İkinci Dönem Başladı

Salih Sarpten

Okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve meslek liselerde öğrenim gören yaklaşık 45 bin öğrencimiz bugün 2013-2014 öğretim yılının ikinci yarısına başladı… Bu 45 bin çocuk ve genç, nitelikli birey olma yolunda ilerlerken acaba birinci dönemde eğitim adına ortaya koyduğumuz uğraşlar ne kadar işe yaradı… Akademik, sosyal ve kişilik gelişimlerinde ne derece başarılı oldular…

Şüphesiz ki “başarılı olmak” çok değişken bir kavramdır. Başarının anahtarı ve başarılı olma kriterleri değişkenlik gösterir…  Genelde çoğunluğun istediği ve çevre tarafından kabul ettirilmiş davranışlar başarı örnekleri olarak karşımıza çıkar. Oysa gerçek anlamda başarı bunlardan çok daha farklı bir şeydir…

Başarıyı tanımlamak için sıklıkla başvurduğumuz hatalı bir olgu var; “başkasıyla kıyaslama”… Çocuğunuzu başkaları ile kıyaslamanızın hiçbir anlamı yoktur.  Çünkü gerçek başarı; bireye ait yetenek ve kapasitelerin gelişimi demektir.  Bu yüzden onu başkaları ile değil sadece kendisi ile karşılaştırın… Sınıf arkadaşlarının, komşu çocuklarının ya da diğer akranlarının elde ettiği birincilikler, sınavlarda aldığı yüksek notlarla değil, kendisinin daha önceki ve şimdiki düzeyleri ile ilgilenin… İşte o zaman gerçek başarıyı ya da başarısızlığı görebileceksiniz…

Öte yandan okul, belirli amaçları gerçekleştirmek üzere meydana getirilmiş sosyal ve açık bir sistemdir. Hiç kuşku yok ki bir çocuğun kişiliğin şekillenmesi ailede başlar. Ancak bu kişiliğin bedensel, zihinsel ve duygusal olarak belirli bir olgunluğa ermesi ve vatandaşlık eğitimi ile şekillenmesi okulda olur. Dahası okul, çocuğun gerek ailede gerekse diğer çevrede informal yolla edindiği eksiklik ve yanlışlıkları da düzeltmekle sorumludur… 

İşte çocuğunuz bu anlamdaki gelişimine bakarak ilk yarıda ne derece başarılı bir eğitim-öğretim aldığına karar verebilirsiniz. Böylelikle eğitim-öğretim ikinci döneminde nelere daha çok önem vermeniz gerektiği de ortaya çıkacaktır.

Dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir unsur daha var. Çocuğunuzdaki gelişim düzeylerini gözlemleyemediyseniz, bir anne-baba olarak sizin de başarısız bir eğitim-öğretim dönemi geçirdiğinizi söyleyebilirim. Çünkü anne-baba olarak yapmanız gereken en önemli görev; çocuğunuzun ilgi ve yeteneklerini tanımak olmalıdır.

Aslında yapılması gereken çok basit bir şeydir: Çocuğunuzun, kendi yeterlik ve benlik değerleri oluşturacak, yetenek ve becerilerinde gelişmesine yardımcı olmaktır. Ona belli olanaklar sağlamaktır. Bunun için de ne özel derse, ne de akşamlara kadar süren dershane ve etütlere ihtiyaç vardır… Kendi yaş ve ilgisine uygun sorumluluk almasına ve yaşama sevincini artıracak faaliyetlerde bulunmasına izin vermeniz yeterlidir…

Bu durumu sağlamak adına da 2013-2014 öğretim dönemi için sadece tek bir dönem kaldı… Anne-baba olarak umarım bu ikinci dönemde ilkinden daha başarılı oluruz…

-------------------------------------------


Aklınızda Bulunsun

 

Çocuğunuzla Oyun Oynayın

Bugünkü bilgilerimize göre öğrenme, beyinde bir değişiklik meydana getirmektir. Başka bir ifadeyle, bir çocuk ne kadar çok şey öğrenirse beyninde o kadar çok ve belirgin izler oluşur. Bu izlerin de en kalıcıları oyun oynarken gerçekleşir. Çünkü çocuklar bu sırada oynamakla öğrenmek arasında ayrım yapmazlar, oynarken öğrenirler.

Çocuklar oyun oynarken kurallara uymayı ve aynı zamanda diğer oyuncularla birlikte kuralları değiştirmeyi öğrenirler. Yoğunlaşmayı ve bütün güçleriyle bir hedefe doğru çalışmayı denerler. Diğerini dışarıda bırakmadan kazanmayı da, kaybetmeyi de, mutlu olmayı ve saldırganlaşmadan öfke veya başarıyla baş etmeyi öğrenirler. Oyun oynarken kendilerini sosyal bir toplumun parçası olarak yaşarlar, kurallara göre davranmayı öğrenirler. Sorumluluk ve dayanışma, saygı ve adalet duygusu geliştirirler. Duyularını geliştirir, kaslarını, hareketlerini ve becerilerini alıştırırlar.

Peki, ama çocuklar artık hangi oyunları oynuyorlar? “Lingiri”, “pirili” ya da “beş taş”… Yoksa bunlardan daha farklı oyunlar mı?

Ne yazık ki sokak oyunlarının yerini artık dijital oyunlar aldı… Hem apartman duvarları ile örülen kentsel yapılaşma hem de teknolojik gelişme elektronik oyunları kaçınılmaz kılıyor… Artık hemen her evde en az bir tane; cep telefonu, bilgisayar, oyun tableti (PSP), oyun istasyonu (play station) veya benzeri dijital cihaz var. Bir de bunlara internet bağlantısı eklenince korkunç bir dijital oyun dünyası evlerimizin içine giriyor.

Günümüzde; 1 milyarın üzerinde kişi dijital oyun oynuyor. İnsanlar giderek daha küçük yaşta elektronik oyunla tanışıyor (4-5 yaş). Tek bir oyuna ait (Angry Birds) yıllık ekonomik sektör 75 milyar doları buluyor. Facebook kullanıcıların %80’i bu siteyi oyun oynamak için kullanıyor…

Galiba yapılması gereken şey, onlarla oyun oynamaya vakit ayırmaktır. Onları bu dijital dünyadan biraz olsun uzak tutacak gerçek oyunlarla buluşturmalıyız. Nasıl yaparız bilemiyorum ama yapmak zorunda olduğumuza hiç kuşkum yok…

----------------------------------------

Anlayana-Gülmece


Fikirlerim Var

Minik kız elinde karnesiyle evden içeri girmiş. Karnesini babasına göstermiş. Babası bir bakmış baştan aşağı pekiyi, bir iki tane de iyi var, ama öğretmen karnenin altına şöyle bir not düşmüş:

- "Çok akıllı ve yetenekli bir çocuk fakat bir kusuru var, derste çok
konuşuyor. Buna nasıl son verebileceğimiz hakkında fikirlerim var, en kısa zamanda siz velisiyle de paylaşmak istiyorum"

Baba bunun üzerine karneyi imzalamış ve öğretmenin görüşlerinin altına kendi de bir not düşmüş:

- "Lütfen paylaşalım, çünkü işe yararsa ben de annesinde
uygulayacağım..."