İnsan Yetiştirme ve Eğitim

Salih Sarpten

 

Geçtiğimiz hafta sonu Kolej Giriş Sınavı yapıldı. Önümüzdeki haftanın son iş gününde de birinci dönem sonu karneleri verilecek. Her ikisi de eğitim adına önem verdiğimiz uygulamalar. Biri, çocuklarımızın psikolojilerini bozma adına girdiğimiz amansızca bir yarış, diğer ise anne-baba olarak onların gelişim süreçlerindeki etkiliğimizi gösteren akademik rapor…

Bütün bunlar, çocuğumuzu iyi yetiştirmek adına yaptığımız bize göre doğrulardır. Ancak “insan yetiştirme" bir kültürdür ve toplumun bütün geçmiş birikiminin bir resmi gibidir. Bu kültürü değiştirmek ve geliştirmek eğitimin işidir.
Çocuklarımızı okul öncesi döneminde nasıl yetiştiriyoruz?
İlköğretim çağında çocuklarımızı nasıl yönlendiriyoruz?
Neden kolejlerin daha iyi okullar olduğunu düşünüyoruz?
Lise öğrencilerinden ne bekliyoruz?
Ve neden üniversite eğitiminde ısrar ediyoruz?

Özet olarak "insan yetiştirme kültürümüz" şu temeller üzerinde gelişmektedir:
"Çocuğumuzu aşırı koruma", "onu sıkıntılarla karşılaştırmama, üzülmesini önleme",
"başarılı olmasını sağlama, onu hep başarılı görme” ve "onun başarısını kendi başarımız sayma".

Ne yazık ki bu temeller üzerinde gelişen insan yetiştirme kültürümüz; Anne-babalarda yüksek beklenti ve görmek istediğini görme… Çocuklarda ise sorumluluk alamama, her şeyi başkalarından bekleme… Bu modelde yetişen çocuklar, yaşamda karşılaştıkları güçlükler karşısında bocalamakta, anne-babalar da her koşulda çocuklarını haklı görerek onun dışındaki her şeyi sadece eleştirmektedirler.

En kötüsü ise çocuklarımızı, bize ait bir ürünü yetiştirir gibi yetiştirmeye çalışıyoruz. Ürünü yetiştirdiğiniz şartlar önemlidir: toprak verimi, iklim ya da zararlılar; verimi ciddi anlamda etkiler. Kimi zaman ürünü bu şartlardan korumak için serada yetiştirirsiniz. Oysa İnsan için aynı şey geçerli değildir. İnsanı serada yetiştiremezsiniz (gerçi bunu deneyen de olmadı değil ).Başka bir ifadeyle; Şartları kontrol etmeniz mümkün değildir. Ekonomik, sosyal ve küresel olaylar; çevresel, ailesel ve bireysel farklılıklar insanın yetişmesinde son derece etkilidir. 

Öte yandan iş gücü olarak yurda gelen ailelerin; farklı davranışlar,  farklı alışkanlıklar kısacası farklı kültürel özelliklere sahip çocuk, genç ve bireylerin toplum içine kontrolsüzce ve hızla çoğalması çok kültürlüğün zenginliği olmak yerine, bir  kültürel çatışmaya döndü… Bu durum da “yaşadıklarımız düzeltilemez ya da düzeltilmesi benim elimde değil” anlayışını da perçinledi… Unutulmamalıdır ki bu olgunun da böylesine derin yaşanması, yakın ve uzak geçmişteki yanlış tercihlerdir.

İşte bu kültür aynı zamanda bugün yaşadıklarımızın da ta kendisidir…
Eğitme bir de bu açıdan bakabilsek, neleri yapmamız, neleri de yapmamız gerektiği gün gibi ortaya çıkacaktır… Ya da serada insan yetiştirme anlayışıyla nafile uğraşlara devam edeceğiz…

-------------------------------------------------


Aklınızda Bulunsun

 

Üstün Yetenekli Çocuklar Büyüdüğünde Ne Olur?

Dünya Üstün Zekalılar Komitesi (ICIE) ve İstanbul Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen "5. Uluslar arası Eğitimde  Mükemmellik, Üstün Yeteneklilik, Yaratıcılık ve Gelişim Kongresi"nde İngiltere Middlesex Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Joan Freeman "Üstün Yetenekli Çocuklar Büyüdüğünde Ne Olur" başlıklı bir sunum yaptı.

Freeman, gerçekleştirdikleri bir bilimsel çalışmanın verilerinden bahsederek, 20 üstün zekalı bireyi, çocukluklarından itibaren uzun yıllar boyunca inceleyerek yetişkinlik döneminde nasıl bir hayat sürdürdüklerini gözlemlediklerini şöyle anlattı:

İyi bir aile hayatı olan üstün yetenekli John Daszag’ın bugün ünlü bir opera sanatçısı olduğunu anlatan Freeman, yine üstün yetenekli Nijeryalı göçmen bir babanın çocuğunun ise 17 yaşında yaşadığı düzensiz hayat sonucu HIV virüsü kaptığını belirtti.

Freeman, sunumunu şu cümleyle tamamladı: “Üstün zekalılık ve yeteneklilik  fırsatla doğru orantılıdır, başarıyı belirleyen etkenlerden en önemlisi doğru ortamda, doğru olanaklarla çok çalışmaktır…"

Kısacası zeka ve yetenek önemli ama bunlardan daha önemlisi, bir eğitim sistemi olarak çocuklarımızı eşit fırsatları tanımaktır… Sizce bizim eğitim sistemimizde fırsat eşitliği hangi düzeydedir?

---------------------------------------

Anlayana-Gülmece

Gerekli Ekipman

Bir çift, göl kıyısına tatile gider. Gölün bazı bölümlerinde balık avlamak yasaktır. Adam yasak olmayan bölümlerde avlanarak, kadın da kitap okuyarak günlerini geçirmektedirler. Adam bir öğleden sonra kestirmek üzere odasına kalınca kadın, botla açılmaya karar verir. Botla açılır ve kitabını okumaya başlar. Derken devriyeye çıkmış bir görevli kadını görür ve yanına yanaşır.
- "Hanımefendi burada ne yapıyorsunuz?"
- "Görmüyor musunuz kitap okuyorum."
- "Bu bölgede balık avlamak yasaktır."
- "Zaten ben de balık avlamıyorum."
- "Ama gerekli bütün ekipmana sahipsiniz. Size ceza kesmem gerekiyor."
- "Eğer böyle bir şey yaparsanız ben de bana tecavüz ettiğinizi söylerim."
- "Ben size dokunmadım bile!"
- "Ama gerekli tüm ekipmana sahipsiniz, değil mi?"