mişaulis’in her zaman olduğu gibi bu kez da katkılarını esirgemeyerek, bu belgeselde yer almaları bizi ayrıca mutlu etti.

Kavazoğlu da dahil olmak üzere, siyasi inançları nedeniyle katledilen Kıbrıslıtürklerin anısını yaşatan Demokrasi Şehitlerini Yaşatma Derneği Başkanı Burhan Eraslan da bu belgesele önemli katkıda bulundu.

Ayrıca araştırmacı gazeteci ve aktivist Sevgül Uludağ ile akademisyen ve yazar Abdullah Korkmazan da belgesele değerli katkılarını sundular. 

O karanlık günde, henüz küçük bir çocuk olan ve Lurucina tarlalarında bulunduğu sırada cinayete tanıklık eden biri olarak ilk kez kamera karşısında konuşan Kemal Aktunç'un da aramızda olmasından büyük mutluluk duyuyoruz ve ona da yürekten teşekkür ediyoruz.

Bu belgesele katkıda bulunanlar arasında Kavazoğlu'nun mücadele arkadaşı Aziz Zihni, Stavrula Haciyanni ve Caner Özdevran da yer aldı ve kendilerine teşekkür ederiz.

Derviş Ali Kavazoğlu'nun yakınlarının bugün aramızda olması da bizim için ayrı bir mutluluktur. Katılımınız için size teşekkür ederiz.

Belgeselin gerçekleşmesinde emeği geçen ve belgeselin sonunda isimlerini göreceğiniz çok sayıdaki diğer dostlarımızı da selamlıyoruz.”

STEFANU’NUN KONUŞMASI…

AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Stefanos Stefanu da konuşmasında özetle şöyle dedi:

“… Bu tarihi olay hakkında bu denli kapsamlı bir şekilde bilgileri derleme çabası ilk kez gerçekleştirilmektedir. Ayrıca bu tarihsel diyaloğun Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin iş birliği ve katkılarıyla yapılması da özel bir önem taşımaktadır.

Geçmişe bir göz attığımızda, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin sınıfsal, siyasi ve toplumsal ortak mücadelelerinin, tarihsel olarak iki toplumun en güçlü siyasi cephesini oluşturduğunu görmekteyiz. Bu belgeselin kahramanları işte bu mücadelelerin çocuklarıdır. Şiddet yoluyla toplumların birbirinden ayrıştırıldığı, ilerici seslerin baskılara ve kovuşturmalara uğradığı, milliyetçiliğin ve şovenizmin zirve yaptığı bir dönemde onlar Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak devletini korumaya ve halkın birliğini kurtarmaya çalıştılar.

Karşıt seslere izin verilmeyen, siyasetin silahlarla ve şiddetle yürütüldüğü dönemlerde AKEL Merkez Komitesi üyesi Derviş Ali Kavazoğlu’nun Kıbrıstürk toplumu içinde nasıl ilerici bir ses haline geldiği belgeselde vurgulanmaktadır. Her iki toplumda da milliyetçi sağ “ulusal çıkarın” ne olduğunu yalnızca kendilerinin bildiği yönünde dogmatik bir inanca sahipti. Bu yüzden de 1958’de hem TMT hem de Grivas’ın maskeli adamları kendilerinden farklı bir görüş dile getiren solculara karşı siyasi cinayetlere yöneldiler.

İlerici insanların gördükleri baskıya rağmen, sonuna kadar çetin bir mücadele verildi. Kavazoğlu’nun ana kahramanlarından biri olduğu bu mücadelede, Kıbrıs halkının coğrafi ve siyasi olarak bölünmemesi yönünde çaba ortaya koyuldu. O, yanında Kostas Mişaulis gibi birçok yoldaşıyla birlikte, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak bir kazanım olarak Kıbrıslıların bilincinde ve pratikte kök salması için mücadele etti. Bu iki tarafın eşit olmadığı zorlu mücadele cesaret ve kararlılıkla verildi.

