Kafasızların Da Bir Kafası Vardır!

Niyazi Kızılyürek

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıslı Türklere saldıran Kıbrıslı Rum öğrenciler için sık sık “kafasızlar” sözcüğü kullanılmıştır. Oysa, bunu yapanlar hiç de kafasız değildir. Onların da herkes gibi bir kafası vardır. Önemli olan nasıl bir kafa taşıdıkları, daha doğrusu, kafalarının içinde neler taşıdıklarıdır. Oraya yakından baktığımızda, fanatik bir kaç çocuktan çok daha fazlasını görürüz. Yakın geçmişte yaşanan olaylar karşısında takınılan tavırları, tek yanlı mağduriyet edebiyatını, eğitim kurumlarını, kısacası, toplumsal yapının bazı temel özelliklerini görürüz.

Sevgili dostum Panikos Hrisantu tam da bu noktaya parmak basan bir yazı kaleme aldı. Politis gazetesinde yayınlanan yazıyı Türkçeleştirerek okurlara sunuyorum:


Geleceğimize Göz Diken “Kafasızlar”

Yeroskipu’unun yanında bulunan Türk köyü Koloni’de bir Kıbrıslı Rum 1967 yılında arabasını yolun kenarına çekerek park eder. Köyde düğün olduğundan insanlar kalabalık gruplar halinde bir araya gelmişlerdi. İyi niyetli bir genç Kıbrıslı Türk, arabasını park eden Kıbrıslı Rum’un yanına gider ve yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Kıbrıslı Rum cebinden tabancasını çıkararak Kıbrıslı Türk’ün kafasına bir kurşun sıkar ve arabasına atlayarak süratle Baf istikametine doğru uzaklaşır. Birkaç gün sonra fanatik Kıbrıslı Türkler intikam almak için üç Kıbrıslı Rum’u öldürürler. Hasta bir kadını hastaneye yetiştirmek isteyen taksi şoförü ve hasta kadın ile oğlu vurularak öldürülür. Daha sonra Kıbrıslı Rum “yurtseverler” intikama soyunurlar. Söylenenlere bakılırsa, tam 17 Kıbrıslı Türk’ü öldürürler. Kısacası, Koloni köyünde cinayet işleyen bir sahte kahramanın keyfi yüzünden tam 21 kişi hayatını kaybeder. Bu sahte kahramanın cinayet işlemeye devam ettiğine birçok insan tanıklık eder. Hatta bir ara yakalanmış, ifadesi alınmış ve serbest bırakılmıştı. “Kahramanımız” daha sonra mükafatlandırılırcasına hükümet işine girer...


Diyeceksiniz ki, “o zamanlar öyleydi. Günahsız insanları katledenlere katil gözüyle bakılmazdı. Onlar kahraman sayılıyor ve bununla övünüyorlardı.”


Ne yazık ki, Koloni saldırısı gibi saldırıları ve cinayetleri iki taraf da yaptı. Bunları yapan ve azınlık bir grup oluşturan katiller kahraman geçiniyorlardı ve cezasız kalıyorlardı. Ve cezasız kalmaları bu ülkede pek çok cana mal oldu. Bugün hala öldürülenlerin cesetlerini kuyulardan çıkarıyoruz. Toplum o zaman bunları yapanları “katil” diye lanetleseydi ve ilk cinayetleri işleyenler yargılanıp cezalandırılsaydı, ülkemizde bu kadar insan ölmeyecekti. Çatışmalarda her zaman tekrarlanan suçsuz insanların katledilmesi önlenecekti.
Bir örnek daha vermek istiyorum. 2003 yılında geçit noktaları açıldığında bir Kıbrıslı Türk taksi tutarak Limasol’daki evini görmeye gider. Kıbrıslı Türk’ün evinde oturan Kıbrıslı Rum, hem ev sahibi Kıbrıslı Türk’e hem de onu oraya götüren taksiciye fena halde dayak atar. Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğu bu çirkin olayı kınarlar. Yanlış hatırlamıyorsam, bu konuda Cumhurbaşkanı da açıklama yapmıştı ve ertesi gün fail özür dilemek zorunda kalmıştı. Bir daha da hiç kimse böyle bir şeye kalkışmadı. Eğer yumuşatıcı sebepler aransaydı, “zavallı ne yapsın, o da evinden olmuştur” gibi laflarla olayın vahameti görmezlikten gelinseydi, bu türden davranışlar içine pek çok kişi girecekti.


Bu verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı gibi, çirkin olayların yaşanmasının önünü açan da tıkayan da toplumun kendisidir. Bu yüzden, geçtiğimiz günlerde savunmasız Kıbrıslı Türklere saldıranlar derhal yargılanıp cezalandırılmalıdır. Bu türden olayların bir daha yaşanmaması için bu şarttır. Böyle bir şeye gelecekte kalkışacak olanların bunun toplum tarafından kabul edilmediğini görmeleri gerekiyor.
Yaşananlar bizi ciddi ciddi düşündürmelidir. Bu türden olaylar ilk defa olmuyor. Kıbrıslı Türk arkadaşlarım arasında küfredilenler, arabalarına saldırılanlar var. Bu yüzden Güneye gelmeye çekiniyorlar. Geçmişte yaşanan bu küçük düşmanca tavırlar karşısında sessiz kaldığımız içindir ki, geçtiğimiz günlerde olanlar olmuştur.


Ayrıca bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Eğitim sistemimizin sorunlu olduğunu herkes biliyor. Fanatik ve yabancı düşmanı çocuklar yetiştiriyoruz ve bunu “Türk işgalinin kurbanlarıyız” diyerek tek bir hakikatle açıklıyoruz. Fakat bu ülkede başka hakikatler de var. Kıbrıs Sorununda tamamen günahsız olmadığımız gibi, ülkemizin başına gelenlerden ötürü Kıbrıslı Türkler bizden daha büyük sorumluluk sahibi değildir. Bu gerçekler bilenseydi, geçtiğimiz gülerde Kıbrıslı Türklere saldıran çocuklar bu kadar fanatik olmazlardı...”


Panikos’un bu anlamlı yazısına bir not düşmek istiyorum. Kıbrıslı Türklere saldıran fanatik gençler Kıbrıs Rum toplumunun çok büyük bir kesimi tarafından kınandı. Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis konuya bizzat el attı ve sanıkların yargılanmasını talep etti. AKEL çok sert eleştirilerde bulundu. Siyasi aktörler ve sivil toplum kuruluşları olayı kınadılar. Polis ve yargı devreye girdi. Sanıklar tutuklandı, ifadeleri alındı ve yakında mahkeme önünü çıkarılmaları bekleniyor. Kıbrıs Rum toplumunda belki de ilk defa “ötekine” karşı işlenen suçlar cezasız kalmayacağa benziyor. Bu ülkemiz açısından yeni bir döneme adım atmak anlamına geliyor. Artık “ötekine” karşı suç işleyenler “kahraman” addedilerek alkışlanmıyorlar. Dilerim, hukukun üstünlüğü etnisitenin üstüne çıkar. Çünkü bu, federal devletin kurulması kadar yaşaması için de elzemdir.