İYİLİK POTANSİYELİ

Neşe Yaşın

Her memnuniyetsizlikte, her öfkede gemileri yakmaya hazır insanlar vardır. Bir duruma kızıp “bir daha onunla konuşmam, bir daha oraya adım atmam” tavrına geçerler. Onlar için bir başkasının yaptığı korkunçtur, kabul edilemezdir” çoğu zaman. Bu radikal kopuşlar bir yaşam biçimi haline gelmiştir, sürekli kalemi kırmaya hazır bir yargıç vardır içlerinde. Prensip sahibi gibi görünseler de aslında bir mikro iktidar deklarasyonudur söz konusu olan. Hüküm vermek hükümdarın işidir. Yanlış yapanın kellesi gitmeli ve sorun böylece çözülmelidir. Siyah ve beyazı görüp ara tonları reddeder böyleleri. Kendileri gibi düşünmeyenleri atılacaklar sepetine ayırırlar. Farklı olana duyulan korku nefrete dönüşür. Yalnız bir hayattır bunun bedeli. Kişisel olanda değil mesele. Böyle davranıp başkalarının kaderlerini de belirleyenlerde. Geleceğimiz karar vericiler olarak tayin ettiğimiz, daha doğrusu biz istemesek de çoğunlukta olan bazı başkaları tarafından seçilmiş bazı insanların elinde.

Kendi içinde bir bütünlük ve anlam taşıyan görüşler biz kabul etmesek, aynı fikirde olmasak da saygı duyulasıdır. Bir insanın samimiyetle inandığına şiddetle karşı çıkmanın, onu batıl olarak suçlamanın yararı yoktur. Yanlışlığına inandığımız bir fikir için karşımızdakini ikna etmeye çalışırız, hepsi bu. Kendimizi gerçeğin sahibi sanmamız da bir kibir halidir. Yanılıyor olabileceğimiz ihtimal dahilinde değildir, doğru olduğumuz kesindir bu tutuma göre

Kutuplaşmalar pek çok önyargının temelini oluşturur. Düşman kamptakilerin toptan reddine gidilir. Dünyanın mustarip olduğu şiddetin, onun en örgütlü hali savaşların temel nedenlerinden biri de bu anlayıştır. Diyalogla çözüleceğine inanılmayan için şiddete başvurulur.

Gelecekle ilgili bir iyimserlik taşıdım hep. Geçmişte marjinal gibi duran bazı görüşlerin merkeze taşınacağına inandım. İnsanlar bir gün doğrunun ve güzelin yolunu bulabileceklerdi. Bunun işaretleri şimdiden görülüyordu. Böyle olmadı ama. Aslında böyle olmaya doğru giderken yani tez doğrulanırken paniğe kapılan anti tez harekete geçip sahneyi devraldı belki de. Bir distopyaya doğru yol almaya devam ediyoruz.

Rüzgâr değişir, tekerlek döner mi, pek emin değilim bundan. Pek çok farklı görüş değişimden kaygı duyanların itirazları ile sindiriliyor.

Bazı ortamlarda gizli bir dine sahip biri gibi susmak daha hayırlı oluyor. Zamanı gelince konuşmak üzere tabii. Kimi insanların düşüncelerine katılmasan da neden öyle düşündüklerini anlayabiliyorsun. Düşünceleri oluşturan bazı ortamlar, talihsiz deneyimler söz konusu çünkü. Her zaman yanılıyor olabileceğini de göz önünde tutup farklı görüşlere kapı aralamak önemli bir yandan da.

Zaman geçerken yanlış tedavi toplum bünyesine hasar vermeye devam ediyor. Nefretin yaydığı toksin ile zehirleniyoruz. Ufak bir sarsıntı ile yerle bir olacak hileli inşaat devam ediyor. Bizleri de altında bırakma pahasına. Bunu görüp bir şey yapamamak. Gelecekteki felaketlerin pasif birer seyircisi olmak en çok acı veren.

İhanet yapıları öylesine büyük ve görkemli ki görünmez oluyoruz yanlarında. Zalimler küçücük olsalar da bir perdenin ardından büyük bir ses çıkarıyorlar megafonla. Orada bir dev var sanıyoruz oysa hileye başvurmuş çelimsiz biri bu sesi çıkaran.

Gelecek güzel zamanlara inanmak istiyorum yine de. Bunun için önemli bir potansiyel mevcut çünkü. Şu an mağlup görünen iyilik, sanıldığından daha büyük bir güç taşıyor. Bazen içim acıyor bu gidişata engel olmak için çırpınanları izlerken. Daha güzel, daha adil bir dünya mümkünken bunun gerçekleşmemesi bir burukluk olarak yerleşiyor içime. Değişimin geleceğine inanmak istiyorum.

Her şeyin bir yolu var elbet. İyi bir planlama ve yaratıcılıkla yol almak mümkün. Sorun zamanında yapılmayan müdahalenin verdiği zarar. O yüzden hayatın her alanında etkin bir mücadele içinde olmak önemli. Şiddete karşı, onun diline karşı, dünyayı ve insanı acıtan her şeye karşı.