Kanunsuzluğun, Denetimsizliğin Çöplüğü

Fatma Azgın

 

Kıbrıs’ın   AB   üyeliği   sürecinde   takip   ettiğim   AB   haber.com   sitesinde gördüğüm “Aşk   adası   KKTC” başlığı taşıyan reklama   çok sinirlenmiş ve böyle   ciddi,   AB   ismini   kullanan  bir   internet   gazetesinde   “fuhuş”   çağrısı yapıldığı için sorumlu kişiye yazdığım mesaj ile çıkışmıştım.
O şahıs da bana   bunun   kendi   istekleri   dışında   “google   reklamı”   olarak  siteye konulduğunu söylemişti. Pek de inandırıcı bulmamıştım ya! (yazımı yazarken baktım, sitede  hiçbir reklam göremedim!) 

Biliyoruz   ki,   Türkiye’de  kumarhaneler,   kerhaneler,   bet   ofisleri,   internet üzerinden   köpek   yarışları   ve   mafya   faaliyetleri   yıllardır yasaklanmış   ve etkin önlemler alınmıştır.  Tabii yasakların çeşitli örtü altında delinmeye çalışıldığı inkar   edilemez.   Ancak bu işe yeltenenler,  Türkiye’de yakalanmaları halinde   yüksek cezalar alabileceğinden dolayı  risk almak yerine KKTC’ye gelip istedikleri “kanunsuzlukları” yapabileceklerini bildiklerinden burayı “cazip” bir yer olarak kullanıyorlar.

Türkiye,   kürtaj   ve   sezaryan   ile   doğuma   ve   tüp   bebek uygulamalarına; sperm-yumurta   alım   satımına   yasaklar,     çok   sıkı   kurallar   ve   denetim getirdikten   sonra   “fuhuş,   kumar   turları,   sperm-yumurta   alışverişleri   gibi “kürtaj turları” da rağbete girmiştir.
Son   hafta   içinde   patlak   veren,   yasalara   aykırı   biçimde   yapılmış,   İngiliz yasalarından kalma 10 haftalık hamilelik yerine çok  ilerlemiş neredeyse doğuma yakın hamilelere  kürtaj   yapıldığı, bu bebek veya fetusların gömüldüğü ortaya çıkmış ve toplum şok geçirmiştir. Bu yasa dışı “şebeke” ye adı karışmış Kıbrıslı   hekimler,   çalışma   izni   olmayan   hemşire olmayan hemşireler  ve   diğer   çalışanlar tutuklanıp yargılama süreci başlatılmıştır.

Bu süreçte, çok daha vahim ve iğrenç   olayların   detayları   çıktıkça, anneler,   babalar   bulundukça,   bilgisi olanlar konuştukça çok daha büyük şok geçireceğimiz tahmin edilebilir.

Toplum olarak çoğu değerlerimizi yitirdiğimizi yalnız biz değil tüm dünya ve
çözüm yapmaya çalıştığımız Rumlar da duyuyor ve okuyor. Artık başımız
eğik!   Bu   kepazelikleri   sadece   Türkiye’ye   ciro   etmekle   izah   etme   sınırı da aşılmıştır.

Bizim   devletimiz,   meclisimiz,   bakanlarımız,   milletvekillerimiz,
müsteşarlarımız, müdürlerimiz, kamu görevlilerimiz bu iğrençliklerin olabileceğini önceden tahmin edip önlem alamaz veya bu gibi sağlık merkezlerini, izin verirken ve verdikten sonra denetlemiyor mu?
3-4 yıl süren bu yasa dışı kürtajlar olduktan sonra o hastahaneyi denetleyip de şusu/busu eksik demekten hicap duymamak, “özür dileriz” dememek “pişkinlik” değil de nedir?

Yakında tüp bebek merkezlerinde büyük yasadışılıklar beklemeye hazır olalım. Yöneticiler denetlemezse bile, neler yaşandığını bu yerleri ziyaret edenler açıklayacaktır.
Yazıklar olsun “yönetici” geçinenlere!