İki toplumlu, üç dilli tiyatro: “Hasan’ınan Gadinu” Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında Londra’da sahneleniyor...

Sevgül Uludağ

Artun Gökşan Lurucinalı, iki toplumlu ve üç dilli tiyatro oyunu “Hasan’ınan Gadinu” hakkında YENİDÜZEN’e bilgi verirken, tiyatro oyununun Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında Londra’da sahneleneceğini belirtti...
Artun Gökşan Lurucinalı, sorularımızı yanıtlarken oyunla ilgili olarak bize şu bilgileri verdi: 
“Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar, İngiltere’de, özellikle de başkent Londra’da, aralarında herhangi bir “yeşil hat” olmaksızın birlikte yaşıyorlar. Aralarında herhangi bir sorun yok. Günlük yaşam içerisinde doğal olarak biraraya gelebiliyor, Kıbrıslı olmanın getirdiği ortak değerler çerçevesinde bireysel olarak her alanda işbirliği yapabiliyorlar.
Ancak iş toplumsal düzeye taşındığında burada bir handikap ortaya çıkıyor. Yıllardır Kıbrıslıları olumsuz yönde etkileyen Kıbrıs sorunu ve buna bağlı önyargılar, şovenizm, milliyetçi duygu ve düşünceler, ırkçı ve ötekileştirici, ayırımcı yaklaşımlar Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın birlikte hareket etmesinin, ortak çalışmalar yapmasının önünde önemli bir engel olarak duruyor. Bu da hayal edilen kitlesel çalışmaların istenen düzeyde hayata geçmesini zorlaştırıyor.”

ORTAK ÇALIŞMALAR... 
“Bu durumu ortadan kaldırmak ve bu kabuğu kırabilmek için Pandemi sırasında, herkesin evine kapandığı o zor günlerde, bir grup Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum olarak birtakım ortak çalışmalar yapma girişimleri başlattık. O güne kadar çok dar çerçevede yapılan bir takım ortak çalışmaların, daha geniş kitleleri kapsayacak aktivitelere dönüştürülmesini gündemimize aldık. Pandemi sırasında kaybettiğimiz çok sayıda Kıbrıslı bizleri biraz daha yakınlaştırdı. Bu hastalık bile bize aynı kaderi paylaştığımızı ve buna karşı ortak çalışmalar yapmamız gerektiğini hatırlatıyordu.
Pandemi sırasında yaptığımız çalışmalar tamamlandıktan sonra dağılmama ve yeni projelerle çalışmalarımızı sürdürme kararı aldık. Bu süreçte, Londra’da iki toplumlu bir kültür-sanat festivali hazırlama fikri ortaya atıldı. Bu hepimizi heyecanlandırdı. Bu hedefin başarıyla gerçekleşmesi için hepimiz canla başla çalışmaya başladık. Ve ilk “İki Toplumlu Kıbrıslılar Festivali”ni 8 Ekim 2023 tarihinde başarıyla gerçekleştirdik.”

BİR TİYATRO HAZIRLAMAK...
“Bu festival çalışmaları sırasında bana ve Kıbrıslırum emektar tiyatro sanatçısı ve yönetmen Vasilis Panayis’e bir tiyatro hazırlama görevi verildi. Uzun zamandan beri aklımda olan ve bir gün mutlaka yaşama geçirmek istediğim iki dilli, iki toplumlu bir tiyatro oyunu hazırlamak fırsatı şimdi önümdeydi. Hemen kaleme sarılıp Türkçe-Rumca bir oyun yazdım. Vasilis Panayis ile buluşup ona projemi anlattım, hazırladığım metini verdim. Çok olumlu karşıladı. Metini inceledi ve ona eklemeler yapmak istediğini söyledi. Anlaştık. İkimiz de metinde eklemeler çıkarmalar yaparak bugün sahneye koymaya hazırlandığımız “Afrodit’in Çocukları: Hasan’ınan Gadinu” oyununu ortaya çıkardık.
Oyunumuz, 23 Nisan 2003 tarihinde “kapıların” açıldığı günü, o gün iki toplum bireylerinin yıllardan sonra yeniden biraraya gelmelerini ve o günden sonraki süreçte aralarında yaşanan olumlu olumsuz olayları yansıtıyor.”

İLK KEZ ÜÇ DİLLİ BİR ORTAK TİYATRO OYUNU... 
“İlk aşamada sadece Türkçe ve Rumca olarak hazırlanan oyuna, daha sonra İngilizce dilini de ekleyerek onu üç dilli yaptık. Buradaki amacımız, oyunumuzu izleyen tüm Kıbrıslıların olayları takip edebilmesini sağlamak. Oyunumuzu izlemeye gelenler, sadece dillerden bir tanesini dahi anlasa, bu, oyunun takip edilebilmesi için yeterli olacak diye düşünüyoruz. 
Bizim için de yeni olan, Kıbrıs tiyatrosu çerçevesinde belki de ilk kez denenecek olan böylesi bir çalışmanın başarılı sonuçlar ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Elbette ki son sözü izleyiciler ve bu konudaki bilirkişiler söyleyecektir. Umutluyuz. Hep birlikte göreceğiz.”

