“Hüseyin Ruso, babamın anıları ve bizden önceki gençlik…”

Sevgül Uludağ

Avukat Ahmet Said Sayın

Şehit Hüseyin Ruso’nun naaşının Tekke Bahçesi şehitliğinde bulunmuş olması sarsıcı bir olaydı, toplumda bir şok dalgası yarattı ve bu haber günler süren bir tartışmayı ateşledi. Tartışılan konular halen sürüyor. Onun gibi kahraman ve önderlik özellikleri bulunan birisi nasıl olur da başka bir isimle ve Kaymaklı’dan değil de başka bir yerden gelen birisi gibi defnedilmiş olurdu. Bunu günün koşulları ile açıklamak mümkün müdür, bilmiyorum.  

Hüseyin Ruso’nun adını ve savaş sırasında öldüğünü hep bilirdim,  onun kayıp olduğunu ise çok sonradan, yirmili yaşlarımda öğrendim. Ama Hüseyin Ruso’yu esasen nereden bildiğimi hatırlamaya çalışıyordum. Hayatıma yön verecek sınavlardan biri olan ÖSS’ye Lefkoşa’da Şehit Hüseyin Ruso orta okulunda girmiştim. Bu olabilir miydi? Sanki daha geriden bir çağrışım geliyordu.  Aklıma hemen babamın ara sıra anlattığı gençlik ve 1974’deki savaş anıları geldi. Ama bu mutlaka, 1948/49 doğumlu babam Mustafa Kemal Sayın’ın  ilk gençlik anılarından olmalıydı. Çünkü Hüseyin Ruso, 1963 Kaymaklı savaşında şehit olmuştu. Babamı telefonla arayıp veya evine gidip ona soramıyor, hafızamı tazeleyemiyorum çünkü on dört yıldan beridir babam da anılarımızda yaşıyor.

Her neyse, babamın, Hüseyin Ruso hakkında içerleyerek ve ondan sitayişle (övgüyle)  bahsettiğini hatırlıyorum. Onun hocası olduğunu ve savaşta şehit olduğunu bana söylemişti. Bu anlatıya göre Ruso, disiplinli ve sevilen bir öğretmendi.   Babamın bir dönem Lefkoşa’da okuduğunu anlattığını da hatırlıyorum.  Acaba Hüseyin Ruso hangi okulda hocasıydı? Sonra Şehit Ruso’nun kız kardeşi ile Sevgül Uludağ tarafından yapılan röportajda Ruso’nun Girne Anafartalar orta okulunda, 1962 yılında beden eğitimi öğretmenliği yaptığını okuyorum.  Böylece kafamda eksik olan her şey birleşiyor.

Demek ki Hüseyin Ruso babamın öğretmenliğini Girne’de yapmıştı. Hafızamı daha çok zorluyor, notlarını karıştırıyorum ama daha fazla bir şey bulamıyorum. Zaman hatıraları silikleştiriyor. Bir de o hatıralar sizin değilse ve size anlatılan öykülerse, masalsı geliyor.  Belki bir gün bir yerlerde bir not, bir yazılı anıya rastlayacağım. Çünkü babam çok yazan, çok okuyan birisiydi ve bize büyük miktarda “evrak-ı metruke” bıraktı. Yani, terk edilen, arkada bırakılan varakalar, kağıtlar. Notlar ve yazılar. Onları bir bir taramak ve eğer bir yerlere yazdıysa Hüseyin Ruso hakkındaki anılarını bir yerlerde yakalamak lazım.