Altmış yıl sonra, sorulmaya değer sorular var: “Eğer Kıbrıslıların çoğunluğu Kavazoğlu ve Mişaulis’in ideallerini benimseyerek mücadele etmiş olsaydı, Kıbrıs bugün nasıl olurdu? Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler birbirleriyle savaşmak yerine, İngiliz sömürgeciliğine karşı ortak bir cephe kurmuş olsalardı, Kıbrıs nasıl olurdu? Toplumların ortak çıkarları, birinin ya da diğerinin çıkarlarının üstünde tutulsaydı, Kıbrıs nasıl olurdu? En başından itibaren kendimizi “anavatanların bir uzantısı” olarak değil, bu toprakların gerçek efendisi, gerçek sahibi olarak görseydik, Kıbrıs nasıl olurdu?”

Bu ve benzeri bir çok soruya belgeseli izlerken cevap bulmaya değer. Üstelik, şu anda bulunduğumuz yerin az ötesinde, ülkemizi bölen tel örgüleri görüyoruz. Kıbrıs’ın Türk işgalinin kurbanı olmasını ve bir yandan iki devletten söz eden seslerin güçlenmesini, diğer yandan ise 1974’ten beri hakim olan tehlikeli geçici durumu bir çoklarının sessizce kabullenmesini izliyoruz.

Belgeseli izlerken, bugün yeniden başını kaldıran ve hepimizin karşı durmamız gereken faşizmin ve aşırı sağın cani doğasını hatırlamamız gerekir. AKEL olarak biz bunu hiçbir zaman unutmadık.

Tarihsel belleğin yitirilmesi ve tarihsel gerçeklerin tahrifi felakete giden sürecin tekrarının emaresidir. Biz yurtseverliği sağduyuyla, çözüm ilkelerini gerçekçilikle birleştiren yolda ısrar ediyoruz. Kıbrıs’ın geleceğine giden yolun, iki toplum arasındaki anlaşmazlıkların tarihsel olarak köprülerle aşılmasından geçtiğine inanıyoruz.

Bu yol, iki toplum arasında yıllarca süren müzakerelerle üzerinde anlaşmaya varılan, göz bebeğimiz gibi korumamız gereken yakınlaşmalarda içeriği yer alan ve BM’nin ilgili kararlarında belirtildiği gibi siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu federasyondan başka bir şey değildir.

İşgali sona erdirecek ve Kıbrıs’ı, Kıbrıslırumları ve Kıbrıslıtürkleri, halkımızı yeniden birleştirecek çözüme ulaşılana kadar AKEL bu yolda ilerlemeye devam edecektir.

Bu çözüm, Kavazoğlu ve Mişaulis’in mücadelelerini ve fedakârlıklarını hakettikleri sonuca ulaştıracaktır. Ortak devlet çerçevesinde Kıbrıs’ın iki toplumunun ortak sürecini savunma uğruna canlarını veren herkesin mücadeleleri ve fedakârlıkları hak ettikleri sonuca o zaman ulaşacaktır.

Çözüm için ortaya koyulan çabalarda yaşanan başarısızlıkların ve uzun süredir devam eden çıkmazın yol açtığı zorluklara ve karamsarlığa rağmen, çözüme ulaşma ihtimali ortadan kalkmamıştır.

Çıkmazın aşılmasını ve müzakerelerin kesintiye uğradığı yerden yeniden başlatılmasını hedefleyen somut inisiyatiflerle bu ihtimali beslemeliyiz.

Bu inisiyatiflerin üstlenilmesinde sorumluluk Cumhurbaşkanı’ndadır. AKEL, Kıbrısrum tarafının nasıl hareket etmesi gerektiğine dair önerilerini sunmuştur ve Cumhurbaşkanı’ndan somut adımlar atmasını bekliyoruz.

Belgeselin gerçekleştirilmesinde emeği geçen herkese yürekten teşekkür etmek istiyorum. Özellikle araştırmacılara, görgü tanıklarına, akrabalara ve katkıda bulunan herkese özel teşekkürlerimi sunarım.

