“Kaptan Hüseyin Tantura…”4

Sevgül Uludağ

***  Araştırmacı-yazar Ulus Irkad, YENİDÜZEN için kaleme aldı… Savaş, Baf’ın ilk Kıbrıslıtürk armatörünü nasıl yoksullaştırmış, her şeyini nasıl kaybettirmişti… İşyerinden ve evinden ancak silah zoruyla çıkarılmış, geriye kalan ömrünü yoksulluk içinde geçirmek zorunda bırakılmıştı…

Damadı Aygün Aydıngün, Kaptan Hüseyin Tantura’yı anlatmaya devam ediyor:

Denizde kullandığı tüm mavna ve tekneler ahşaptan yapılmıştı. Çürümeyi önlemek için tüm bu vasıtalar karaya çekilerek bakım ve onarımları yapılıyor kazıma, temizleme, kalafatlama, ziftleme ve boyama işlemlerinden sonra tekrar denize indiriliyordu. Gerek çürüyen parçaların yeniden yapılması gerekse yeni tekne yapımında kullanılmak üzere kereste ihtiyacı çoğunlukla Yeşilırmak köyünden temin ettiği dut ağaçlarından sağlanıyordu. Ağaçlar köydeki ağaç biçme tesisinde ihtiyaç olan ebatta biçilerek, Aşağı Baf’taki ambarlara taşınıyordu. Bu işlerde Aşağı Baf’ta ikamet eden Kostas isimli bir Rum marangoz çalıştırılıyordu. Bir gün Elektrik dairesindeki arızadan dolayı elektrik akımının ani yükselmesi neticesinde elektrikli aletle çalışmakta olan Kostas, elektrik çarpması neticesinde ölmüştü. Uzun süren dava duruşmalarından sonra hem elektrik kurumu hem de mal sahibi sorumlu tutularak, mal sahibi de merhumun ailesine yüklü miktarda tazminat ödemişti.

Bu davaların avukatlığını da o zamanlar avukat olan merhum Rauf Denktaş yapmıştı.  Bu olaydan sonra bu işler için, Hannah ve Rızkallah  Barbur adındaki ustaları Beyrut’tan Baf’a getirmiş ve görevlendirmişti. Yeni yaptırmış olduğu yatın ismini çok sevdiği ve saygı duyduğu Merhum Raif Rauf Denktaş’ın hanımının ismi olan AYDIN koymuş ve yatın denize indirilmesi esnasında merhum Denktaş da hazır bulunmuştu. Bu yatı genellikle Alanya ve Antalya’ya dostları olan Denktaş, Avukat Ali Dana, Baş Hakim Fuat Efendi, Komiser Faik Müftüzade ve isimlerini şu anda bilemediğimiz kişilerle yapmış olduğu gezilerde, balık çekme ve sahil gezilerinde kullanılmıştı. 1964 yılı başında Aşağı Baf’tan göç dönemi sırasında, Rumlar bu yata el koymuşlar, onu mavi beyaz boyamışlar ismini de ELLAS (Yunanistan) diye değiştirerek ağır silahlarla donatmışlar ve denizlerde patrol görevi yapmışlardı. Bu süre 1968 yılına kadar devam etti. Sonunda bu tekne de bakımsızlıktan diğer deniz araçlarının akıbetine uğrayarak önce batmış sonra da denizde kaybolmuştur. Merhum Tantura’nın işlerini çevirebilmesi için o dönemde 6 adet mavnası vardı. Bunlar, Manulla, Anya, Yıldız, Nadina, Toma ve Lullu isimli mavnalardı.

Mavnaları çekmek  için kullanılan motorlar ise Poçard, Quin  Elizabet, Artemis’di. Bunlara ilaveten 2 adet speed bot, 1 balıkçı sandalı, 1 kürek sandalı ve birkaç tane de kanoları mevcuttu.1958 yılından itibaren Kaptan Tantura’nın işleri bozulmaya başlamış, tüm ticari ilişkilere ırkçılık ve milliyetçilik hakim olmaya başlamıştı. Nitekim Kosta isimli bir Rum işadamı Girne’deki mavna ve motorlarını Baf limanına aktarmış ve işlerin kendisine aktarılmasını sağlamıştı.  1964 yılında yoğunlaşan EOKA baskıları ve saldırılarda Kaptan Tantura’nın mavnaları batırılmış (18 Ağustos 1964), dükkanı yağmalanmış, kendisi esir alınmak suretiyle evini, iş yerini terk etmek zorunda bırakılmıştı. Merhum Tantura’ya sadece yılda bir kez kooperatifin ithal ettiği kimyevi gübreleri  boşaltma işi kalmış, işler çok düşük bir seviyeye gelmişti. Denizdeki varlığını satması için Rumlar tarafında çok yüksek teklifler gelmişti. Merhum Tantura bu işten çekilmeyi düşünmüşse de, bu isteği o zamanın Türk Toplumu lideri merhum Rauf R. Denktaş tarafından kesinlikle kabul görmemişti. Denktaş “Ne yaparsan yap, Aşağı Baf limanındaki varlığını korumaya çalış, sen bize çok lazımsın” demiş ve direnmesini istemişti. Türk Kooperatifi kurularak işlerin yoğunlaşacağı vaadi yapılmış ancak ne yazık ki arzu edilen hedefe ulaşılamamıştı. 1963 yılına kadar Rumların tüm baskı ve ölüm tehditlerine rağmen Aşağı Baf limanındaki varlığını sürdürmeye devam etmişti. 21 Aralık 1963’ün kanlı olayları,

Aşağı Baf’taki Türk halkı ile birlikte merhum Kaptan Hüseyin Tantura ve ailesini de etkilemişti. Savunması zayıf Türk köyleri bir bir göçe zorlanıyor, adanın her yanından acı haberler, kayıplar ve göç haberleri geliyordu. Bu arada Aşağı Baf Türkleri de Kasaba’ya göçe zorlanmış ve Mutallo’daki okula yerleştirilmişti. Merhum Tantura bir müddet daha limandaki evinde kalmaya direndi. Ancak birkaç gün sonra bazı Rum çapulcular Tantura’nın evine baskın yaparak kendini ve oğlu İsmet’i esir alıp götürdüler (3 Şubat 1964). Hasta olduğunu bilen ve kendisine saygı duyan Rum bir doktor sayesinde bu tutukluluğunu klinikte geçirilmesi sağlanmıştı. 2 küçük oğlu ve kızı ile yalnız, çaresiz ve savunmasız kalan hanımı ise İngiliz askerleri nezaretinde merhum Erdoğan Çakır’ın yardımı ile Kasabaya göç ettiler.

PAZARTESİ DEVAM EDECEK