Ancak Hüseyin Ruso, sadece babamın değil, o dönemde birçok kişinin öğretmeni, sadece öğretmen de değil, bu kadar sevilip sahiplenildiğine göre zamanının gençlik lideriydi. Çarpışmalar sırasında öldüğü zaman 28 yaşında olan bu aktif ve sportif genç adam, şimdiki gençlerin belki de hiçbirinin üstlenmeyeceği bir görevi sürdürüyordu.  Ateş altında halkını savunmak ve Kaymaklı bölgesinin boşaltılması söz konusu olduğunda orada kalmak ve olduğu yerde direnmek.   Savaşların kimseye faydası yoktur ve savaş istemek ise deliliktir. O yüzden günlük yaşamda dikkatli bir dil kullanmak ve daima barış yanlısı olmak lazım. Ancak olayları da yaşandığı şekilde ele almalıyız. Kaymaklı savaşında Kıbrıslı Türk siviller, devlet güçleri ve paramiliter faşistlerce saldırıya uğrayan taraftı.  O gün neler yaşandığı ve 1963 tarihindeki iç savaşın neden çıktığı, Hüseyin Ruso’nun içinde bulunduğu savaş koşulları konusuna girmiyorum, çünkü bu benim değil tarihçilerin işi olmalıdır.  Ancak iyi biliyoruz ki Hüseyin Ruso, ülkedeki büyük bir bunalım anında, yani iki toplum arasında iç savaş sırasında, kaçmadı. Direndi ve halkının güvenliği için onların yanında yer aldı.  

Acaba bugünkü gençlik, ki bende 35 yaşında olan birisi olarak o gençliğin üyesiyim, bu gibi ağır koşullara katlanabilir miydi? Gözlemlerime dayanarak, “sanmıyorum” diyebilirim. Çünkü günümüz gençleri çok büyük oranda bireyselliğe yönelmişler, toplumculuğu unutmuşlar, halkçı ve ilerici düşünceyi terk etmişlerdir. Bencillik ve kendini kurtarma anlayışı yükselmiş, uyuşturucu maddeler birçok gencin akılları ve hayatlarını ele geçirmiştir. Ancak Hüseyin Ruso, sporcu kimliği ve enerjisi ile, birçok insanın hayatını etkilemişti. O dönemin genci Hüseyin Ruso ile günümüz gençleri bence kıyas kaldırmaz. Sadece Ruso’nun değil, o dönemin gençlerinin de şimdikinden farklı olduklarını düşünüyorum.   Ancak her zaman söylerim ki, istisnalar kaideyi bozmaz. Kendini bilen ve sorumluluk sahibi  gençlerimizi de tenzih ederim.  

Dün genç olup,  günümüzde orta yaşlı ve ileri yaştaki insanların bazıları ise abartılı öyküleri severler, kendi uydurup inandıkları  kahramanlık destanlarını ballandıra ballandıra anlatırlar. Fakat gerçekten birinci ağızdan dinlediğimiz bazı anlatılar da hakikaten sarsıcıdır.   Savaşı görmüş,  birebir içinde bulunmuş kaç kişi  gördüysem, psikolojilerinin pek iyi olmadığını hemen anladım. Ve hiç biri kahramanlık öyküsü anlatmadı, hayatları inişli çıkışlı olan, ruhlarında fırtınalar kopan bu insanlar belli noktalarda ya derin bir sessizliğe büründü veya gözleri buğulandı. Dilerim ki, kimse savaşı yaşamasın, savaş ülkemize asla uğramasın, tüm dünyadaki savaşlar son bulsun.

Bu yazı vesile ile Şehit Hüseyin Ruso’yu ve onun öğrencisi babamı andım, ruhları şad olsun. Ruso’nun kayıp  cenazesi 54 sene sonra bulununca, mutlaka acıları depreşen ailesine de sabırlar dilerim.  Hüseyin Ruso’nun bulunması, sadece onu ismen ve babasının anlattıkları ile bilen beni bile ciddi anlamda etkilediğine göre, yakın akrabaları ve arkadaşlarını kim bilir ne kadar sarsmıştır.

Bugünlerde cenazesinin nereye defnedileceği konu olmuştur, naşının aileye iadesinden bu yana günler geçmiş ama henüz defnedilememiştir.  Ailesi şehit düştüğü yerde yapılan anıtın olduğu yerde defnedilmesi için çok haklı bir talepte bulundu. Çünkü bu kadar sene kayıplarının manevi anısı orada, öldüğü yerde bulunmuştu.  İdare ise buna itiraz ediyor ve bir şehitliğe veya mezarlığa defnedilmesi konusunda ısrar ediyor. Efendiler, bugüne kadar Hüseyin Ruso’yu ailesinden ve uğruna savaş verdiği toplumundan sakladınız, aramamak sormamakla adeta kaybettiniz. Artık  bulunduğuna göre, bırakınız da ailesi ve toplumu karar versin. Toplum vicdanında Hüseyin Ruso’nun olması gereken yer, Küçük Kaymaklı’da anıtının bulunduğu yerdir.  

