Kıbrıs’ta iki devletli çözüm imkansızdır!
En başta da Türkiye buna karşı çıkar!
-*-*-
Peki, neden hem Tayyip Erdoğan, hem Ersin Tatar ve tüm diğer papağanlar ısrar ve inatla ötmektedir!
Ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüm neden imkansızdır?
-*-*-
Gelin, Mesut Özil’in de anlayacağı bir şekilde anlatalım…
-*-*-
En başta gelen “imkansızlık sebebi”, “Garantörler”dir…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin temelini temsil eden belgelerin en önemlisi olan “Garanti” Anlaşması’na Kıbrıs’taki iki toplum yanında, üç ülke imza koymuştur…
-*-*-
Bu üç imzadan biri Türkiye’ye, biri İngiltere’ye biri de Yunanistan’a aittir…
Ve bu anlaşma ya da antlaşma, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölünmezliğini” garanti etmektedir!
-*-*-
Türkiye, tek başına ya da yanına üç garantörden birini veya ikisini de alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölünmesi olasılığına karşı “askeri müdahalede bulunma hakkı” sahibidir…
Nitekim bu hakkını kullanarak 1974’te Ada’ya gelmiştir…
-*-*-
Türkiye, gerçekten iki devletli bir çözüm yanlısıysa; içtenlikle bunu savunuyorsa, Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’nin yasal iki ortağından biri olan Rum toplumunu ve öteki iki garantör devleti topluca ikna etmelidir!
Bir teki dahi “olmaz” derse de – bu iş – olmayacaktır!
-*-*-
İkincisi; geçtik garanti meselesini, Tayyip Erdoğan’ın iki gün önce TBMM’de yaptığı konuşmada belirttiği gibi; Türkiye, Suriye’nin bölünmesine şiddetle karşıdır…
Neden karşıdır?
Çünkü birincisi orada küçük küçük devletçikler kurulursa, bunlar örneğin İsrail’in kontrolüne girebilir…
Ve Türkiye bunu kendine tehdit olarak görür!
-*-*-
Daha önce de defalarca yazdık; Suriye bölünmez bütündür de Kıbrıs Cumhuriyeti “elma” mıdır?
-*-*-
Peki, Erdoğan’ın söylediği ve Tatar’la öteki papağanların tekrarladığı “nakarat” ne iştir?
-*-*-
Şu anda “Kıbrıs’ta çözüm” Türkiye’nin işine gelmemektedir.
Dolayısıyla mevcut iki devletli siyaset, sadece çözümsüzlüğe kılıf olarak kullanılmaktadır!
-*-*-
Kaan uçağına motor vermeyen Amerika, federal çözümden yanadır…
Kaan uçağı konusunda ses çıkaramayan, hiçbir direnç gösteremeyen Türkiye, Kıbrıs’ın bölünmesi gibi, tüm Dünya’nın karşı olduğu bir hamleyi yapabilmek için, en az birkaç milyar fırınlık ekmek ihtiyacındadır!
-*-*-
Mevcut iki devletli siyaset, bir de, Kıbrıs’ta papağan besleme maksatlı yemden öteye bir şey değildir!
-*-*-
Ersin Tatar orada süs gibi duracak…
Korumalar, ihtişamlı bir hayat, itibar, makam maskaralığı ile idare edecek; olur da gerekirse, her türlü siyasete “ok” diyecektir!
Türkiye’nin seçimlerle ilgili olarak bütün bastırmasının amacı, papağanı korumaktan başka bir şey değildir!
-*-*-
Haaaa, seçmen uyuyor mu?
Bilemem!
Piyasadaki görüntü, aslında kimsenin uyumadığını göstermektedir!
Anketler de aynı şekilde seçmenin çok uyanık olduğunu işaret etmektedir!
-*-*-
Yine de bazı örnekler vermek istiyorum…
1 Ekim’de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 65’inci kuruluş yıldönümüydü ve tören yapıldı!
“Bakın bakın tören yapıyorlar, biz bunlarla asla anlaşamayız” diye sosyal medya paylaşımı yapan kişilere rastladım!
-*-*-
Gerçekten, siz sürekli uyuşturucu mu kullanıyorsunuz?
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 15 Kasım ve 20 Temmuz’da mı tören yapması lazım?
