Karanlıklar Prensi’ne veda

Serkan Soyalan

   İngiliz şarkıcı, Ozzy Osbourne’u 22 Temmuz’da kaybettik.

   1970'lerde heavy metal grubu Black Sabbath'ın vokalisti olarak ünlenen sanatçı, 1979'da Black Sabbath'la yollarını ayırdıktan sonra solo kariyerine başladı ve 13 stüdyo albümü yayımladı.

 

***

 

   İlk 7 albümünün hepsi 2 milyondan fazla satarak ABD'de Multi-Platinum ödülleri kazandı. Osbourne, ayrıldığı Black Sabbath grubuyla ilerleyen dönemde çeşitli etkinliklerde bir araya geldi ve 2013'te grupla birlikte "13" albümünü kaydetti.

   Metal müziğin ortaya çıkışındaki katkıları ve uzun süreli başarısı nedeniyle kendisine "Metalin Babası" dendi.

 

***

  

   Ölüm haberinin ardından Black Sabbath'ın kurucu ortağı Tony Iommi, sosyal medyada yaptığı açıklamada, "Gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum" dedi ve kendisi ve diğer grup üyelerinin "kardeşlerini kaybettiklerini" ekledi.

***

   Elton John, Osbourne'un "Rock tanrıları panteonunda yerini sağlamlaştıran değerli bir dost ve büyük bir öncü, gerçek bir efsane" olduğunu söyledi.

***

   Queen grubunun gitaristi Sir Brian May, "Dünya Ozzie'nin eşsiz duruşunu ve korkusuz yeteneğini özleyecek" dedi ve Osbourne'un son gösterisinin ardından onunla "birkaç sessiz kelime" paylaştığı için minnettar olduğunu ekledi.

***

   Green Day solisti Billie Joe Armstrong, Instagram'da şarkıcının bir fotoğrafını paylaşarak, "Söz yok. Seni seviyoruz Ozzy" yazdı.

***

   Black Sabbath'ın son konserinde sahne alan müzisyenler arasında yer alan eski Van Halen solisti Sammy Hagar, Osbourne'un "Her zaman şahsına münhasır, gerçek bir rock efsanesi olacağını" söyledi.

***

   Osbourne'un geride eşi, üç çocuğu Aimee, Kelly ve Jack Osbourne ve birkaç torunu kaldı. Ayrıca önceki evliliğinden Jessica, Louis ve Elliot adlı üç çocuğu var.

***

   Ozzy Osbourne’un hayatını kaybetmesiyle birlikte 25 Temmuz Cuma akşamı Lefkoşa Maxıl Stage Bar’da efsaneyi anma gecesi düzenlendi.

   Bu anma etkinliğinde ben de aşağıdaki konuşmayı yaparak andım Karanlıklar Prensi’ni…

***

   “Değerli dostlar, kıymetli katılımcılar,

   Bugün burada, yalnızca bir müzisyeni anmak için değil, bir çağın ruhunu, bir neslin isyanını ve karanlıkla aydınlık arasında müziğiyle bir köprü kuran bir efsaneyi anmak için toplandık.

   Bugün burada, Ozzy Osbourne'u bir kez daha hatırlamak, ona olan minnettarlığımızı dile getirmek için bir araya geldik.

   Ozzy, bizlere sadece müzikle değil, hayatla ilgili çok şey öğretti. Onun hayatı, bir anlamda herkesin içindeki karanlıkla barış yapmanın bir hikâyesiydi. Birçok kez düşüp kalktı, ama hiç pes etmedi. Birçok kez karanlıklarla, hayaletlerle, korkularla boğuştu ama asla kendi ışığını kaybetmedi. O, en karanlık zamanlarda bile sahnede parlayan bir yıldızdı.

   ‘I am the prince of darkness.’ (Ben karanlığın prensiyim) diye haykırırken, aslında hepimizin içindeki korkuları, karanlık düşünceleri, isyanları dile getiriyordu.

   Kendisini bu şekilde tanımladı ama aslında karanlığın içinde bir ışık vardı: Özgürlük, cesaret, cesurca yaşamayı seçmek.

   Çünkü Ozzy, bize karanlıkta kaybolmanın değil, karanlıkta var olmanın ne demek olduğunu öğretti. Hatta bazen o karanlık, onu tüm dünyaya sevdiren şey oldu.

   Müzik onun için bir ifade biçimiydi. Bir insanın tüm acılarını, sevinçlerini, kimliğini ve arayışını bu kadar güçlü bir şekilde birleştirebilen az sanatçı vardır. Black Sabbath’ın ilk albümünden sonra, Ozzy’nin müziği sadece bir rock türünün ötesine geçti; o, bir yaşam biçimi halini aldı.