Avukat Ahmet Said Sayın

19/20 Aralık 2017”


“Komitenin kararını değiştirmesini istiyoruz…”

Hüseyin Ruso’nun yeğeni Levent Ruso, dün sosyal medya üzerinden düşünce ve duygularını paylaşarak şöyle yazdı:

“Bir çoğunuz duymuşsunuzdur, 1963 hadiselerinde Küçük Kaymaklı köyü düştüğünde, son ana kadar halkının hayatını kurtarmaya çalışırken şehit düşen amcam Hüseyin Ruso’nun kayıp olan naaşı, tam 54 yıl sonra, bundan yaklaşık bir ay önce bulunmuştu…

Bu olay ailemizde bir yandan sevinç yaratırken, diğer bir yandan da onun Lefkoşa’nın merkezinde, ilginçtir çocukluğumun bir bölümünü geçirdiğim, orada koşturduğum, oyunlar oynadığım Tekke Bahçesi’nde bulunmuş olması ve bunca yıl bunu bilen birinin çıkmamış olmasından dolayı da büyük bir burukluk yaşatmıştır.

Diğer bir burukluğu ise Hüseyin amcamın yine sürpriz bir şekilde Kayıp Şahıslar Komitesi’nin listesinde bulunmaması ile yaşadık.

Nereye defnedileceği kararı verilmeden önce tüm Küçük Kaymaklı camiası, derneği ve kulübü, Ruso ailesine, Hüseyin Ruso’nun onun vurulup şehit düştüğü, her yıl 25 Aralık’ta orada törenlerin yapıldığı, sevenlerinin onu bedenen orada olmasa da ziyaret edip duasını okuduğu yani halen dikili olan anıtının olduğu yere gömülmesi konusunda telkinlerde, hatta taleplerde bulunmuştur.

Ruso ailesinin de düşüncesi aynı olduğundan Şehit Hüseyin Ruso’nun 25 Aralık’ta anıtının olduğu yere defnedilmesi üzerinde karar birliğine varıldı. Herkes bunun son derece uygun olduğunu ve öyle olması gerektiğini düşünürken, bu karar nedense onu onaylayacak Şehitlikler ve Anıtlar Komisyonu’ndan yine sürpriz bir şekilde geçmedi ve Ruso ailesi yine büyük bir burukluk yaşamak durumunda bırakıldı… Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği’nin olumsuz yaklaşımından etkilenerek alınan bu kararı anlamak pek mümkün değildir. Şehit Hüseyin Ruso, mücadele tarihimizde sembol olmuş, kendini halkı için kahramanca feda etmiş, tüm Kıbrıs Türkü’nün kalbinde yer tutan bir şehidimiz olduğu için adına anıt dikilmiştir. Onun anıtının olduğu yere gömülmesi, hepsini büyük bir saygı ile andığımız diğer şehitlerimizi küçültmez, aksine onları daha da yüceltir. Bu arada Ruso ailesindeki tek şehidin Hüseyin Ruso olmadığını, 1974 yılında da nur içinde yatsınlar bir diğer amcam Mustafa Ruso’yu ve halen “kayıp” olan eniştem İbrahim Latif İnce’yi de kaybettiğimizi hatırlatmak isterim…

Ruso ailesi ve koskoca Küçük Kaymaklı camiası, Şehit Hüseyin Ruso adına anıt dikmek için bir talepte bulunmuş değildir. Bunu devlet, zamanında uygun görmüş ve yaptırmıştır. Bizler sadece onun var olan anıtı ile bütünleşip tam 54 yıl sonra artık kendine ait olacak anıt-mezarında huzura kavuşması için mücadele vermekteyiz. Dolayısı ile komiteden yanlış olduğuna inandığımız kararlarını yeniden gözden geçirmelerini ve değiştirmelerini istiyoruz… Şehit Hüseyin Ruso’ya anıtının olduğu yere gömülmeyi layık görmeyenler, belki de onun anıtının varlığından, bir ortaokula, stadyuma adının verilmesinden de rahatsızdırlar!...”


