İlahiyat’ta İrade Kimde?

Dr. Hasan Alicik

“Beleş peynir fare tuzağında bulunur.” Diyorsunuz da hiç sordunuz mu? Bu beleş peynirleri kimin için koyuyorlar? Bu ülkenin evlatlarına; on, on bir yaşındaki çocuklar için konuyor tuzaklara  peynirleri... Nedir bu tuzak? Çocuklarımızı bekleyen tuzak nedir?

 

Ray mı önemli, tren mi?
Tabi ki amaca göre değişebilir...
Ancak gidilecek yönü hangisi belirler?
Ray mı, tren mi?
Raylar gidilecek yönü, varılacak yeri önceden belirler. Trenin bir önemi, etkisi yoktur.
Hangi trene binerseniz binin, ne yaparsanız yapın gideceğiniz yön bellidir, varacağınız yer önceden bellidir.
Trenin yönünü değiştirmek için önce rayların yönünü değiştirmeniz gerekir.
Daha da önce yönünüzü belirlemeniz gerekir. Gideceğiniz yeri, ulaşmak istediğiniz hedefi belirlemeniz gerekir.
***
Eğitim sistemimizde yeni bir yol açıldı: Dinsel eğitim.
Hala Sultan İlahiyat Koleji (HSİK) adı altında inşa edilen bu yolun yönü belli, varacağı yer belli: Dindar nesiller, dindar toplum.
Bu yol, dini ile laik yaşamını uyumlaştırmış, benimsemiş Kıbrıs Türk toplumunu kaygılandırıyor.
Bin iki yüz kişilik bir okul...
Kendi talebini kendi yaratıyor. Sosyo-ekonomik koşulların sıkıntıları içindeki öğrencilere sunulan vaatler, olanaklar, umutlar... Öteki yandan kendi sermayesini de yaratıyor ve yeni açılımlarda kullanıyor.
Bin iki yüz kişilik bir okul...
On yılda, on iki bin dinsel eğitim almış mezun verecek. Kısa bir süre sonra bunlardan en az on sekiz binlik yeni bir nesil ortaya çıkacak. Güzelyurt’a, Girne’ye, Karpaz’a, Mağusa’ya... külliye istemiyecekler mi? Elbette isteyecekler. Birin yanına bir daha koymak kolaydır. İki de olacak, üç de...
Bu günkü ‘külliye’yi ortaya çıkaran anlayışın oluşumu Kıbrıs İlim Kültür ve Hizmet Vakfı Başkan Yardımcısı Hüseyin Sağer’in yaptığı açıklamalara göre 80’’li yıllara dayanıyor:
“Kıbrıs’ta istikrarlı ders yapılması 80’li yıllarda Kıbrıs’ta görev yapan arkadaşlarımın iştirakleriyle Lefkoşa’da açtığımız dershanemizle başladı diyebilirim. Özellikle öğretmen Halil Çokaklı ağabeyimizin askerlik sonrası Türkiye’ye gitmeyerek dershanede kalma fedakarlığını göstermesiyle çok istifademiz oldu. Hizmetler kendi çevremizde inkişaf etmeye başladı. Fakat Kıbrıslı arkadaşlarımızdan çok Türkiye’den gelen göçmenler ve gençler sahip çıktı. ( Risale Haber, 1.3.2012)”
Otuz üç yılda bir dershaneden yirmi iki milyon dolarlık küllüyeye gelindi.
Kim bilir on yıl, yirmi yıl sonra nere varılacak?
***
Neden bu yola gidildi? Eksiklik mi vardı?
Kıbrıs Türk toplumunun büyük çoğunluğu okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin verilmesine karşı değildir. Zaten veriliyor. Çokkültürlülük, farklılıklara saygı anlayışı çerçevesinde farklı dinlere inananların da kendi dini bilgilerini alacakları programlar oluşturulabilir. Bu dersi çocuklarının almasını istemeyen velilere de saygı göstererek şeçmeli yapılabilir. Hatta ders içerikleri geliştirilebilir, seçmeli ders saatleri de isteğe bağlı olarak artırılabilir.
Fakat şimdi ne okutulacak?
Fıkıh: İslam Hukuku. Adalet sitemi, sosyal ve bireysel pek çok sorunun çözümü ile ilgilidir.
Kelam: İslami inançların savunmasını yapan İslam Felsefesi.
Tefsir: Kur’an’ın anlam ve açıklamasını konu edinir.
Hadis: Hz. Muhammedin sözlerini inceleyen ve O’na ait olup olmadığını araştırır.
Bu dersler zararlıdır ya da kötüdür anlamında söylemiyorum. Ortaokul veya lisede bu düzeyde okutmanın ne gereği, ne faydası vardır. Lise sonrasında isteyen öğrenci üniversite düzeyinde bu dersleri okuyabilir.
Neden bunları okutmak istiyorlar?