“KIBRIS’TA DA SAHNEYE KOYMAYI DÜŞÜNÜYORUZ...”
“Oyunumuzda Türkçe, Rumca ve İngilizce konuşan iki oyuncumuz (Artun Gökşan ve Mehmet Mahmut), Türkçe ve İngilizce konuşan Kemal Bedensel, Rumca ve İngilizce konuşan dört oyuncumuz (Vasilis Panayis, Mary Spyrou, Lucy Christofi ve Panos Savvides) var. Tiyatromuzun giriş ve sonuç bölümlerinde sunum yapan oyuncumuz ise İngiliz Josephine James. 
Taa birinci festivalde hazırladığımız, ancak zamanımız olmadığı için 4 Mayıs 2025’te gerçekleştirilen ikinci festivalimize ertelediğimiz oyunumuzu bu ay sonunda sahneye koyuyoruz. Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında 7 kez sahneye koyacağımız oyunumuzu, şartlar uygun olursa Kıbrıs’ta, yeşil hatın iki tarafında da sahneye koymayı düşünüyoruz.”

ORTAK ETKİNLİKLER YAYGINLAŞTIRILMALI...
“Kıbrıs’ımızın içinde bulunduğu bu kritik aşamada, toplumsal varlığımızın, kültürümüzün, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın ortak değerlerinin erozyona uğradığı, yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde, iki toplumlu ortak etkinliklerin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bunların daha da yaygınlaşması, genç nesilleri kucaklaması ve büyüyerek geliştirilmesi gerekir.
İşte bu düşüncelerle yola çıktık ve karınca kararınca, elimizden geldiğince bu amaca yönelik uğraş veriyoruz. Kıbrıslıların birlikte hareket edeceği, ortak çalışmalar yapacağı bu ve buna benzer her türlü çalışmaya destek veren tüm kesimlerin desteğini bekliyoruz.”


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR KIBRIS’TAN YAZILAR...

Mayıs 1958, her iki toplumdan ilericilerin öldürüldüğü aydı...

Mayıs ayı, 1958 yılında ilericilere yapılan suikastler ve suikast girişimlerinin ayıydı... Her iki toplumdan ilericiler, yeraltı teşkilatları tarafından hedef alınmıştı... 
Bu akşam Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), Sol Hareket ve Devrimci Komünist Birlik (DKB) ortak bir etkinlik düzenleyerek Fazıl Önder’i ve öldürülen diğer ilericileri anacak. Etkinlik bu akşam (Cumartesi, 24 Mayıs 2025) saat 18.00’de Büyük Han önünde başlayacak ve Fazıl Önder’in öldürüldüğü noktaya kadar yürüyüş yapılarak buraya karanfiller bırakılacak. Üç örgütün ortak açıklamasında bu konuda şöyle denilmişti: 
“Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), Sol Hareket ve Devrimci Komünist Birlik (DKB), 1958 faşist saldırganlığı sırasında barbarca katledilen ve ortak vatan için ortak örgütlü mücadelenin sembolleri olan Dimitris Matsukos, Savvas Menikos, Fazıl Önder, Andreas Sakkas, Ahmet Yahya, Panayotis Stilyanu ve daha sonraki yıllarda faşizm tarafından zulme uğrayan tüm diğer ilericileri anmak için ortak etkinlik düzenliyor. Etkinlik bu saldırılar sırasında katledilen İnkılâpçı Gazetesi’nin sahibi ve yazı işleri müdürü Fazıl Önder’in öldürüldüğü gün olan 24 Mayıs’ta, Önder’in katledildiği yere düzenlenecek bir yürüyüşle gerçekleştirilecek. İlk sayısı 13 Eylül 1955’te çıkan ancak yayın hayatını sadece üç ay sürdürebilen İnkılâpçı’nın 14’üncü ve son sayısı 12 Aralık 1955 tarihinde basılmıştı. Dönemin İngiliz Yönetimi, İnkilapçı ile birlikte AKEL’in günlük yayın organı Neos Demokratis’i ve solcu Embros ile Aneksartitos gazetelerini kapatmıştı. 1 Mayıs 1958’de Kıbrıslı emekçilerin ortak eyleminden sonra başlayan saldırılarda, Fazıl Önder ve Ahmet Yahya TMT tetikçileri tarafından katledilirken, aynı günlerde Dimitris Matsukos, Savvas Menikos, Andreas Sakkas ve Panayotis Stilyanu ise EOKA tetikçileri tarafından zalimce öldürülmüştü. YKP, Sol Hareket ve Devrimci Komünist Birlik (DKB) bu yıl, 1958 kurbanları anısına “Katiller Yargılansın, Katledenler Yargılansın” sloganı ile 24 Mayıs Cumartesi günü ortak bir etkinlik düzenleyecek.Etkinlik kapsamında saat 18:00’de Büyük Han önünde başlayacak yürüyüş, Fazıl Önder’in öldürüldüğü noktaya karanfillerin bırakılmasıyla tamamlanacak.” Etkinliği düzenleyen örgütler tarafından yapılan ortak açıklamada, tüm Kıbrıslılar yürüyüşe davet edildi. 

