İLK KIRK GÜN...

Dr Filiz Besim

Şu sıralar yeni bir hükümet kurulmaya çalışılıyor. 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat bana göre ciddi bir özveride bulunarak Cumhurbaşkanlığından emekli iken partisinin ve ülkenin içine düştüğü kaostan rahatsızlık duyarak Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin başına geçmeye karar verdi.

Tufan Erhürman, pırıl pırıl bir hukukçu, sevilen umut veren bir milletvekili...
Sayın Talat’a ciddi bir güven duyarak ülke adına elini taşın altına koydu ve çalışmaya gömüldü.
Hedef belli...
Güçlü sosyalist bir parti ve aydınlık bir gelecek için yeni güçlü bir reform hükümeti...
‘’Reform’’ sözcüğü uzun süreden beri her hükümet programına girmiş olan, aslında sözcük anlamının aksine, bizim Kuzey Kıbrıs siyasetinin eskittiği bir kelime...
Biz yine de umalım ve ümit edelim ki, bu reform hükümeti gerçekten de ismine layık bir hükümet olsun. Aslında sadece ümit etmeyelim, reformu tüm gücümüzle isteyelim ve çekip alalım. Uzun zamandır içine düştüğümüz çaresizlik ve birbirimize güvensizlik girdabından ancak hep beraber el ele verirsek kurtulabiliriz.

Ve elbette ki bu hükümet bir koalisyon hükümeti olacak. İlk kez denenecek, toplumun en geniş haliyle temsil edileceği bir hükümet... CTP-UBP hükümeti.
Ulusal Birlik Partisi de bir süre önce ciddi bir tüzük kurultayı yaptı ve aslında şu andaki siyasi partilerimiz içinde en demokratik parti tüzüğünü geçirerek parti içinde ciddi bir reform yaptı. Ben her iki partinin de yaşanan tüm olumsuzlukları geride bırakarak ciddi bir reform hükümeti kurmak istediklerine yürekten inanmak istiyorum. Tüm kişisel çıkarları, hırsları ve egoları geride bırakarak sadece halk için, çocuklarımız ve geleceğimiz için bir reform hükümeti... Bu topraklarda Kıbrıslıtürklerin onuru için... İkisinin de ideolojisinin ‘sadece bu topraklarda var olmak’ olacağına inanmak istiyorum.

Yeni kurulacak hükümet önceliklerini belirledi ve kamuoyuyla da paylaştı. Eminim ki bu başlıklara benim gibi hepiniz de imza atarsınız. Önemli olan hedef belirlemek değil, hedefleri koparıp alabilmek.
Ben bu yazıda bana göre bu adanın kuzeyinde olmazsa olmaz hedefleri paylaşmak istiyorum. Ve biz yazarların amacı sadece ve sadece yetkililere minicik bir ışık tutmaktır.

DÖRT YAŞAMSAL KONU…

Bu adanın kuzeyinde devlet olmanın olmazsa olmazı dört konu vardır ki, onlar neredeyse tamamen çökmüş durumdadır.

Birincisi ADALET’tir. Adalet olmayan bir yerde devlet olmaktan veya huzurlu yaşamdan bahsetmek mümkün değildir. Öyle ise yasaları uygulamak ve denetlemek zorundayız. Kişiye göre adalet olmaz. Çünkü adalet hepimize gereklidir.

İkincisi EĞİTİM’dir. Devlet okulları ciddi boyutta elden geçirilmeli, disiplinize edilmelidir. Özel okullar ise denetlenmelidir. Yüksek öğrenim ihtiyaca göre belirlenmeli ve gençler yönlendirilmelidir. Eğitim gelecektir. Bir ülkede kaliteli eğitim yoksa gelecek de yoktur.

Üçüncüsü SAĞLIK’tır. Sokaktaki insan kaliteli ve güler yüzlü sağlığa her an kolaylıkla ulaşabileceğini bilmek zorundadır. Sağlığının devletin güvencesi altında olduğunu sadece bilmeyecek, buna inanacaktır da... Öyle ise sağlık sistemi bir an önce bu dibe vurmuşluktan çekip çıkarılmalı ve insanlara güven verecek hale getirilmelidir. Unutmayalım ki; sağlık olmazsa yaşam da olmaz.

Dördüncüsü TURİZM’dir. Tarihiyle, kültürüyle ve deniziyle dünyada eşsiz olan bu adanın gerçek değerlerine göre turizm yapmayı öğrenmeliyiz. Kumar ve seks turizmi ülkemizi sadece illegalizmin kucağına atmakla kalmaz, toplumu da içten içe ahlâksızlığın ve yasa dışılığın girdabında yok eder gider.
Gencecik ölümlerin haberlerini her gün gazetelerde okuyoruz. Bunların çoğunun uyuşturucudan kaynaklandığını da biliyoruz. Kumar ve seks turizmi mafya demek. O da uyuşturucu ve kaybolan hayatlar demek. Eğer bu ülkede sağlıklı bir gelecek hayali kuruyorsak bir an önce bizi kemiren bu seks köleliği ve kumar turizminden vazgeçmemiz gerekmektedir. Dünyanın arka bahçesi haline gelerek gelecek inşa edemeyiz. Adamızın gerçek güzelliklerini sunarak bize fazlasıyla yetecek kadar turizm yapabiliriz.

BİR BAŞKA BAHAR BEKLENEMEZ…

Bu dört ana başlık bana göre bu ada için en hayati olanlardır. Gelecek olan yeni koalisyon hükümeti el ele vererek ilk kırk günde gerçek anlamda reform sürecine girer ve toplumu peşinden sürüklemeyi başarırsa reform olur. Yok bir sonraki seçimi kazanmak adına popülizm ve adamına göre iş yapılırsa reform süreci de bir başka bahara kalır. Şunu da söylemeliyim ki, artık bir başka baharı beklemeye gücü ve takati kalmayanları kaybetmek de biz Kıbrıslıtürkler için büyük kayıp olur.
Dedim ya REFORM HÜKÜMETİ’ne gönülden inanmak istiyorum. Buna inanmaya o kadar çok ihtiyacımız var ki...
HADE RASTGELE...