İSTEMEYİK

Cenk Mutluyakalı

 

İsteklerimiz ve beklentilerimize dair bir “standart” sorunumuz var gibime geliyor.

*  *  *

Yeni bir mahalleden, yeni bir isyan daha yükseldi: Yurt istemiyoruz.
Kimse mahallesinde yurt istemiyor.
Otel de istemiyor, cafe de!
İçine kapandıkça evlerimizin, dışarıların mevsimleri kirleniyor.
O güzelim villaların ve bahçeli yalnızlıkların böğründe, kimseler keyfinin kaçmasını istemiyor.
Sakin şehirlerimizi, eski sokaklarımızı, telaşsız günlerimizi özlüyoruz.

İyi de bunun için biraz geç kalmadık mı?
Epeyce aç gözlü ve doyumsuz, fazlaca bencil ve riyakar yaşamadık mı?
Yıllarca “sustuklarımızı” şimdi “sıra bize gelince” bağırıyoruz.

*  *  *

Başka ne istiyoruz?
Mesela içinden kan sızan topraklarımıza “garantör” istiyoruz.
Bu “statüko”nun korunmasını istiyoruz.
Ama bu “statüko” da keyfimize dokunsun istemiyoruz (!)

*  *  *

Ne kadar ilginç değil mi, bölünmüş adanın iki yanından, çok farklı niyetlerle aynı isyan yükseliyor: Herkes evine dönsün!

*  *  *

Devlet taklidi bu yapıda hep bir “isyan” hali var, böylece...
Mesele plansızlık ve öngörüsüzlük!
Çünkü düzen “korsan.”
O nedenle “çözüm” şart!
Anlatamıyoruz.

*  *  *

Baksanıza, Kore’deki çekik gözlü abiler, el ele yürüyerek ne mesaj verdiler: “Ekonomik büyüme ve barışa odaklandık.”
O nedenle önce “silahları gömmek” üzere uzlaştılar.
Silahsızlık hali!
Düşünüyorum da, buradaki akıl tutulması, geçtim “ateşkes” koşullarında, çözümde dahi “silah” ve “asker” şartı koşuyor.
Üstelik gerekçe de “güvenlik.” (!)
Silahlarla “güvenlik” istiyoruz.
Barışı savaş aletlerine sarılarak bekleyen toplum da biziz!

*  *  *

Neyse dönelim asıl gündeme!
“Mahallemizde öğrenci yurdu istemiyoruz.”
O halde, ikinci bir emre kadar, askeri kışlaları “yurt” yapalım diyorum (!)