AHMET SADİ’YE SALDIRI...
PEO sendika liderlerinden Ahmet Sadi’ye yönelik saldırı da 22 Mayıs 1958’de yapılmıştı. Bu konuda AKEL Türkçe’de yer alan yazıda özetle şöyle denildi: 
“Kıbrıs’ta ilerici ve sendikal hareketin önde gelen isimlerinden Ahmet Sadi, yaşam mücadelesinin zorluklarıyla daha genç yaşından itibaren boğuşmaya başladı. CMC madenlerinde Kıbrıslırum madencilerle çalışırken, patronların sömürüsünün din, dil, etnik kökene bakmadığını ve sömürü, baskı, sömürgeciliğin ve yoksulluğun tüm işçiler için aynı olduğunu hızla anladı. Bu nedenle Sol fikirleri nedeniyle hayatı boyunca hedef tahtası oldu. 
Sadi, Kıbrıslıtürk işçi hareketinin mücadeleleri içerisinde lider olarak hızla öne çıktı. Ahmet Sadi’nin sahibi olduğu ve Derviş Ali Kavazoğlu’nun da yazarları arasında bulunduğu Kıbrıslıtürk işçi gazetesi “Emekçi” 19 Mayıs 1948’de yayın hayatına başladı. Ancak karşılaştığı tehdit ve baskılar nedeniyle kısa sürede kapanmak zorunda kaldı. PEO 1952 Kasım’ında Kıbrıslıtürk üyeleri için bir büro açma kararı aldı ve PEO Merkez Konseyi üyesi Ahmet Sadi 1954 Mart’ında bu büronun başına getirildi. Sadi’nin PEO saflarında mücadelede yer alma kararı tesadüfi değildi. Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk işçiler arasında birlik ve dayanışma için tutku ve kararlılıkla PEO’nun mücadele ettiğinin bilincinde olmasının ve onun sınıfsal ve siyasi olgunluğunun sonucuydu. 
Ahmet Sadi emekçileri birbirinden ayırma ve bölme çabasının sadece sınıfsal, sosyal ve ekonomik haklarına darbe vurmayı hedeflemekle kalmayıp, aynı zamanda Kıbrıs’ı bölmeyi amaçlayan daha geniş ve daha tehlikeli bir planın parçası olduğunun farkındaydı. Yabancı merkezlerin emperyalist “böl ve yönet” politikasını temel alan bu planın hedefi Kıbrıs halkının emperyalizmin tahakkümünden tamamen kurtulmasının koşullarını yaratmasını engellemekti. Bunu gören diğer ilerici ve komünist Kıbrıslıtürkler gibi Ahmet Sadi de bu planları bertaraf etme mücadelesinde yer alıyordu. 
Ahmet Sadi Kıbrıslıtürk emekçilerin tüm baskılara göğüs germeleri ve PEO’da örgütlü olmaya devam etmeleri için ve iki toplumun dostluğu ve ortak mücadelesi için siyasal ve ideolojik faaliyetleriyle emekçilerin yüreklerinde sınıfsal dayanışmanın gelişmesi için yoğun bir biçimde çalışıyordu. Ahmet Sadi ve yoldaşlarının birlikte yeşerttiği bu birlik, mücadele, dayanışma ağacı iki toplumun birbirlerinden şiddet yoluyla ayrılmalarından bunca yıl sonra dahi meyvelerini vermeye devam ediyor. Sadi’nin PEO içerisindeki çalışmaları, izlediği politika ve ideoloji PEO’nun bugün de Kıbrıslıtürk toplumunun geniş kesimlerinde takdir görmesini sağlayan unsurlardan biridir. 
1958 1 Mayıs’ında gerçekleştirilen ortak mitingde Ahmet Sadi hem Kıbrıslıtürk liderliğinin şoven rolünü, hem de İngiliz sömürgeciliğinin bölücü rolünü kınayarak, emekçi kitleleri kararlı bir mücadele vermeye çağırdı. Bunun üzerine Denktaş’ın ve Kıbrıslıtürk aşırı sağının ana hedefi haline geldi. 
İki toplumda da şoven unsurların ve milliyetçi nefretin emekçileri bölmek için terör estirdiği ve devamında ilerici sesleri örgütlü ve kanlı bir kampanyayla susturmak için AKEL, PEO ve Halk Hareketi’nin üyesi çok sayıda yoldaşı katlettiği böylesi bir dönemde Kıbrıslıtürk faşist-şoven unsurlar planlarının önünde engel teşkil eden Sadi’ye artık tahammül edemez duruma geldiler ve ona karşı yoğun ve sistematik bir takip ve yıldırma kampanyasına başladılar. Faşizme ve teröre karşı direnen Ahmet Sadi’yi hedef alan bu saldırıların doruk noktası 22 Mayıs 1958’deki suikast girişimi oldu. 
Bu suikast girişimi Ahmet Sadi’nin eşi Leman hanımın fedakârca bedenini Sadi’ye kalkan yapması nedeniyle başarısız oldu ama Leman hanım ağır yaralandı. 
Bunun ardından 1958’de Londra’ya göç etmek zorunda kalan Ahmet Sadi, mücadelesine AKEL Londra Örgütü aracılığıyla orada yaşayan, çalışan Kıbrıslılar içerisinde devam etti. 
Ahmet Sadi yaşama gözlerini kapayıncaya kadar Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk emekçilerin barış içerisinde birlikte yaşayacakları, sosyal adalet ve hakları için mücadele edecekleri ortak bir vatan vizyonuna bağlı kalmaya devam ederek, sömürünün olmayacağı, barışın, demokrasinin ve sosyalizmin hâkim olacağı bir sistem için mücadeleye devam etti. O, herkesin çok sevdiği parlak bir örnek, mütevazı ve ilham veren bir insan, istikrarlı ideolojik ilkeleri olan bir mücadeleciydi.”