Eğitim Bakanı açılış töreninde kendini yalnız hissetmiş, “Bizim bu kurumlardan uzak kalmamız doğru değildir orası bize aittir, ben oraya daha sık gideceğim, orası bu ülkeye bağlı bir okuldur.”
Her gün gitseniz ne yazar... Ne değişir? Hiç...
“Beleş peynir fare tuzağında bulunur.” Diyorsunuz da hiç sordunuz mu? Bu beleş peynirleri kimin için koyuyorlar? Bu ülkenin evlatlarına; on, on bir yaşındaki çocuklar için konuyor tuzaklara  peynirleri... Nedir bu tuzak? Çocuklarımızı bekleyen tuzak nedir?
Başbakan ise sizin “peynirdir, tuzaktır” dediğinize teşekkür ediyor; “Bu kompleksin oluşmasına katkı koyan herkese teşekkür etmek istiyorum. Kolejin hem gençlere, hem de ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.” diyor.
Bu ne çelişki!?
Bir yandan ‘tuzaktır, peynirdir’ deniyor, öte yandan ‘teşekkür’ ediliyor.
Önemli olan toplumun sizlere teşekkür etmesidir. Hem bugün, hem gelecekte.  Çünkü sizler toplumun iradesini temsil etmektesiniz. Geleceğini temsil etmektesiniz.
***
Katıldıydı, katılmadıydı, gittiydi, gitmediydi, teşekkür ettiydi etmediydi, peynirdi, hellimdi, tuzaktı... tartışmalarını bir tarafa bırakalım.
Konu, irade koyabilme, alternatif olabilme konusudur.
Bu nedenle ilk olarak okullarda okutulmakta olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin içerikleri diğer inanışları da kapsayacak şekilde geliştirilmeli ve seçmeli yapılmalıdır.
İkincisi HSİK’in amacı belirlenmelidir. Amaç, “din görevlisi” yetiştirmek olmalıdır.
190’a yakın cami ve 300’e yakın din görevlisi varsa, bunların da yetiştirilmesi gerekmektedir. Ancak bunlar ortaokul, lise düzeyinde değil, üniversite düzeyinde yetiştirilmelidir. Toplumunda hergeçen gün üniversite, yüksek lisans, doktora mezunlarının oranı artmaktadır. Dolayısıyla toplumun önüne konacak din görevlilerinin eğitim düzeyi de yükseltilmelidir.
Bunun için olası iki yol görünmektedir.
a)Bu toplum ilkokuları için öğretmen yetiştirebiliyorsa, camileri için de imam yetiştirebilmelidir. Bunun için HSİK, Cumhuriyet Meclisi’nin yapacağı bir yasayla din görevlisi yetiştiren akademiye dönüştürülebilir. Lise sonrası sınavla öğrenci alan, dört yıl süreli lisans eğitimi veren, yüksek lisans, doktora programları olan, tüm hizmetiçi eğitimlerin, kursların, konferansların verildiği bir yer olabilir. Eğitim bakanlığının atayacağı Yönetim Kurulu tarafından programları, faaliyetleri onaylanıp yürütülür.
Böylelikle din görevlileri yurt dışından geleceğine, kendi toplumumuzdan gençleri yetiştiririz. Üç yüz gence yeni iş olanağı sağlanmış olur.
b)Bir başka yol ise HSİK, bir üniversiteye devredilip ilahiyat fakültesine dönüştürülebilir. Devlet ihtiyaca göre her yıl sınavla on beş, yirmi öğrenciyi bu fakültede okutarak din görevlisi olarak yetiştirebilir. Yukarda söylediğimiz diğer program ve çalışmalar da burada yapılabilir.
***
Gidilecek yönü tren değil, raylar belirler. Treni konuşmayı bir tarafa bırakarak rayların yönünü nasıl değitirebileceğimizi konuşmalıyız. Bunun için da irade ortaya konmalıdır. Sanırım Hanibal’ın sözüydü “Ya kendi yolunu seç, ya da çiz.” Her iki durumda da irade sendedir. Seçemiyorsan, yeni bir yol çizeceksin. Dolayısıyla irade mecliste olmalıdır. Eğitim bakanlığı süratle akademi veya fakülteye dönüştürmek için yasayı hazırlayıp meclise göndermelidir. Tüm partilerin katılımıyla tartışmasıyla, eleştirileriyle meclis karar vermelidir. Sunulanları seçmek istemiyorsan o zaman kendi yolumuzu çizmeliyiz. Bu iraden olmalı ve gereğini yapmalı...
Elbette bu öneriler gelecek olan eleştirilerle daha da geliştirilebilir. Önemli olan doğru yolu, yönü belirleyebilecek iradeye sahip çıkmaktır.