-*-*-
Efendim, Yunan jetleri Lefkoşa’da uçmuş!
Canlarım benim, siz her törende Türk jetlerini başımızın üzerinden geçir miyor musunuz?
-*-*-
Efendim, İsrail, Rum Ordusu’na hava savunma sistemi kurmuş!
-*-*-
Sizin yok mu?
İsrail veya Amerika ne fark eder ki?
Sizin de Amerikan silahlarınız yok mu?
-*-*-
Dünya’nın en güçlü ordularından biri olan Türk Ordusu’nun çok güçlü bir kolordusu ve bazı özel birlikleri Ada’nın Kuzey’indedir…
Türk Ordusu’nun Kuzey Kıbrıs’taki büyüklüğü; Rum Milli Muhafız Ordusu’nun da; Ada’daki İngiliz askeri varlığının da en az 10 katı büyüklüktedir…
-*-*-
Evet; silahlanma keşke olmasa…
Keşke, silaha ayrılan bütçeler, eğitime, sağlığa ayrılabilse…
-*-*-
Ama sırf çözüm istemiyorsunuz diye Güney Kıbrıs’ın silahlandığını yazarken ve söylerken, çok dikkatli olun çünkü – iki yıl görev yaptığım Kuzey’deki Türk Ordusu karanfil üretimi ile iştigal etmemektedir!
Gökhan Yılmaz’ın ölümünden
“KKTC Devleti” sorumludur!
Ne olmuş?
44 yaşındaki Gökhan Yılmaz, 10 gün kadar önce Alagadi’de denize girmiş, boğulma tehlikesi yaşamış.
Hastaneye kaldırılmış!
Ve kurtarılamamış!
-*-*-
Çok normal bir olaymış gibi yazdı gazeteler…
-*-*-
Eğer bir ülkede, bir kişi, denizde boğuluyorsa, devletin bunda sorumluluğu vardır…
-*-*-
Şöyle örnekleyelim…
Avrupa’ya gittiğinizde (Güney Kıbrıs dahil); bazı mağazalarda veya restoranlarda, “dikkat kaygan zemin”; “dikkat alçak duvar” falan gibi uyarılar vardır!
-*-*-
Kayıp da düşebilirsiniz; başınızı çarpabilirsiniz değil mi?
Hem sizi uyarırlar, canınızı korumaya çalışırlar hem de kendileri yasal sorumluluktan kurtulur!
-*-*-
Sağlık ve güvenlik tedbirleri…
-*-*-
İnsanların diledikleri yerden, diledikleri gibi denize girememesi lazım…
Denize girilen yerlerde cankurtaran ve uyarı bayrakları olması lazım…
-*-*-
Eğer yoksa, ki ülkenin sadece belli başlı büyük işletmelerinin bu tür uygulamaları vardır; Gökhan Yılmaz’ın ölümünden “KKTC Devleti” sorumludur!
-*-*-
Eşit ve egemen devlet!
İki devletli çözüm!
Kıbrıslı da der; “Yörüyün be işeyin dayatın!”…
Eski Alman futbolcu Mesut Özil de anlasın diye yazıyorum
Zürih Antlaşmaları, Şubat 1959'da Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs'ın bağımsızlığını ve anayasasını belirlemek üzere imzalandı…
-*-*-
Antlaşmalar, Kıbrıs'ın bağımsız bir devlet olmasını kararlaştırdı…
-*-*-
Ve bu antlaşmalarla Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti eden garantör ülkeler oldu…
-*-*-
Antlaşmalar, EOKA'nın enosis (Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleşmesi) ve TMT’nin taksim (Kıbrıs'ın ikiye bölünmesi) taleplerini reddetti…
-*-*-
Birleşik Krallık, antlaşmalarla birlikte Ağrotur ve Dikelya'daki Egemen Üs Bölgeleri'ni kontrol etmeyi sürdürdü…
-*-*-
Ve bu antlaşmalar imzalandığı günlerde, Kıbrıslı Türkler, o zamanki yaklaşık 110 bin kişilik nüfuslarının büyük bölümünün katılımı ile Lefkoşa’da dev bir kutlama yaptı…
(Fotoğraf: Avdelopoulos Archive – Politis)