SAVVAS MENİKOS’UN ÖLDÜRÜLMESİ...
23 Mayıs 1958’de ise EOKA’cı fanatikler, AKEL üyesi Savvas Menikos’u Lefkonuk’ta öldürdüler. Bu konuda AKEL Türkçe’de Menikos’la ilgili şöyle denildi: 
“Kufez köyünden altı çocuk babası, işçi Savvas Menikos her sabah köyünden Lefkonuk’a, oradan da çalıştığı Maraş’a (Varoşa’ya) giderdi. O kara günün öğleden sonrasında yüzleri maskeli, elleri silahlı altı faşist, AKEL’i ve sendikal hareketi terk etmesi yönünde tehdit edilen Menikos’u Lefkonuk’a getirip, İngiliz sömürgecilerinin köydeki polis karakolunun çok yakınındaki kilisenin bahçesindeki efkalipto ağacına bağladılar. Ardından kilisenin çanlarını çalıp, köyün sakinlerini “milli görevlerini” yapmak için “haini” linç etmeye çağırarak, ona taşlar ve sopalarla saldırarak ölünceye kadar işkence ettiler. Katiller Menikos’un cenazesinin kaldırılmaması için köyün papazlarını tehdit ettiler. 
İkinci Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’da Alman işgaline karşı direnişi kırmak için Nazilerle işbirliği yapan, millet ve ırk ayrımcılığını temel ilke edinen faşizmi Kıbrıs’a taşıyan Grivas’ın lideri olduğu EOKA’cıların Lefkonuk Kilisesi bahçesindeki efkalipto ağacına bağladıkları Savvas Menikos’u taşlı, sopalı saldırılarıyla katlederek işledikleri bu cinayet faşizmin barbarlaştırdığı insan gruplarının İkinci Dünya Savaşı sırasındaki vahşetlerini hatırlatmaktadır. Ayrıca Kıbrıs’ta yıllarca hakim olan milliyetçi-şoven çizginin sergilediği sefil siyasi davranış biçimini de göstermektedir.
EOKA tarafından 1958’de işlenen Menikos cinayeti yakın Kıbrıs tarihinin ikinci en vahşi cinayetidir. En vahşi cinayet 1974 Ağustos’unda aralarında çocukların da olduğu Kıbrıslıtürkleri katlederek EOKA-B’cilerin işlediği cinayettir. Atlılar, Muratağa ve Sandallar’da işlenen cinayetler Lefkonuk’taki cinayetle de bağlantılıdır. Çünkü bu cinayetler 16 yıl arayla birbirine yakın köylerde aynı ideolojinin barbarlaştırdıkları tarafından işlendi...”

DEVAM EDECEK