İradeye Müdahale Çabaları Kıbrıs Türklerine Saygısızlıktır

Ünal Fındık

Bu sözler Türkiye ana muhalefet partisi başkanı Özgür Özel’e aittir. Dün bu konuda X hesabından bir paylaşım yapan Özel “KKTC’nin uluslararası alanda tanınmasını istiyorsak önce KKTC’ye bağımsız bir devlet gibi davranmak ve iradesine saygı göstermek hepimizin önceliği olmalıdır. Buna halel getirecek her türlü tutum ve tavır Kıbrıs Türklerine saygısızlıktır” dedi.

Özgür Özel KKTC’deki seçime müdahale ile ilgili 12 maddeden oluşan paylaşımında “Partimiz, ülkemizdeki tüm kişi ve kurumları Kıbrıs Türk Toplumunun iradesine saygı göstermeye, bu iradenin hakkıyla temsil edilebilmesi için özenli olmaya davet etmektedir” dedi.

Seçim kampanyasının başladığı gün özellikle Türkiye’nin iktidar partilerinden vekiller, yöneticiler, kendilerini “sözü dinlenen büyük abi” sananlar ülkemize akın etmeye ve köy köy gezerek bize akıl vermeye koştular.

AKP ve MHP milletvekilleri ve Türkiye’deki koalisyonun bazı küçük parti liderleri de bu amaçla adamıza geldiler.

Türkiye’nin muhalefet partileri ise farklı görüşler dile getirdiler.

Ana muhalefet CHP genel başkanı Özgür Özel’in paylaşımı yanında İyi Parti lideri Musavvat Dervişoğlu da TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmasında “Kıbrıs Türk halkının iradesine etki etmemek için buradan bir adayı desteklemek gibi bir saygısızlık içinde olmak istemem. Eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak tanınması en büyük arzumuzsa Kıbrıs Türk halkının egemenliğine ve iradesine ilk önce bizlerin saygı duyması gerekir” dedi.

1974’den bu yana tam 51 yıl, KKTC’nin ilan edildiği 15 Kasım1983’ten bu yana da neredeyse 42 yıl geçti.

Burada 1974 öncesi geçici yönetim, ya da otonom yönetim deneyimlerini saymazsak bile Kıbrıs Türkünün kendi kendini yönetme deneyimi 50 yıldan fazladır.

Yönetim deneyimi olarak belki yüzlerce yıllık devlet geleneğimiz yoktur. Ama demokrasi kültürü bakımından yarım yüzyıllık kısa sürede aldığımız yol birçok ülkeye örnek olacak niteliktedir.

Buna rağmen Türkiye yöneticileri hemen her seçimde yaptıkları gibi bu seçimde de kendilerine bağlı ve yalnızca kendilerinin talimatlarını yerine getirecek kişilerin seçilebilmesi için müdahale ediyorlar.

Bu müdahaleler önce bu ülkeye nüfus taşıyarak bunları vatandaş yapmakla başladı. Süreç içinde taşıdıkları nüfusu istedikleri adayın seçilebilmesi için yönlendirmeye ihtiyaç duyuyorlar.

Bu amaçla yalnızca devlet olanaklarının kullanılarak birilerine bir şeyler dağıtmanın yetmediğini kendileri de biliyor.

Bu nedenle doğrudan müdahale ile bunu yapmaya çalışıyorlar.

Başka bir ülkenin seçimlerine müdahalenin suç olduğunu, bunun kabul edilemez olduğunu elbette biliyorlar.

Burada asıl sorun burasının başka bir ülke olduğunu benimseyememektir. Türkiye’yi yönetenler burasını hep kendilerinin alt yönetimi olarak görüyorlar.

Alt yönetim tanımı Rum tarafına aittir. Ama Türkiye’deki iktidarın eylemleri bu söylemi haklı çıkarmaktadır. Bu yöndeki girişimler yakın geçmişte çok daha açık ve aleni yapıldı.

Bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu müdahale ile belirlediler.

Ardından seçim kazanan ve başbakan olan kişiyi beğenmedikleri için geri çekilmesini sağlayarak yerine parti içi seçimde sonuncu geleni başbakan yaptılar.

Bu yapılanlar bütün dünyaya buradaki yönetimin ayrı bağımsız bir devletin yönetimi değil, Türkiye alt yönetimi olduğunu gösteriyor.

Bu nedenle müdahalelere son verilmeli, Kıbrıs Türk halkının kendi geleceğini kendinin belirlemesine saygı duyulmalıdır. Türkiye’nin muhalefet liderlerinin bu yöndeki çağrısı tam zamanında ve tam yerinde bir çağrıdır.

Bütün müdahalelere rağmen Kıbrıs Türkü bu seçimde kendi geleceğini kendisi belirleyecek ve yeni bir liderle yoluna devam edecektir.