İŞLER ÇOK KARIŞIK AMA

Sami Özuslu

AB liderler zirvesinden sonra yayımlanan deklarasyonda Kıbrıs ve Doğu Akdeniz ile ilgili bölümler de vardı. Belki dikkatlerden kaçmıştır ama AB liderleri ‘Doğu Akdeniz’deki gelişmeler için Joe Biden’la beraber hareket etme’ niyetini o metinde açıkça ifade ettiler.
Görevi 20 Ocak’ta devralmaya hazırlanan Demokrat Başkan Joe Biden’ın Obama döneminde, yani Başkan Yardımcısı iken bölgeyle ilgili bizzat girişimler yaptığını biliyoruz. Hatta Biden gaz krizinin önüne geçebilmek için Kıbrıs’a kadar gelmiş, dönemin liderleri ile görüşmüş, çözüm yönünde girişimler yapmıştı.
ABD’nin enerji konusunda elbette kendi çıkarları doğrultusunda izlediği bir siyaset var. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon meselesini de çok yakından takip ediyor ve muhakkak ki perde arkasından süreci yönlendirici işler de yapıyorlar.
Bölgeye ilgi duyan Fransa, Norveç ve diğer ülkeler de mutlaka kendi çıkarları için uğraşıyorlar. 
Mısır, İsrail, Kıbrıs Rum Liderliği, Yunanistan bloku da bölgedeki dengeler içerisinde kendi ülkelerinin karlı çıkacağı adımlar atmaya çalışıyorlar. Bu ekibe Ürdün ile İtalya da dahildir.
Avrupa Birliği zaten hem üye ülkelerinden dolayı, ama hem de ‘çıkacak gazın potansiyel müşterisi’ olarak işin tamamen içerisindedir.
Diğer yandan da Türkiye -tek başına- ‘bölgede benim de hak ve çıkarlarım var’ diyor, araya Kıbrıslı Türklerin haklarını’ da sıkıştırıyor.
İşin içine Suriye’ye yerleşerek Akdeniz’e inmiş Rusya’yı ve de Kıbrıs adasının garantörü İngiltere’yi de katarsak bölgedeki ‘çıkar çatışmaları’nın ne kadar geniş bir alana yayıldığı daha net görülebilir.

*  *  *

Kuşkusuz her ülkenin kendine göre haklı olduğu taraflar vardır. Her uluslararası sorunda olduğu gibi bu konunun sonucunu belirleyecek birkaç olasılık vardır.
Bunlardan biri gerginlik ve güç politikasıdır ki çatışma, hatta savaş gibi kötü sonuçlara sebebiyet verebilir.
Bir diğer olasılık kısa süreli ve kontrollü gerilimin devamı ve kimsenin kazançlı çıkmayacağı, gazın da deniz altında kalmaya devam edeceği bir ‘kilitlenme’ halidir. Ki bu ihtimal çok zayıftır, zira halihazırda milyarlarca dolarlık yatırım yapılmıştır.
Üçüncü ve en insani olasılık ise ‘win win’ mantığıyla, herkesin bir şekilde kazanacağı uzlaşı formülüdür.
AB liderler zirvesinden çıkan o mesajın, Biden’ın Doğu Akdeniz ve de elbette Kıbrıs’ta önemli bir hamle yapacak olduğuna dair bir ipucu olduğunu söyleyebiliriz.
Muhtemeldir ki Washington’dan Brüksel’e ‘O işi bana bırak’ şeklinde bir mesaj gitmiştir. Ocak ayı sonlarında bunu görmek mümkün olabilir.
Zaten Ankara yönetimi Biden seçimi kazandıktan sonra bir ‘bekle ve gör’ dönemine girdi. Son günlerde S-400 yaptırımları ve buna bağlı bazı hak mahrumiyeti kararları alınsa da, Türkiye ABD’nin yeni yönetimiyle ipleri germek değil, ilişkileri sıcak tutmak istiyor.
Çünkü Türkiye ekonomik bakımdan giderek daha da köşeye sıkışıyor. Dış politikadaki yanlışlar yüzünden içeride seçilememe kaygısı yaşayan Erdoğan ve AKP bir yandan içeriyi yeni algı operasyonları ve ittifaklarla toparlamaya çalışırken, dış cephelerde bazen şahin, bazen güvercin rollerine soyunuyor.
Tüm bunlar bölgede çok ciddi bir karmaşa olarak görünüyor. 
Düğümün kördüğüme dönüşme olasılığı da var, ama aniden çözülme ihtimali de var.
Yani bölgeden çıkarı olanlar birbiriyle didişmeyi,  hatta belki de savaşmayı dahi göze alabilir.
Ama aniden oturup ‘biz anlaştık, gazı ve gazın taşınmasını şöyle hallettik’ de diyebilirler.
Her iki olasılık da Kıbrıs’ı çok ama çok yakından etkiler.
Ya ‘ateş çemberi’ne sokar…
Ya da ‘barış ateşleri’ yanar.
Belli ki bu konuda herkes Biden’ın vereceği sinyali bekliyor.