Holguin, Kayıplar Komitesi Laboratuvarı’nı ziyaret etti...

Sevgül Uludağ

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin, haftasonu Kayıp Şahıslar Komitesi Laboratuvarı’nı ziyaret ederek burada, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade, Kıbrıslırum Üyesi Leonidas Pandelidis ve Üçüncü Üye Pierre Gentile’den, asistanlarından ve bilim insanlarından yürütülmekte olan çalışmalar hakkında bilgi aldı.

BRT’nin haberine göre Birleşmiş Milletler Genel Kurulu haftasında BM Genel Sekreteri’nin evsahipliğinde iki toplum lideri ve genel sekreterin katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan üçlü görüşmeye hazırlık mahiyetinde adada temaslarda bulunan Holguin, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Hakkı Müftüzade eşliğinde, Kayıplar Komitesi’ne ziyaretini gerçekleştirdi.


***  Portekiz hükümetinden Kayıplar Komitesi çalışmalarına destek:

“Kayıplar Komitesi’nin çalışmaları, çok değerlidir...”

Portekiz hükümetinden Kayıplar Komitesi çalışmalarına destek belirtildi... Portekiz’in Kıbrıs Büyükelçisi Vanda Sequeira yaptığı açıklamada “Kayıplar Komitesi’nin çalışmaları çok değerlidir” dedi.

Cyprus Mail gazetesinin 13.9.2025 tarihli sayısında Tom Cleaver imzasıyla yayımlanan haberde, özetle şöyle denildi:

***  Geçtiğimiz Cumartesi günü Portekiz’in Lefkoşa’daki büyükelçisi Vanda Sequeira  “Portekiz hükümeti, Kıbrıs’taki Kayıplar Komitesi çalışmalarını çok değerli buluyor” diye konuştu.

***  Portekiz Büyükelçisi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Kıbrıs şefi Jakhongir Haydarov’la bir bağış anlaşması imzaladıktan sonra Cyprus Mail’e konuştu.  Bağış anlaşması, Portekiz’in Kayıplar Komitesi’ne 15 bin Euroluk bağışını içermekte – böylece 2018 yılından bu yana Portekiz, komiteye 30 bin Euroluk bağışta bulunmuş olacak.

***  “Portekiz, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin son derece değerli bir kurum olduğuna inanıyor, gerek 1963-64 ve gerekse 1974’te yaşanan trajik olaylar sonucu sevdiklerini kaybetmiş olan Kıbrıs’taki her iki toplumdan da binlerce ailenin bir sonuca ulaşmalarını sağlamaktadır Kayıplar Komitesi” diye konuşan Portekiz Büyükelçisi, “Kayıplar Komitesi, iki toplumlu özgün bir mekanizma olarak insancıl hedeflerin en karmaşık siyasi koşullarda dahi çalışabileceğini gösteren bir örnektir” dedi.

***  Portekiz Büyükelçisi, “Kıbrıs’ta işbirliği ruhu zorunludur, yeniden yakınlaşmanın köşe taşlarından birisi de güven oluşturmaktır çünkü” dedi.

***  Kayıplar Komitesi’ne yapmış oldukları bağış hakkında da konuşan Portekiz Büyükelçisi Vanda Sequeira, “Umarım ki bu yeni bağış, Kayıplar Komitesi’ne kayıp şahısların kalıntılarının kimliklendirilmesi konusundaki yaşamsal insancıl çalışmasına yardımcı olur, aileler böylece bir miktar huzura kavuşabilir” dedi.

***  Büyükelçi, “Portekiz, Kıbrıs'ta din veya etnik kökene bakılmaksızın tüm Kıbrıslıların yararına insani yardım ve uzlaşmayı desteklemeye kararlılıkla devam ediyor" diye konuştu.

***  2006 yılında canlandırılan Kayıp Şahıslar Komitesi, Kıbrıs’ın iki toplumlu çatışmalarında kayıp edilen 2 bin 2 “kayıp” şahsın akibetini öğrenip onları kimliklendirmek görevini yerine getiriyor ve bugüne kadar yürütülen kazılarda 1,707 şahıstan geride kalanlar bulunup çıkarılmış ve 1,057’si resmi Kayıplar Listesi’nden olmak üzere 216 diğer şahıs da kimliklendirilmiş.

***  Kimliklendirilmiş olanlardan 296’sı Kıbrıslıtürk, 761’i ise Kıbrıslırum... Bu yıl içerisinde toplm 17 şahsın kalıntılarına ulaşılmış ve bunlardan altısı kimliklendirilmiş bulunuyor. Bunlardan beşi Kıbrıslırum, biri ise Kıbrıslıtürk.

