İlginç Bir Seçim Olacak…

Kutlay Erk

 

Bir ay sonra seçim; Kuzey Kıbrıs seçmeni oyları ile meclisin yeni üyelerini belirleyecek… Seçim kampanyaları başladı; partiler ve adaylar seçmene ulaşmak için her mecrayı bol bol kullanıyor.  

Bu seçim daha farklı olacağa benziyor. Sekiz parti katılıyor, dördü yeni kurulmuş partiler… Sağda, beş parti var, yani nerdeyse her sağ seçmen grubunun bu seçimde bir partisi var. Solda üç parti var; siyasi akrabalıkları var ama ikisi birbirinden olma ve doğma. Sol seçmen için yeni bir şey yok…

Bu kadar çok parti ve dolayısıyla aday olunca da, bu seçimin farklı ve ilginç olacağı da kesin. Şimdiki gidişe göre, seçim kampanyalarında partilerin programlarından çok adaylar konuşulacak… Bu sağlıklı bir siyasi durum değil. Seçmen, başına ne geleceği ile değil, başına kimin geçeceği ile ilgili… Sağ siyasetin yarattığı bu iklimi, sol partilerin değiştirmesinde fayda var… Bunu yapmak için de sol partilerin programlarını öne çıkararak, konuşturarak ve tartıştırarak seçmenin ilgisini kendi etrafında tutması gerek. Eğer şimdiki iklim devam ederse, bu sağ için bir şanstır, kişiden kişiye siyaset, popülizm, halk dalkavukluğu yol alır gider. Bu yolda sol siyaset her zaman yaya ve geride kalmıştır.

Adaylar niye çok konuşuluyor? Bu konuyu sol partilerin adaylarından yorumlamak daha önemli, çünkü onların geleneklerine ters bir durum bu… CTP adaylarının konuşulmasının belki de en önemli nedeni veteranların aday olmaması, aday listesinde genç ve yeni yüzlerin yoğun olması… Kontenjan adayları çoğunlukla sivil toplum hareketinde önemli yer tutmuş kişiler… Parti başkanı ve genel sekreteri yeni ve bir genel seçimde ilk deneyimleri… Bazı adaylar halen milletvekili, kimileri bakanlık da yapmış… Bütün bunlar, CTP’nin adaylarının konuşulmasına vesile olabiliyor; CTP geleneği ise kişilerin değil partinin ve programlarının konuşulmasıdır. Hani o “Ben değil, Biz” şiarı söyleniyor ya, bu gidişat bu şiarla ters; “Sen değil, Ben” olmuş…

TDP listesini oluşturmakta zorlandı, aday olmayacağı konuşulan bazı isimler, aday olmak durumunda kaldı. Hevesliler vardı ama imajı yüksek bir liste olsun diye parti yönetimi heveslileri engelledi… Ancak, arzu edildiği kadar iddialı bir toplam liste oluşamadı; sürükleyicilik halk tarafından takdir edilen bazı isimlere kaldı. Konuşulan da o isimler. TKP-YG de listesini tamamlamakta sıkıntı çekti; yüksek imajlı bir aday listesi oluşamamasının konuşulmasının tedirginliği var…   

Sağın eski partilerinde zaten program falan olsa kaç yazar, onlar ‘kişisel kampanya yapma’ geleneğinden… Dolayısıyla, eskiden olduğu gibi gene adaylar konuşuluyor. Ancak bu defa siyasi kokuşmuşluk ve çürümüşlük ile konuşuluyor. Özel yaşamlar, gene partilileri marifetiyle sokağa dökülmüş; rüşvetçiler deşifre… Anayasal kurumlara kuralsızlık yapması için baskı yapanlardan tutun da, yolsuzluk, usulsüzlük ve beceriksizlikle anılanlara kadar gider liste… Aday olmayı başarmış bazı eski milletvekilleri, dönek sıfatı takılmış milletvekilleri, vaatlerle seçilmeyi başarmış ama seçildikten sonra “mafiş gurban” diyen milletvekilleri, üye oylamasından geçemeyeceği için kontenjandan aday gösterilen milletvekilleri, devlet malını iç etme ustası milletvekilleri için yapılan yorumlar tatsızın da ötesinde, kin ve nefret ve intikam arzusu yüklü… Üye gazabına uğrayıp alt sıralara düşen ve kendilerini ‘ağır top’ sanan bakanların ve milletvekillerinin diğer adaylarla ilgili yorumları, konuşmaları düşman başına… “Eroğlu kimin yanında - kime karşı” konuşmaları ve komplo teorileri… Her iki partinin de başkanları seçimi kaybetme korkusu ile malul…

Sağın yeni partileri ise ve özellikle HP eskilerin kusurları ve kusurluları üzerinden siyaset yaptığı için ve ‘temiz siyaset – hesap sorma’ kelimelerinden öte bir siyasi açılım yapamadığı için, kendi adayları üzerinden kampanya sürdürüyor. “Bakın bizim adaylar ne kadar temiz, ne kadar iyi eğitimli” tezinden başka siyasi tezi olmayan bir partinin doğal olarak adayları ve adaylarında sözü edilen niteliklerin ve becerilerin olup olmadığı üzerinden tartışmalar konuşmalar oluyor. YDP’nin adaylarının büyük çoğunluğu seçmen tarafından bilinir – tanınır olmadığı için, onlar da adaylarını tanıtma gayreti içinde; siyaset yok denecek kadar az konuşuluyor. MDP’nin adaylarının da bilinirliği az, adaylarını ‘ülkücü – milliyetçi’ içeriğinde tanıtım sloganlarla da olsa biraz siyaset ihtiva ediyor.

Anketler ise bilimsel çalışma değil, ticari meta… Anketlerin sponsorlarını anket sonuçlarından ve yorumlanmasından okumak mümkün… Seçmenin ve partilerin bu seçimlerde adaylardan başka bir şey konuşmadığı bir ortamda, ülkenin en önemli sorunu olarak, sırasıyla, Kıbrıs sorunu, pahalılık ve trafik çıkmış… Evet, Kıbrıs sorunu en önemli sorundur ama genel seçime giderken yurttaş için ‘geçim’ en önemli sorundur, kaldı ki isimleri konuşmaktan ona bile sıra gelmiyor. Eroğlu da ‘en yüksek itibarlı siyasi’ imiş… “İnanın avurdu delinsin” derler ya, o türden bir anket.

Aday isimlerinin bu kadar yoğun konuşulduğu bir seçimin sonucunda sürprizlere hazırlıklı olmak gerek; özellikle sağ siyasetin ‘veteran milletvekilleri’ sırat köprüsünden geçmekte olduklarını görebiliyorlarsa, kendi sağlıkları için daha iyi olacak. Siyasi programlar değil de kişilerin nitelikleri konuşulmaya başlandıysa, sonu yok bu yolun; ipi kimin göğüsleyeceğini de Tanrı daha peygamberi Muhammed’e bile söylememiştir.

Seçim kampanyalarında adayların isimlerinin bu kadar yaygın konuşulmasının sorunu ne?! İki kelimelik bir cevap, “Siyaset bitmiştir”. Bu bir kısır döngüdür. Bu kısır döngüyü sol partiler önlerse, siyasetin ideolojik içeriği ve dolayısıyla sol partilerin varlığı da devam edecek; önleyemezse ideolojiler romantik siyasi konuşma konusu olacak.  

Bu seçim böylesine ilginç bir seçim olacak… Yarış kişiler ve siyaset arasında olacağa benziyor; siyaset kazansın, yani sol…