Genel anlamda yapılan kapsamlı çalışma ve yönetmen olarak katkısı  için dostum Pashalis Papapetru’ya ve AKEL Merkez Komitesi Yeniden Yakınlaşma Bürosu’na en içten tebriklerimi sunarım.

Kavazoğlu ve Mişaulis’in trajik katli hakkında araştırmalarda var olan önemli bir boşluğun bu çalışmanın sonucunda doldurulmuş olduğunu kaydediyorum.

Konuşmamı tamamlarken, bu belgeseldeki metinlerin hazırlanmasında tarihsel kaynakların yanı sıra tarihçilerin, yoldaşların ve Kavazoğlu ile Mişaulis’in dostlarının anlatılarının da değerlendirildiğini belirtmek istiyorum. Sundukları değerli arşiv materyaliyle ve çalışmalarıyla bu belgeselin tamamlanmasına yardımcı olan herkese teşekkür etmek istiyorum.

Herkese iyi seyirler!”

BURHAN ERASLAN’IN KONUŞMASI…

Demokrasi Şehitlerini Yaşatma Derneği Başkanı Burhan Eraslan da belgesel gösterimi öncesinde yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Çok değerli bir çalışmayı, çok değerli bir belgeseli birlikte izlemek üzere bir araya gelmiş bulunmaktayız. Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumların dostluk ve işbirliğinin sembolü olarak her yıl AKEL’in öncülüğünde anmakta olduğumuz Demokrasi Şehitlerimiz Derviş Ali Kavazoğlu ile yoldaşı Kostas Mişaulis anısına hazırlanan bu belgesel kalıcı bir çalışma olarak o karanlık dönemi aydınlatmaktadır. Böylesi bir belgeseli gerçekleştiren ve böylesi bir belgeselin ortaya çıkmasına katkı koyan herkesi yürekten kutlarım.

Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumların dostluk ve işbirliğinin ısrarlı savunucusu olan mücadeleci insan, sendikacı ve siyasetçi AKEL üyesi Derviş Ali Kavazoğlu, 11 Nisan 1965 tarihinde yoldaşı Kostas Mişaulis ile birlikte Lefkoşa-Larnaka yolu üzerinde pusuya düşürülerek yakın mesafeden otomatik silahlarla taranarak canlarına kastedilmiştir. Ancak hepimizin de bildiği gibi bu çifte cinayet gerek Kıbrıslıtürk gerekse Kıbrıslırum siyasal yaşamında işlenen ne ilk ne de son cinayetti.

Kıbrıslıtürk toplumu, emperyalistlerin böl ve yönet politikalarının kışkırtmalarıyla başlatılan siyasal amaçlı cinayetlerle 1958 yılında tanıştı. Bu cinayetlerin hedefinde düşünen, görüş üreten ve emeğin hakkı için mücadele eden ilerici, solcu insanlarımız vardı. 1958 yılında gerçekleşen iki toplumlu 1 Mayıs mitinginin ardından Kıbrıs Türk toplumunda solculara yönelik kelimenin tam anlamıyla insan avı başlatıldı, baskı ve tehdit en ağır halini aldı. Çok sayıda kişi ölüm tehditleri aldı, fiziksel saldırıya uğradı. Emekçiler üyesi bulundukları sendikadan istifa ettirildi. 

Kıbrıs İşçi Federasyonu PEO’nun Türk Şubesi Başkanı Ahmet Sadi, 22 Mayıs 1958 tarihinde evinin önünde kurşunlara hedef oldu, eşinin cesaretle kendini siper etmesi nedeniyle her ikisi de saldırıdan yaralı olarak kurtuldular ancak ülkeleri Kıbrıs’ı terk etmek zorunda kaldılar. 

