İnsanlar ve dinozorlar

Tayfun Çağra

 

Sevgisizlik...
Bu bayram gününün konusu tam tersi olması gerekiyordu oysa…
Yani sevgi.
Ama başta Gazze olmak üzere konumuzun sevgisizlik olması çok da anormal değil.
Gazze’deki durumun izdüşümü günlük hayatımıza da yansıyor.
Toplu tüfekli değil elbette ama Gazze’de ve dünyanın bazı noktalarında olduğu gibi sevgi eksikliği savaşları, ölümleri, trajedileri getiriyor.
Gazze’de yaşanan da bu…
Tabii ki gelişmiş ülkelerin Ortadoğu’da bir üslerinin varolması gibi siyasi ve ekonomik nedenleri var ama onun da altında hep sevgisizlik yatıyor.
Bencillik, başkalarını umursamamak, ‘hep bana’ mantığı, kaynakların sahibi olma isteği…
Onun için değil midir ki 1000’e çıkan Filistinli ölü sayısına rağmen Filistinle İsrail’in güçlerini eşit kabul ederek muamele etmek…
Sivillerin yok edilmesne, kadınların bombalanmasına göz yummak…
Çocukların öldürülmesine neredeyse sessiz kalmak… 


Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

dizelerini 1956’da yazan Nazım Hikmet, geçmişteki, o yıllardaki ve gelecekteki sevgisizliğe işaret ediyor, bu dizelerle hafızalara kazıyordu.
***
Dünyanın yarısında ihtiyaç fazlalığı har vurulup harman savrulurken diğer yarısında açlıktan insanlar ölüyor.
Midesine bir parça ekmek girmeyen çocukların derileri kemiklerine yapışırken dünyanın başka bir yerinde başka bir çocuk obeziteden, yağlı vücudundan nasıl kurtulacağını düşünüyor.
Irak’ta, Suriye’de savaşlar can yakarken, insanlar ülkelerini terk ederken başka yerlerde yatlar, katlar satış rekorları kırıyor.
“Benim villam seninkinden daha güzel, havuzum daha büyük, arabam gelecek yılın modeli” gösterişleri yapılırken bir yerlerde, başka yerlerdeki açlık, üzerlerine düşen füzelerden kaçış haberleri aynı coğrafyanın gerçekleri olarak yansıyor günlük yaşamımıza…
Belki de bu çelişkiler dünyamızın gerçeği… 
Ancak hâlâ arıyoruz o sevgiyi…
Aramaya da devam etmeliyiz;
Hep sözlerde kalan ama çoğu zaman gerçek olmayan…
“Seni seviyorum” derken bir sevgiliye, bir arkadaşa, dosta, bir insana çok da inandırıcı gelmeyen sözler…
O kadar ihtiyaçtır ki karşıdakinin ağzından çıkan o iki kelimenin gerçekten samimice dudaklardan döküldüğüne inanabilmek…
O kadar ihtiyaçtır ki bir başkasına güven duyarak sırtını yaslayabilmek…
O kadar önemlidir ki dostluğu samimice yaşamak…
O kadar aranan şeydir ki canını, malını hiç çekinmeden emanet edebilmek…
O kadar ihtiyaçtır ki olanı paylaşabilmek…
O kadar güzeldir ki karşılıklı sevgi…
Sevmek, sevilmek…
***
Ama olmuyor işte…
İlk çağlarda insanlar yırtıcı hayvanlardan korkarlardı…
Dinozorlara yem olmaktan, dev cüsseleri altında ezilmekten kaçarlardı.
Ama şimdi insanlar insanlardan korkar oldu.
Birileri ilk çağları yaşarken birileri dinozor oldu.