KABUS GİBİ

Sami Özuslu

Her sabah aynı duyguları yaşamaya başladım.
İstiyorum ki gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda bu gördüklerimin birer rüya, birer kabus olduğunu anlayayım.
Bütün bunlar gerçek mi?
Hayır!
Olmasın.
İstemiyorum.
Biri ışıkları açsın ve "Kötü bir rüyaydı" desin.
Karabasan gibi...
*  *  *
Her yerde şiddet var yurdumun.
Her tarafta suç...
Hırsızlığın bini bir para.
Dolandırıcılar her yanda.
Eli bıçaklı saldırganlar iki günde bir karın deşiyorlar.
Yol kesen çeteler adam dövüyorlar, öldüresiye.
Kurşunlamalar, kundaklamalar sıradanlaştı.
Cinayetler bile artık sürpriz sayılmıyor.
Uyuşturucu konusuna girmiyorum bile!..
*  *  *
İşte bu yüzden uyanmak istiyorum rüyadan.
Yeter gördüğüm kabus.
Gece yemeği fazla kaçırınca kabuslar basar insanı uyurken.
Ya da ateşli bir hastalıkta.
Yok ama öyle bir durum.
Ne yemek, ne ateş.
Ve bu bir gece değil, iki gece değil.
Her sabah aynı korku hissiyle uyanmak.
Bu küçücük memleketin giderek ellerimizin arasından kaydığını görmek.
Acı veriyor bana.
Eminim size de.
*  *  *
Hiçbir sonuç nedensiz değil.
"Neden oluyor bunlar?" sorusunun yanıtı vardır ve o soru sorulmadan kabus dolu günlerin sonu gelmeyecek.
"İnsanlar bozuldu" evet.
Ama bu bir sonuç.
Nedenleri esas mevzu.
Yoksa 25 milyon yıldır dünyada bir şekilde 'insan' var ve sürekli değişiyor.
Kah iyi yönde, kah kötü...
Bazen doğa değiştiriyor insanın davranış biçimini, bazen içinde yaşadığı sistem.
Ya da sistemsizlik.
*  *  *
Sahi, bizde hangisi var?
Sistem mi?
Sistemsizlik mi?
Yoksa sistemsizlik mi bizim sistemimiz?
Mesela çok enteresan bir soru: Polis sayısı 2 katına, 4 katına, 10 katına çıkarılsa kabuslarımız biter mi? Suçlar azalır mı?
Sanmıyorum.
Su akar yatağını bulur çünkü.
Mesele kolluk kuvvetlerinde bitmiyor.
Konu ekonomik alt yapıda asıl.
Onu halletmeden kişi başına 3 polis alsanız ne yazar!
Kabusa devam o zaman...