Kamu okulu değil, müşteri pazarı!

Cenk Mutluyakalı

Bir liste uzatılıyor önümüze…
Bir şort: 900 lira…
Bir eşofman takımı: 2.200…
Ve daha niceleri.

Kalem kalem topladığınızda 20 bin lirayı aşıyor.
Cinsiyete göre ayrıştırınca en az 17 bin!

Bir devlet okulunun zorunlu kıyafet listesi bu…
Hani yasalar, “devlet okullarında eğitim zorunlu ve parasızdır” diyor ya…
Zorunlu paralı (!)

Kayıt telaşı, özel ders baskısı yetmezmiş gibi, artık kıyafet bütçesi de kabus gibi çökmüş yoksul ailelerin üstüne.

Üstelik bunlar öyle “makul” rakamlar da değil.
Sözde “indirimli”!

***

Oysa bizim asıl konuşmamız gereken, eğitimin içeriği değil mi?
Geleceğe nasıl hazırlanıyoruz mesela?
Çağdaş, bilimsel, yenilikçi bir anlayış…
Çok kültürlülük, farklılıkları destekleme, küresel beceriler…
Yapay zekâ ya da mobil teknolojiler, eğitim sistemimize nasıl entegre edilir, örneğin?

Ama konuşamıyoruz.
Devlet okullarındaki son bir yılın tartışmaları: Konteyner sınıflar ve başörtüsü

Kolej sınavlarında bir gerçek daha ortaya çıktı…
Türk Maarif Koleji gibi en yüksek puanlı, en köklü eğitim kurumuna, ağırlıkla özel okullardan gelen öğrenciler yerleşti.
Demek ki devlet okulları eğitim kalitesinde değil ama kıyafet masrafında yarışta!

En yüksek puana sahip, en köklü okulumuz Türk Maarif Koleji’ni, büyük oranda özel okullarda eğitim görenler kazanmış.
Demek ki kamu okulları, eğitim kalitesinde değil ama kıyafet ücretlerinde özel okullarla yarışa girmiş!

***

Çok pahalı bu kıyafetler!
Üreticilere de suç bulamıyorum; enerji, hammadde, personel giderleri ortada…
Ayakta kalmaları bile zor.

Ama benim derdim başka…
Kamusal eğitim ücretsizse ve devlet okullarına çoğunlukla yoksul ailelerin çocukları gidiyorsa, bu masrafı devlet karşılamalı artık!
Yandaşları semirtmek yerine…

Devlet varsa, yurttaşı içindir.
Devlet, çocuğun gömleğini, pantolonunu, defterini karşılayamıyorsa…
Yoksulun yanında durmuyorsa…
Kimi için vardır?

***

Bizim öğrencilik yıllarımızda bir beyaz gömlek, bir gri pantolon yeterdi.
Kışın herkes kendi montunu giyerdi.
Beden eğitimi derslerinde, ortak renkte şort, beyaz fanila…

Elbette zaman değişti.
Şimdi “gösteriş” zamanı!
Ama iki çocuklu yoksul bir aileyi düşlüyorum –hele özel sektörde çalışıyorsa– “ücretsiz” denen devlet okuluna bile çocuğunu hazırlamaktan korkar hale geldi.

***

Bu yazı bir sosyal adalet çağrısıdır.
Bir vicdan muhasebesi, bir isyan, bir utançtır aynı zamanda.
“Biraz da insaf!” diyen bir haykırıştır.
Çünkü eğitim, kamusal bir hak olmaktan hızla uzaklaşıyor.

Ödediğimiz vergiler, hak etmedikleri makamlarda oturan arsızların, yakınlarına iş yapmadan maaş aldırmak için kullanılıyor.
Yandaş sermayenin kursağından akıyor ödediğimiz vergiler…

“Ücretsiz eğitim”e harcanmayan kamu bütçesinin nerelere aktarıldığının hesabını vermek zorunda birileri!

Çağrım, kamuoyuna; velilere, eğitim sendikalarına, siyaset kurumuna ve medyaya:
Bu sistemin normalleşmesine izin verme!