İrin

Cenk Mutluyakalı

İllegal” bir yapının içinden kir akıyor.
Çünkü uluslararası denetimin dışında “korsanlığı” seçtik.
Seçtirdiler!
Zorla!

Kimi yerlerde “uyumlaştık.”
Kendimize baktık.
İşimize nasıl gelirse..
Kendimizi tanımaz olduk.
Çirkefe battık (!)

İradeyi umursamadık.
Demokrasiyi hiçleştirdik.
Yalanı, talanı, hileyi yetenek kabul ettik.

Nereye dokunsanız içinden “irin” boşalıyor.
Ulusal” örtü de yetmiyor, onca pisliği gizlemeye…

***

Tüp bebek merkezleri açıldı peş peşe…
Patladı!

Bahis salonları ve kumarhaneler furyası yaşandı!
Kan döküldü!

“Üniversiteler cenneti” dendi, gelen öğrenci sayısıyla övünüldü; içeriğe ve kaliteye bakılmadı.
Diplomalardan hile boşaldı.

İnşaat sektörünün ekonomiye katkısı ile övünüldü.
Kelepçe korkusuna dönüştü her inşaat…

Bakanlar şaibeli…
Vekiller şaibeli…
Müdürler şaibeli…

"Başbakan"...
"Cumhurbaşkanı..."

...

Dün bir sohbete şahit oldum, gelen tetikçilerin, kimleri vuracağına dair listeleri anlatıyordu sıradan yurttaş... Hangi "meşhur" mafyanın gönderdiğine dair aytışma vardı adeta...

***

“Hükümet”in iznine, onayına, denetimine ihtiyaç duyan ne kadar iş varsa bakınız birer birer:

Yurttaşlık mı?
Orman arazileri mi?
Sanayi bölgeleri mi?
İstihdamlar mı?
Üniversiteler mi?
Kumarhaneler mi?
Gece kulüpleri mi?
Özelleştirmeler mi?
İhaleler mi?
T izinleri mi?
Tabanca ruhsatları mı?

Bir de şuna bakınız:
Hangi siyasi zihniyet döneminde yaşanıyor onca kirlilik, yalan, hile?..

***

Niye?
Çünkü ada yarısında “yönetimler”, sahip olduğu kapasite, dürüstlük, adalet, bilgi, şeffaflık, haysiyet gibi erdemlere göre seçilmiyor.

“Türkiye kimi istiyor” diye bir mit yaratılmış.
Bir “dava” lafı sarılmış ortaya…
Kutsallaştırılmış bu söylem!

Sonuç ortada...
“İrin” boşalıyor ada yarısından, yüzümüze gözümüze bulaşıyor.