   ‘War Pigs’ ya da ‘Iron Man’ gibi şarkılar, sadece dönemin bir yansıması değildi, toplumun içindeki öfkenin, başkaldırının, adaletin ve eşitsizliğin simgeleriydi. Ozzy, asla yalnızca bir şarkı yazmadı; o, bir duygu bıraktı, bir ruh bıraktı.

   Ve sonra, solo kariyerinde yine bir devrim yarattı.

   ‘Crazy Train’ gibi şarkılar, bugün bile her Metal konserinin en büyük anı oluyor. ‘Crazy Train’in ilk notası çaldığında, hepimiz içimizde bir şeylerin patladığını hissediyoruz. Çünkü bu şarkı, bir türün en saf, en cesur haliydi. Ozzy’nin sesi, cesaretin, deli cesaretinin ta kendisiydi. O, sınırları zorlamayı, toplumu sorgulamayı ve müzikle özgürlüğü haykırmayı bildi.

   Ama Ozzy'nin müziği, sadece şarkılarla sınırlı değildi. Onun hayatındaki en değerli anlar, her zaman aileyle, dostlarla, sevdikleriyle geçirdiği zamanlardı.

   ‘I have to admit, I don’t always make the right decisions, but I’ve got a lot of love to give.’ (İtiraf etmeliyim ki her zaman doğru kararları alamıyorum, ama verecek çok sevgim var.) İşte bu söz, onun yalnızca bir müzisyen değil, aynı zamanda bir insan olarak ne kadar içten olduğunu, karanlık ve karmaşık yönlerinin yanı sıra ne kadar duyarlı ve sevgi dolu olduğunu da gösteriyor.

   Sharon Osbourne’a, ailesine ve yakınlarına duyduğu sevgisi, onun gerçekten bir aile insanı olduğunu, evdeki Ozzy’nin ne kadar farklı, ne kadar koruyucu ve sevgi dolu olduğunu ortaya koyuyordu.

   Bizi her zaman şaşırttı.

   Sadece müziğiyle değil, hayatıyla da. Her çılgınlık, her hata, her aşırı hareket aslında birer cesaret göstergesiydi. Çünkü Ozzy, bize “yapamayacağım” dediklerimizin aslında sadece birer sınır olduğunu, kendimizi aşmamız gerektiğini öğretti.

   ‘It’s not how you fall, it’s how you get back up.’ (Düşüşün nasıl olduğu değil, nasıl kalktığın önemlidir.)

   Bu sözü sadece bir şarkıda söylemedi; hayatının her anında gösterdi. O, düştü, ama her zaman kalktı ve tekrar devam etti. Her başarısızlık, ona sadece daha güçlü olmayı öğretti. O yüzden müzikseverler olarak, ‘Crazy Train’in her notasında biraz daha güçlü hissediyoruz; onun düşerken bile tekrar ayağa kalkışını hissediyoruz.

   Bazen unutulmaz anılara dalarız ve düşündüğümüzde aklımıza gelen bir an vardır: Ozzy’nin her sahneye çıkışı, o devasa kalabalığın haykırışı, o kaybolmuş ve bulmuş insanın göğsündeki müzik. O sahnede sadece bir müzisyen değil, bir kurtarıcıydı. Müziğiyle, herkesin içinde biraz daha güçlü bir insan hissettirdi.

   Bugün, onu kaybetmiş olsak da, Ozzy Osbourne’un müziği, her zaman kalacak. O şarkıların sözleri, o çılgın sahne enerjisi, o ikonik tarzı... Bunlar sonsuza kadar bizimle olacak. Her genç gitaristin ilk defa ‘Crazy Train’ çaldığı an, her grunge döneminin yıkımını bir Metal başkaldırısıyla savurduğu an, her konserin sonunda alkışlarla sarıldığı an, o hep orada olacak.

   O, her zaman bir “Black Sabbath”ın, bir Metal yıldızının çok ötesindeydi. O, bize farklı olmanın aslında ne kadar normal olduğunu ve her zaman kendimiz olmanın ne kadar güçlü bir şey olduğunu öğretti.

   Ozzy, senin müziğin sonsuza kadar bizlerle olacak. Her melodide, her riffte, her çığlıkta senin ruhun var. Huzur içinde uyu.

   Ve her zaman, her zaman, ‘We’ll never forget you.’ (Seni asla unutmayacağız.)

   Teşekkür ederim.”