Tatar: Falyalı’nın tek kuruşunu görmedim

Cenk Mutluyakalı

Yurt dışında yaşayanların, Kıbrıs’a özgü çözemedikleri yapı, insanlar arasında iletişimin hiyerarşiden uzak, mesafesiz ve açık olmasıdır.

Devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanı, sizi doğrudan telefonla arar, öfkesini yansıtır, derdini söyler, bağırır çağırır ve telefonu kapatır.

O an “Ersin abi”dir!

Sabah sabah Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın telefonuyla uyandım dün... Halk Tv’deki sözlerim üzerine sitem etti, çünkü hayatının odağına Türkiye’yi aldı. Ada içinden çok Türkiye’de yankılanan eleştirilere tepki gösteriyor.

Türkiye’ye beni rezil ettin” diye başladı söze… “Falyalı’nın tek lirasını görmedim ben, finansörüm falan değil, böyle yıpratmayalım bir birimizi” diyerek iddiaların tümünü reddetti.

Halil Falyalı’nın son Cumhurbaşkanlığı seçimleri dahil özellikle ulusal siyasetin finansörlerinden biri olduğu” yönündeki değerlendirmemi kabul etmedi, “Bu yönde hiçbir delil yoktur” dedi.

Halk Tv’de bana gelen soru, Cumhurbaşkanı Tatar’ın Falyalı’nın ölümü sonrası yaptığı “Üzüntümü paylaşmak istiyorum, değerli bir kardeşimizdi, bu ülkeye yatırımlar yapmıştı, çok insana iyilik yapmıştı” açıklaması üzerineydi.

Falyalı’nın adadaki algısını programda anlatmıştım zaten…


Karanlık bir tünelin içinde hapsolmak

Evvelden yazmıştım.
Az zaman uz zaman ilaç olamıyor hayatlarımıza…
Çünkü çözümde değil sorunun varlığında uzlaşamıyoruz.

***

Polisin girmediği - hatta bana sorarsanız giremediği yerde- kendi kanununu işletiyor, karanlık dünyanın insanları...”

Pusu kurulmamıştı henüz bu satırları yazdığım günlerde…
Silahlar çekilmemişti.

 * * *

Siyaset-Mafya ilişkisi patlıyor.
Dün bahis ağalarının yanında kendilerine seçim finansmanı yaratanlar, ortak bir sofrayı gururla paylaşanlar, kamuoyu araştırması sipariş edenler bugün o kirli ağın mağdurları olarak çıkıyor toplumun karşısına…

Birkaç hatırlı casino işletmecisi ‘turizmci’ kılığında hem siyaseti, hem medyayı yönetiyor…
Hem bürokrasiye hem yürütmeye hükmediyor…

Ada yarısında yaratılan düzenin neresini kaşısanız içinden irin boşalıyor.”

*  *  *

“Dibi görmüşlüğümüzün en önemli sorumlusu, buranın etkin ve fiili kontrolüne sahip Türkiye'deki siyasi elitler ve iktidarlardır. AKP değil sadece, öncesi de aynı… Kimi zaman asker, kimi zaman sivil vesayet hep etkin olmuştur buralarda… Ada yarısı tam bir fetihçi zihniyetle uluslararası siyasetin, ekonominin ve kültürün dışında tutulmuştur. Tek bir odak olmuştur, yarı(m) Kıbrıs’ı ‘Türkleştirmek’ ve Kıbrıs kimliğine dair unsurları öteki kabul ederek, yeni bir kültür, kimlik, bellek inşa etmek. Siyasilerden tek beklenti itaat etmeleri olmuştur; ne bilgi, ne donanım, ne etik, ne de kapasite…

* * *

Birkaç ay evvel yazmıştım.
Şimdi yeniden okurken, yeniden isyan ediyorum…
Kimileri sessiz kaldınız diyor, halen…

“KKTC denen yapı kirli bir arka bahçeye dönüşmüştür.
Mafya, Türkiye'den Kıbrıs'a taşınmıştır.

Önce en büyük otellerimiz sunulmuştur emirlerine, ardından kıyılarımız, denizler doldurulmuş, bin bir imtiyazla sessiz peşkeşler yaşanmıştır.

Kavgayla, hesaplaşmayla, soygunla, kurşunla anılmıştır çoğu…
Korku ve şantaj olmuştur kıyıların kodu!”

*  *  *

"Ulusal" maskeli Kıbrıs Türk siyaseti de az değildir!
Makam, mevki, iktidar ve para hırsıyla ne etik bırakılmıştır, ne haysiyet!
Sanal Bahis izinlerinin her birinin ayrı ve karanlık bir öyküsü vardır.
Casino ruhsatları seçim propaganda dönemlerinin finansmanı için kullanılmıştır.

*  *  *

Mülkiyeti uluslararası hukukla uyuşmayan, toprağı itilaflı, ekonomisi kendi ayakları üzerinde duramayan üstüne üstük hükümeti kukla bir ülkeye “tertemiz” yatırımcılar getirmek çok kolay değildir.

KKTC”nin sunduğu “fırsatlar”ın çoğu yalana, talana, kaçağa ve göçeğe dayanıyor.

Karanlık bir tünel içinde ilerliyor hayat!

Öylesine büyümüştür ki kokuşmuşluk, ahlaki çöküş ve çürüme, onca bayrak dahi yetmez olmuştur, üzerlerini örtmeye!