İki toplumdan “kayıp” yakınları, Kayıplar Komitesi’nden neler istedi, neler önerdiler?  1

Sevgül Uludağ

 “Birlikte Başarabiliriz” örgütünün bir araya getirdiği “kayıp” yakınları ile Kayıplar Komitesi toplantısında, “kayıp” yakınları çeşitli öneriler yaptı…

Geçtiğimiz Çarşamba günü (21 Şubat 2018) eski Fulbright ofisinde İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Savaş Kurbanları’nın örgütü “Birlikte Başarabiliriz” bir toplantı düzenleyerek, Kayıplar Komitesi yetkilileri ile “kayıp” yakınlarını bir araya getirmişti… Bu toplantıda “kayıp” yakınları, Kayıplar Komitesi’nden neler istedi, neler önerdiler? Bugünden itibaren iki toplumdan “kayıp” yakınlarının toplantıda neler söylemiş olduklarını yayımlıyoruz…

Sıdıka Erazi: “Kayıplarımızın bulunmasını istiyoruz…”
İsmim Sıdıka Ergazi. Babamı ve dayımı aramak için buradayız. Sevgül Hanım’a bizi buraya davet ettiği için çok çok teşekkür ederiz. Özellikle kayıplarımızın bulunmasını istiyoruz. Babam 26 Şubat 1964’te Larnaka’nın Aylazaro bölgesinde “kayıp” oldu.

Meryem Abuzet: “Babam 64’ten beri kayıp, babamı arıyorum…”
Ben Meryem Abuzet. Babam 1964’te Larnaka’da “kayıp” oldu. Babamı arıyorum…

Yusuf Çaylar: “1963-64 “kayıpları”nın özellikle Kayıplar Komitesi tarafından üstüne basa basa araştırılmasını öneriyorum…”
Önce kendimi tanıtayım. İsmim Yusuf Çaylar. “Kayıp” İsmail İsmail’in oğluyum. 1964, 31 Ocağı’nda, Eylence dolaylarında, yanındaki taksici arkadaşıyla “kayıp” olmuştur. Babamın resmi budur… Halen onun kalıntılarına ulaşamadık. Annem şu anda, 76 yaşında. Halen daha beyninin bir köşesinde eşinin yaşıyor olabileceğini düşünerek hayatının son dönemine girdi artık. Ben şunu diyorum: 1963-64 “kayıpları”nın – tabii ki diğer zamanlarda kaybolan insanlar da çok önemlidir ama – 1963-64 “kayıpları”nın özellikle Kayıplar Komitesi tarafından üstüne basa basa araştırılmasını öneriyorum. Çünkü o yıllarda 20 yaşında olan bir kişinin bugün 75 yaşında olduğunu ve ortalama ömre baktığımızda beş yıl daha ya bu insanlara ulaşabilirik, ya da ulaşamayık… Bu süre geçtikten sonra, bizim artık atalarımızı uygun bir şekilde defnetme imkanımız kalmayacak. Ve biz öldüğümüz zaman bile, içimizde o acı, bizimle birlikte gidecek. Öncelikle 63-64’e özen gösterilmesini talep ediyorum. İkincisi, siyasi liderlerin sürecin içerisine aktif olarak sokulması lazım… Evet, biz bazı ipuçlarına ulaştık “kayıplarımız” hakkında… Ama bir yere kadar gideriz, sonra karşımızda bir duvar oluşur, aşamayık. Toplum liderlerinin bu süreçte aktif rol almasını talep edelim. Hep birlikte talep edelim. İkinci bir talep etmemiz gereken şey – bilemiyorum karşı tarafta nasıl tepki görecek ama – bu insani ve vicdani konuda dini liderleri de aktif hale getirmemiz lazım… Dediğim gibi “kayıp” yakınları hayatlarının son bölümlerine gelmiştir, az önce verilen bir örnekte 95 yaşındaki bir kadının konuşması belki ölüm hissiyatıynandır – dini liderleri da aktif hale getirip olayın içine çekmemiz lazımdır. Hepinize teşekkür ederim.

Tasos Yeorgiu: “Trikomo’dan hala dokuz kaybımız var…”
Ben Tasos Yeorgiu. Ben Trikomo’danım. Ben Trikomolular’ın bir derneğindenim ve bizler yerimizden olduk ve “kayıp” şahıslar konusu benim her zaman ilgimi çekti… Elimde bir liste var, altı asker ve üç sivil, burada isimleri var. Bunlar 1974’te “kayıp” oldu. Dimitrakis Ksenofondos, Aspro Mutti’de görev yaptı bu asker ve 22 Temmuz 1974’ten beri de bu kişi “kayıp”. İkinci kişi Dimitrakis Hacıandonis, bu kişi Sihari’de görev yapıyordu asker olarak ve 23 Temmuz 1974’ten beri kendisi “kayıp”. Üçüncü kişi Yuannis Paskalis Stilyanu ve kendisi Halevga’da görev yapıyordu asker olarak ve 16 Ağustos 1974’ten beri kendisi “kayıp”. Dördüncü kişi Panayotis Zoğrafu, bu kişi Bellapais’te görev yapıyordu asker olarak ve 23 Temmuz1974’ten beridir kendisi “kayıp”. Leondis Dimitris, Mia Milya’da görev yapıyordu asker olarak ve bu kişi 14 Ağustos 1974’ten beri “kayıp”. Ve altıncı asker, Varnavas Neofitu, kendisi Girne’de görev yapıyordu ve bu kişi 22 Temmuz 1974’ten beri “kayıp”. Üç tane de sivil “kayıp” var Trikomo’dan. Ve bu insanlar yaşlıydı ve Türk ordusu Trikomo’yu ele geçirdikten sonra, ilk gün öldürüldüler. Corcis, ikincisi Hacıvarnava, üçüncü kişi rahip Yuakim Filippu… Ve çocukları adına buradayım, dernek adına buradayım… Anayomesis Trikomo derneğinden… Eğer bu insanlarla ilgili bilginiz varsa almak isteriz. Ben komiteyi tebrik etmek istiyorum, çok güzel bir iş çıkardılar aslında. Belki şu ana kadar yaptıkları iş nispeten kolaydı ama artık gelecekte yapacakları iş, zor olacak. Kim yardımcı olabilir, bilmiyorum… Şimdi yardım edebilecek olan kanalların kullanılması gerekiyor çünkü günün sonunda konuşamayan, konuşmaktan korkan insanların artık konuşabilmesi çok önemli. Eğer “kayıp” şahısları ortaya çıkaramazsak, ne olacak ben de bilmiyorum konuşmaktan korkan insanlarla ilgili olarak…

