İkna etmek ve inandırmak: Yönetebiliriz!

Cenk Mutluyakalı

“Bu yol birlikte yürünecek” sözünü önemsiyorum.
Umudun dipte olduğu bir dönemdeyiz.
“Değişim”e dair inanç ve güven yerlerde sürünüyor.

“Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz” duygusunun ötesine geçtik şimdi...
İstesek de yönetemeyiz gibi bir güvensizlik iklimi oluştu.

Önemli bir grup seçimlerin anlamını yitirdiğini düşünüyor, “irademiz kalmadı” noktasına geldik, “yurdumuzla ilgili kararları biz veremeyiz” inancı pek çok insan tarafından kabul görüyor.

Bunu hissin yerleşmesini sağlayanlar “egemenlikten” söz ediyor üstelik...
Pişkinlik!

***
Peki, ne yapacağız?
Vazgeçmek, yenilmek, içerlemek, razı olmak, öfkelenmek, bağırmak gibi eylemler hayatlarımızı değiştirmiyor.

İşte o nedenle “Bu yol birlikte yürünecek” sözünü önemsiyorum.
Hem bir iddia içeriyor hem de tavır…
Çünkü biliyoruz birlikte yürünürse sonuç alınacak.
Ön yargıdan, ihtirastan, hırstan, bencillikten uzak hareket edilir, bu yolculuğun içine samimi bir program eklenir ve geniş kitleler buna ikna edilirse daha iyi bir yarına uyanacağız.

“Bu ülkeyi biz yönetebiliriz” fikrine geniş kitleleri ikna etmek gerekiyor.
Tek başına “bizim” yönetmemiz de yetmez!
İyi yönetmek şart…
Adaletle, bilgiyle, standartla, kararlılıkla ve cesaretle yönetmek gerekiyor.

***
Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin basın toplantısıyla başladık güne…
“İnsanlık ve uygarlık bir yanda, barbarlık bir yanda” sözleriyle…
Kalplerimizi Gazze’de bıraktıktan sonra yurda döndük, Ocak 2022’den bugüne Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşananlar özetlendi.

Yolsuzluk…
Yoksulluk…
Yokluk…
Göç…

Dört sözcüklük özet.

Bir buçuk seneye ancak bu kadar “şaibe” sığabilirdi.
“Devlet”in isminin değişeceğini bile denizin ötesinden öneriyorlar.
“Külliye” misali öpüp, alnına koyuyor kimileri…

El altından imzalanan sözleşmeler, gizli kapaklı ihaleler, sınavsız ve münhalsiz istihdamlar… Demokrasi ve iradeye yitiminin üzerinde olabildiğince çürümüşlük, kokuşmuşluk, pespayelik yükseliyor.

***
“Neler yapıldığına bakınız ve bundan sonrasında neler olacağını hayal ediniz” dedi Tufan hoca…
Ercan’a bakınız, Mağusa Limanı’nı tahmin ediniz!

İradesizlik var.
Beceriksizlik var.
Basiretsizlik var.
Gailesizlik var.

UBP’li ya da YDP’li seçmen dahil kimse bu gerçekleri reddetmez sanırım.
Şu söylenir genelde: “Bir başkası gelse farklı mı olacak?”
Evet, olacak.
Bu kadar da toptancı yaklaşmayalım ve kendimize bu kadar güvensiz olmayalım.

***
“Bu sürece dur demek hepimizin görevidir” diyor Tufan hoca hatta bunun tarihsel sorumluluk olduğunu anlatıyor.

Dedim ya tüm mesele toplumun en geniş kesimlerini yeni bir döneme “ikna” edebilmek.
Yerel toplumu değil sadece…
Uluslararası toplumu da ikna etmek gerekiyor.
Avrupayı, Türkiye’yi, güneyi de…

Çok kolay değil!
Emek istiyor, çaba istiyor, mücadele istiyor.
Politik bir tavır, plan, program, proje istiyor.

***
En son seçimlerde halk birinci parti olarak CTP’yi işaret etti.
O nedenle CTP’nin ciddi bir sorumluluğu var.

***
“Bize yaşatılanlardan utanıyoruz” diyen herkesle birlikte yürünecekse bu yol…
O zaman böylesine kapasite yoksunu bir yönetim daha fazla başta kalamaz.

“Üç yıl daha” diyorlar, düşünsenize…
Hayali bile korkunç geliyor insana…


Çamurda eğitim!

“Siz söylersiniz biz yaparız” diyor ya UBP, her daim CTP’ye...
“Tam Gün Eğitim” bu söylemlerden biri...
UBP yaptı (!)

Çadırda eğitimin ardından çamurda eğitim dönemi de başladı şimdi…


Maaş güneyden gelmiyor!

Benzinde 20 günde 84 kuruştan 5.5 liraya çıktı fon!
Hepimiz ödüyoruz.
Yoksullar da aynı fonu ödüyor zenginler de…

“Depoyu doldur” dediğiniz zaman ödediğiniz paranın çoğu hazineye gidiyor.
O hazineden sizin haznenize düşmüyor.
Gittiği yer belli!

Akaryakıtı ucuzlatmak yerine fonu artıyorlar…
“Nasılsa güneyden gelenler benzin alıyorlar, çünkü orada daha pahalı, nasılsa satış oluyor...”

İyi de güneyde en düşük maaş 940 Euro.
Bunun ‘Türk Lirası’ karşılığı yaklaşık 28 bin lira…
Benzini “euro”ya göre ayarladığınıza göre maaşı da öyle düşünseniz ya!

Fondan topluyor, partizan istihdama kaynak yaratıyorlar.
Yandaşlarını nasıl ödeyecekler sonra…
 


Araştırma Komitesi önerisi

Türkiye’ye alınmayan, nezarette bekletilen ve geri gönderilen eski milletvekili, gazeteci, memur, doktor, siyasetçi insanlarımız var.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin basın toplantısında genel başkan Tufan Erhürman açıkladı, önümüzdeki günlerde, Türkiye’ye giriş izni verilmeyen isimlere yönelik “Araştırma Komitesi” kurulması istenecek.

Önemli bir adım olacak bu!
Bakalım “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” bu araştırmada ne kadar karşılık bulacak.