İKİ KARDEŞ

Cenk Mutluyakalı

1 MAYIS’larda yıllardır çalışmıyoruz.
“Siz mi kurtaracaksınız dünyayı” diyen de oluyor, saygısını gösteren de.
Meydana gidiyor, yürüyoruz.
Bundan gurur duyuyoruz.
İşçinin en önemli bayramı bu!
Güneyde hiçbir gazete yayınlanmıyor.
Kuzeyde, o gün çalışan gazeteciler genelde inşaat işçilerini falan görüntülüyor.
“İşçiler çalıştı, memurlar yürüdü”  diyor.

***

TOPLU SÖZLEŞMEYLE çalışıyoruz.
Sendikalıyız.
Özel sektörde çok azı bunu başardı.
Hep bir “pozitif ayrım” bekledik.
ÖDÜL OLSUN diye değil.
Başkalarına da örnek olsun diye.
Tam aksi oldu.

***

Tek gün, tek kuruş yatırım aksatmadık.
Ne zaman bir “teşvik” uygulaması olsa, genelde terslendik.
“Şimdi bir tek size olmaz, kimseye inandıramayız, siz de bekleyiniz, önce bir diğerlerini de halledelim.”
Ne zaman bir “af” çıksa, kendimizi epeyce “aptal” gibi hissettik.
En azından çok basit bir meselede “toplu sözleşme ile örgütlü işletmelere öncelik veriliyor” dense, ruhumuz okşanacak.

***

Toplu sözleşmemizde “1 Mayıs ödeneği” de var.
Yine de şu gerçek değişmiyor.
Özelde çalışıyorsanız SENDİKALI ya da TOPLU SÖZLEŞMELİ olsanız dahi gelirinizden daha fazla gider yaratamıyorsunuz.
Yani “olmayan para” paylaşılmıyor.

***

İşte kamu ile özelin en önemli farkı budur.
Can yakıcı mesele de buradadır.
Kamu “olmayan parayı” da paylaşır.
Nereden bulurlarsa bulurlar ve öderler (!)
Bu ödeme size vergi, fon, harç olarak geri döner ve hep birden bağırırsınız!
Bağırırken birliktesiniz, kazanırken değil.
O nedenle çözmemiz gereken şudur:
“Ortak yaratılan kaynakları, yine ortak, yine eşit, yine adil paylaşmalıyız.”

***

1 MAYIS’ta çalışmayı reddediniz.
MEYDANI emeksiz değer yaratmak peşinde koşanlara bırakmayınız.
Ve unutmayınız, eğer Kıbrıs’ta yaşıyorsanız, 1 Mayıs hem işçinin, emekçinin, emeğin günüdür, hem de barışın...
Bu ikisi, kardeştir.