Tijen Gülle: “Babamın gömülmüş olabileceği yer hakkında bazı ipuçları var…”
İsmim Tijen Gülle. Babam Vasıf Hasan, 18 Aralık 1963 günü işinden evine dönerken – Tahtakale’de oturuyorduk o dönemde – Aykasiyano bölgesinde “kayboldu”. Bir arkadaşıyla iş dönüşünde belli bir yol ayırımına girdiler ve arkadaşı babamın bazı Kıbrıslırum şahıslar tarafından dövüldüğünü gördü… Daha sonra ailem hiçbir haber alamadı… Ardından biz göçmen olduk. Yaklaşık iki-üç yere göç etmek zorunda kaldık. Yakın bir zamana kadar da çok fazla ipucu bulamadık. Ta ki babamın kayboluşunun yıldönümünde Facebook’ta bir paylaşım yaptım, bu paylaşımı Sevgül Uludağ kendi sayfasında tercüme de ederek yazdı ve Mihalis Yangu Savva – kendisine çok teşekkür ederim – babamla ilgili bazı bilgilere ulaştı, bana yardımcı oldu. Bu konuda hatta Yenidüzen gazetesinde bir röportaj da yaptılar Sevgül Uludağ ile. Şu anda elimizde babamın gömülmüş olabileceği yerle ilgili bazı ipuçları var. Kayıp Şahıslar Komitesi’nden bununla ilgili yardım talep ediyorum. Çok teşekkür ediyorum ayrıca size… Hazırladığım mektuplarım var benim bu konuda, müsaade ederseniz siz Kayıplar Komitesi yetkililerine vermek istiyorum…

Vasilis Papayoakim: “Kayıp kalıntılarının bir yerden alınıp başka bir yere taşınması, vandallıktır, suçtur…”
Ben de Komite’ye ve Sevgül Uludağ’a teşekkürlerimi iletmek istiyorum çünkü özellikle kendisi bu işe hayatını adadı. Babam 74’te öldürüldü. Dört Kıbrıslıtürk fanatik tarafından öldürüldü babam ki bu olayın detaylarını ben çok daha sonraları öğrendim. Ben açıkçası bu olayın üstesinden gelmek için çok uğraştım ve gözlerimin önünde canlandı diyebilirim. Onu sabahtan esir aldılar, öğleden sonra öldürdüler. Bir ay sonra ben bu durumu öğrendim. Tabii ki kayıp şahısların durumu trajedi… Ve bu bir sorun, bu sorunun ele alınması gerekiyor. Babamın dışında – bunu çok fazla açmak istemiyorum çünkü burada söz almak isteyen çok insan var – erkek kardeşim de “kayıp” idi. Askerdi, teğmendi. Ve daha sonra öldürüldüğünü öğrendik. Ve Sihari’de bulundu kalıntıları. Ve DNA’sı belirlendi… Ve kalıntıları bize iade edildi, biz de onu gömdük Tseri köyünde.
Şimdi ben babam konusuna geri dönmek istiyorum. Kemikleri hala orada, (Trikomo’daki kilisenin orada) çünkü annem kemiklerinin orada bırakılmasını istedi. Umudu da şuydu aslında annemin: Bugüne kadar onlara dokanılmamış olması yönünde… Bilmiyorum, insanlar bunu neden yapıyorlar, kalıntıların yerini değiştiriyor bazı insanlar… Ve kalıntıları bir yerden alıp, diğer yere taşıyorlar. Bu, bence kabul edilebilir bir şey değildir. Vandallıktır, bu bir suçtur. Ve devletin bize destek vermesi gerekiyor. Ve bütün “kayıp” şahısların yakınlarına, hem Kıbrıslırum, hem Kıbrıslıtürk, ayırım yapmadan destek vermesi gerekiyor. Ve bu uğurda hayatlarını feda edenlere, haksız bir şekilde ölenlere destek vermesi gerekiyor çünkü Kıbrıs’ta yaşananlar büyük bir adaletsizliktir bu insanlara karşı. Ve maalesef ilk kaybeden bizleriz. Mücadele etmek durumunda kaldık bugüne kadar. Ve ben bazı olaylardan dolayı yardımcı olamamıştım bugüne kadar ama bundan sonra yardımcı olmak isterim. Ve Kayıplar Komitesi’yle işbirliği içinde olmak ve hayatımı bu işe adamak isterim. Çok teşekkür ederim.

 

 

DEVAM EDECEK