‘KAN’revan

Cenk Mutluyakalı


Girne’de...
Henüz ‘beton’ az, ‘dost’ daha çokken...
Biz, hepimiz, tanırken birbirimizi....
Ve çok çocukken…
Yani diyeceksiniz ki, “ne demek çok çocuk…”
Öyle!..

***

İnsan çok çocuktur, önce…
Sonra ‘kocaman çocuk’…
Ve ana babası hayatta olduğu sürece, hep çocuk…
Elbette onların gözünde…

***

Çok çocukken biz, annemiz keserdi saçlarımızı!..
Elinde makas…
Gözlerimizi korurdu, bir diğer eliyle…

***

Girne’de, hepsi iki berber vardı…
Biri Salih dayı, çok da iyi görmezdi gözleri…
Öteki, Berber Mesut…
Şimdi, sanmam ki hayatta olsun, her ikisi de…

***

Eski albümlere bakınca, yeni ‘çok çocuklar’, bizim saçlarla dalga geçer…
Öyle de…
Bilmezler ki, ‘kulağımızı kurtardık’ diye mutlu kalkardık her seferinde, berber sandalyesinden…

***

“Ne olmuş yani” diyeceksiniz…
“Böyle de yazı mı olur?”
Olur ya!..
Çünkü o iki berber, belki “artist” yapmazdı bizi…
Ama bir “kitaplık” laf ederdi, her tıraşta…
Her bir “nasihat” unutulmazdı kolayca…

***

Şimdi, berber çok!..
Ama berberden daha çok tıraş var, sokakta...
Siyasette...
İlişkilerde...
Yaşamın her karesinde...
‘Artis’ de çok ‘traş’ da...
Bu nedenle de nice umut, kan revan içinde!