İKİNCİ KUVVET KİM?

Sami Özuslu

Fransız Aydınlanma Çağı siyaset bilimi düşünürü Montesquieu, "iyi bir demokrasi için en iyi hükümet biçimi yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrıldıkları, her birinin bir diğerini denetleyebildiği ve herhangi birinin aşırı güçlü hale gelmesinin engellenebildiği hükümet biçimi olabilir" demişti.

Antik Yunan ve Roma'ya kadar uzanır kuvvetler ayırımı ilkesi ve en kaba tanımla devleti devlet yapan erklerin tek elde toplanmasının önüne geçmektir temel niyet.

Kuralları koyan da, uygulayan da, denetleyen de aynı kişi ya da kurum olursa, ortaya monarşik, diktatöryal bir yapı çıkar.

Bu yüzden üç kuvvet ayrılmıştır demokratik rejimlerde.

Elbette kağıt üstünde, yani Anayasa'da bunun yazıyor olması tek başına demokrasinin hüküm süreceği anlamına gelmez. Ancak kuvvetler ayırımı yoksa eğer, demokrasiden de söz edilemez.

***

Üç kuvvetle birlikte demokratik rejimlerde bir kuvvetten daha söz edilir. O da basındır.

Sosyal bilimcilerin önemli bir kısmı basını 'dördüncü kuvvet' diye tanımlar. Hatta bazı dönemlerde basının kuvvetler sıralamasındaki yeri daha yukarılarda sayılır.

Zaman zaman kimi siyasetçilerin "Ne dördü? Basın en önemli, bir numaralı güçtür. Basın olmazsa biz birşey yapamayız" dediğine bile şahit oluyoruz.

Elbette basının yasa yapma yetkisi yoktur. Ama yasaların çıkmasında baskı unsurudur.

Basın bakanlar kurulu gibi karar alıp uygulayamaz. Ama bir kararın alınmasında ya da değişmesinde katalizör olabilir.

Kuşkusuz medya mahkeme değildir ve zaten asla olmamalıdır. Ancak kamu vicdanının oluşumunda basın rol oynar.

Yani evet, basın önemli bir güçtür.

Bu yüzden siyaset kurumu ve de çıkar grupları basını yanında tutmak, ele geçirmek, kontrolde tutmak ister.

Bu da güç kavgasının bir başka kavgasıdır.

***

Basın her dönemde önemlidir. Ancak yaşadığımız Covid-19 sürecinde basının rolü çok daha önemlidir.

Çoğu zaman göz ardı edilen, kimilerinin 'olmazsa da olur' gözüyle baktığı Kıbrıs Türk basını bu süreçte kilit bir sorumluluk üstlenmiş durumdadır.

Milyon dolarlık diziler, yeni filmler, maçlar, konserler bizim fukara medyamızın sağlayabileceği eğlence unsurları hiç olmadı, olamaz da.

Ancak ne Amerika'nın, ne İngiltere'nin, ne de Türkiye'nin dev holdinglerinin TV ve gazeteleri karşılayabilir bu toplumun bilgi alma ihtiyacını. Covid-19 sayesinde bu da görüldü bir kez daha, çok net biçimde anlaşıldı.

***

Lakin Kıbrıs Türk basını kepenk indirmek üzeredir.

Gelirleri tamamen sıfırlanan medya kuruluşlarının kapanması an meselesidir. Basın çalışanlarının bir kısmı işini kaybetmiş, bazılarının geliri düşürülmüştür. Yarının ne olacağı ise meçhuldür.

An itibarıyla ülkemizde üç kuvvetin ikisi devre dışıdır. Yasama ve yargı kapalıdır. Ne zaman açılacağı da belli değildir.

Yürütme erki tek başına kalmıştır. Bu ciddi bir tehlikedir. Zira 'denetimsiz güç güç değildir.' Hele olağan dışı dönemlerde!..

İşte tam da bu nedenlerden dolayı özgür basının ayakta kalması kamu çıkarları bakımından elzemdir.

Açıktır ki basın şu anda -en azından- ikinci kuvvettir.

Siyasal iktidarın da bunu bildiğinden şüpheniz olmasın.

Biliyorlar ve bu yüzden özgür basını tamamen susturmanın planını yapıyorlar. Şu ana kadar yaptıkları ve de yapmadıkları bunu gösteriyor.

Konu açık ve nettir.

En kritik soru ise şudur: Demokrasi güçleri ve de toplum, kendi varlığını tehdit eden bu süreçte özgür basının yok oluşuna seyirci mi kalacak, yoksa birşey yapacak mı?

Geç kalmadan...