***  Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu eski müdürü Salih Emral:

“Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu mezunu olan Başbakanımızın sağduyu ile hareket edip, ailenin taleplerini yerine getireceğine inanıyorum…

Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu eski müdürü Salih Emral, sosyal medya paylaşımında şöyle yazdı:

“Az önce Şehit Hüseyin Ruso ile ilgili olarak bir arkadaşımın paylaşımından Ruso'nun defin edileceği yer konusunda sıkıntılar olduğunu gördüm ve üzüldüm. Bu paylaşımı da yapma ihtiyacını hissetim. Lütfen başka yerlere çekilmesin: Şehit Hüseyin Ruso adını ilkokulda iken yanılmıyorsam Çocuk dergisinde yayınlanan 'Uyan Ruso Uyan Bak Neler Oldu. Küçükkaymaklı Düşmanla Doldu' isimli şiirle duydum.

1969-70 Ders yılında Bayraktar Ortaokulu 'B' de ortaokula başladım. 25 Aralık 1971 tarihinde okulun adı Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu oldu. Ben son sınıfta idim ve sonrasında mezun oldum. Aradan geçen lise, üniversite, askerlik yılları bitti ve 1980 yılında Lefke Gazi Lisesi'nde öğretmenliğe başladım. 1982 yılına Lefkoşa'ya nakil almam gerektiğinde okulumu tercih ettim, nedenlerinden biri o okuldan mezun olmamdı, diğeri ise o şiirdi.. Okula geldiğim günden itibaren Şehit Hüseyin Ruso'nun ismine yakışır bir şekilde ve o ismi daha da yüceltmek için görev yaptım. 1982'de öğretmen olarak geldiğim okulumda 2000 yılında müdürlük görevini devraldım. Müdürlük görevini aldıktan sonra arkadaşlarımla ve Ruso ailesi ile birlikte (Rahmetlik Salih Ruso'yu da saygı ile anıyorum) Şehit Hüseyin Ruso'nun büstünü okulumuza diktik. Bu konudaki düşünce bana ait idi ve amaç Ruso'un simasını soyutluktan somuta dönüştürmekti. (Ruso'nun simasını okulumuz öğrencilerimizin belleklerine yerleştirmekti ki bunu da başardığımıza inanıyorum.) Büstün yapımına dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Başbakanı Derviş Eroğlu da büyük katkılar koymuştur, onları unutmak mümkün değildir.  Şehit Hüseyin Ruso Ortaokulu'nda 3 yıl öğrencilik, 13 yıl öğretmenlik, 7 yıl müdür muavinliği ve 17 yıl müdürlük görevi yapan birisinin kendisini RUSO ailesinin bir ferdi olarak görmesi doğaldır ve ben de kendimi öyle görüyorum. Şehit olduğu yerde andığımız HÜSEYİN RUSO'YU Şehit olduğu yere defnedelim ve orada anmaya devam edelim. Başbakanımız Hüseyin Özgürgün de okulumuzun mezunu olup öğrenci olduğu yıllarda ŞEHİT HÜSEYİN RUSO ismini başarı ile temsil etmiştir. Başbakan'ın sağduyu ile hareket edip RUSO AİLESİNİN taleplerini yerine getireceğine inanıyorum.”


***  Yaşar İsmailoğlu:

“Hüseyin Ruso bana “eğer iyi bir sporcu olacaksan, her şeyden önce iyi bir insan olmalısın” derdi…”

Yaşamını İngiltere’de sürdüren Yaşar İsmailoğlu, Hüseyin Ruso’nun Leymosun’da kendi spor hocası olduğu dönemle ilgili bir anısını sosyal medyadan paylaşarak şöyle yazdı:

“Hüseyin Ruso bana şunu demişti: "Eğer iyi bir sporcu olacaksan herşeyden önce iyi bir insan olmalısın…" O bizimle Leymosun eski hastahanesinin önünden taa Polemidya köyüne kadar koştururdu. Yine diyordu ki bize "İyi bir sporcunun iyi nefesi olmalıdır. Bunun yolu da koşmaktır. Koştuğunuz zaman ciğerlerinize oksijen doldurmalı ve yarışmalarda bunu kullanabilmelisiniz" derdi. Onu unutmak mümkün mü? O yüreğimizde ve cesaretimizde yaşıyor. Nurlar içinde uyuyordur, ondan da çok eminim…”

DEVAM EDECEK...