Ahmet Sadi’ye yapılan saldırıdan yalnızca iki gün sonra 24 Mayıs 1958 tarihinde PEO üyesi sendikacı Fazıl Önder kurşunların hedefi oldu. Katiller bu kez işlerini şansa bırakmadılar ve yaralı olduğunu gördükleri Fazıl Önder’i sırtından da bıçaklayarak katlettiler. Fazıl Önder’in öldürülmesinden 5 gün sonra 29 Mayıs 1958 tarihinde ise, yine PEO üyesi sendikacı Ahmet Yahya yatağında uyurken vurularak öldürüldü.

Avukat ve gazeteci, iki fikir ve siyaset adamı Ahmet Muzaffer Gürkan ile Ayhan Hikmet, 23 Nisan 1962 tarihinde katledildiler. Bu çifte cinayet nedeniyle yayıncısı oldukları Cumhuriyet gazetesi bir daha yayınlanmamak üzere susturulmuş oldu. Cumhuriyet gazetesi bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetine sahip çıkılmasını ve iki toplumun bir arada barış içinde yaşamasını savunmaktaydı.

1976-1979 yılları arasında Özer Elmas, Mehmet Ömer, Muharrem Özdemir, Mustafa Ertan, Ercan Turgut ve Sadık Cemil yüksek öğrenimleri sırasında Türkiye’de faşist kurşunların hedefi oldular.

Yenidüzen gazetesi yazarı, barış aktivisti Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 tarihinde gecenin ilerleyen saatlerinde evinin önünde suikaste kurban gitti. Kutlu Adalı Kıbrıs Türk Barış Derneği ile Bağımsız ve Federal Kıbrıs İçin Temas Grubu’nda görevler üstlenmişti.

Tüm demokrasi şehitlerimiz, en başta ortak vatanımız Kıbrıs’ta toplumlararası barışı ve bu amaçla da toplumlararası yakınlaşmayı ve işbirliğini savunup bu uğurda mücadele verdiklerinden, demokrasinin yerleşmesini, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ile insan hak ve özgürlüklerinin yaşam bulmasını istediklerinden, emeğin hakkını alma mücadelesinde aktif görev aldıklarından dolayı şövenizmin kıskacındaki gerici faşist, ayrılıkçı güçlerin saldırı hedefi olup en temel insan hakkı olan yaşama hakları ellerinden alındı. Ancak, hemen hemen tümünün de faillerini açığa çıkaracak ve işlenen cinayetleri aydınlatabilecek verilerin varlığına rağmen, Demokrasi Şehitlerine yönelik cinayetler hiçbir dönemde yargıya havale edilmedi ve maalesef failleri de meçhule yazıldı.      

Emperyalist emellere çanak tutanlar, aşırı milliyetçi ve şöven çevreler ülkemiz Kıbrıs’ın bölünmesine ve insanlarımızın büyük acılar yaşamasına sebep olmuşlardır. Bugün çok daha geniş halk yığınları Kıbrıslıların çıkarının ülkenin yeniden birleşmesinde olduğunu kabul etmektedir. Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılamamış olsa da, toplumlararası yakınlaşmanın önemi her iki toplumda da giderek genişleyen bir şekilde kabul görmekte ve çalışma yaşamı da dahil çeşitli alanlarda yaygınlaşarak hayat bulmaktadır.

Böylelikle, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların dostluk ve işbirliğinin ısrarlı savunucusu olan ve iki toplumun dostluğuna ilişkin fedakarca kavga veren Kavazoğlu ve Mişaulis’in mücadele hedeflerinin ne kadar haklı olduğu da, tarih önünde kanıtlanmış olmaktadır.

Onlar yaşamlarını yitirdiler ama, onların bizlere ve yeni nesillere ışık tutan haklı mücadelesi mutlaka galip gelecektir. Tüm Demokrasi Şehitlerimizi saygıyla anıyorum.”

Geceye Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar büyük katılım gösterdi

Kavazoğlu ve Mişaulis'in akrabalarıyla birlikte AKEL yetkilileri ve biz, gecede bir hatıra fotoğrafı çektirdik...