***  Kayıp Şahıslar Komitesi, çalışmalarını bağışlarla yürütüyor, bu bağışlar devletlerden ve sık sık yardımda bulunan uluslararası örgütlerden yapılıyor. Kayıplar Komitesi’nin eski Üçüncü Üyesi Paul-Henri Arni, geçen sene yaptığı açıklamada, Kıbrıs’ın kayıp şahısları aramada “en iyi sonuçlar elde eden ikinci ülke” olduğunu söylemişti. Paul-Henri Arni’ye göre gerek çatışmalar, gerekse siyasi şiddet nedeniyle insanların kayıp edildiği 42 ülke bulunuyor ve ona göre bu ülkelerin çoğunda kayıpların akibetini bulma orani yüzde 20’nin altında... “Bazıları yüzde sıfır, bazıları ise yüzde bir. Gürcistan’da bu oran yüzde 16. Arjantin’de ise bu oran yüzde 20’dir” diye konuşmuştu Arni.

***  Geçen hafta Bosna-Hersek’in İnsan Hakları Bakanı Sevlid Hurtiç’in yaptığı açıklamaya göre, kayıp kalıntılarına en fazla ulaşılan ülke eski Yugoslavya, burada kayıp şahısların yüzde 75’inin gömü yeri bulunmuş... Hurtiç’e göre 1992 ile 1995 yılları arasında Bosna savaşında kayıp edilmiş olan 7,580 kişi hala kayıp. Hurtiç, “7,580 kişi hala kayıptır. En zor vakalar, kanıtların yok edilmeye çalışıldığı vakardır. Aradan zaman geçti, görgü tanıklarının ve kayıpların yakın akrabalarının ölümü de işimizi zorlaştırmıştır” diyor.

(CYPRUS MAIL’de 13.9.2025’te Tom Cleaver imzasıyla yayımlanan haberi derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Haydarov ve Sequeira, bağış anlaşmasını imzalarken. Foto Cyprus Mail...


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR DÜNYADAN MEDYANIN ÇABALARI...

“Suriye'nin kayıp çocukları...”

Haya Al Badarneh/Jess Kelly - BBC

Reem el-Kari ve kuzeni Lama, masanın üzerine yayılmış onlarca çocuk fotoğrafını inceliyor. Lama kuzeninin kayıp oğlu Kerim'e ait olduğunu düşündüğü bir fotoğrafa işaret ediyor.

Reim, 2013 yılında Suriye'deki iç savaş sırasında babasıyla birlikte ortadan kaybolduğunda iki buçuk yaşındaydı.

2024 sonlarında devrilen Beşar Esad diktatörlüğünde ortadan kaybolan ve halen kayıp olan 3 bin 700'den fazla çocuktan biri o.

Bugün 15 yaşında olmalı.

Reem el-Kari'ye ve kuzenine yardım eden kişi "Gözleri yeşil mi?" diye soruyor masanın arkasından.

Bu kişi eski First Lady Esma Esad'ın 2013 yılında kurulmasına aracılık ettiği Suriyeli çocuk sığınma evi Lahan El Hayat'ın yeni müdürü.

İki kadının seçtiği fotoğraflara bakıyor ve Kerim'in iki yaşındaki fotoğrafıyla karşılaştırıyor.

Anne el-Kari, oğlunun göz rengiyle ilgili soruya "Evet" cevabı veriyor.

"Saç çizgisi..." diye düşünüyor adam. "Benzerlik var ama..." diyor ve sonra sesi kısılıyor. Başarmaya çalıştıkları şey çok zor.

Lahan Al Hayat, 2011-2024 iç savaşı sırasında gözaltına alınan ebeveynlerin çocuklarını koruma altına almak için kurulan birkaç merkezden biri.

Gözaltına alınanların çocukları yakın akrabaların bakımına verilmek yerine, yetimhanelerde tutuluyor ve siyasi piyon olarak kullanılıyordu.

Bazı durumlarda çocuklar sahte kağıtlarla yetim olarak kaydediliyor veya kimlikleri değiştiriliyordu.

Bu durum onları, o zaman olduğu gibi şimdi de takip etmeyi zorlaştırıyor.

Esad yönetimi 2024 Aralık ayında aniden çöktüğünde, gazeteciler, aktivistler ve aileler, onlarca yıllık diktatörlük süresince hayal bile edilemeyen kaynaklara, yerlere ve belgelere erişebildi.

BBC Dünya Servisi, araştırmacı gazetecilik oluşumu Lighthouse Reports ve beş başka kuruluşla birlikte, Suriye rejimi tarafından akrabalarından gizlenen 323 çocuğa ilişkin veri toplamaya başladı.

Bu çocuklar bir yetimhane ağında saklanmıştı.

Araştırmacı gazeteciler, binlerce sızdırılmış ve elde edilmiş belgeyi inceledi ve doğrulamaya çalıştı.

Yapılan analiz, bu yetimhaneleri işleten ve diğer tüm kuruluşlardan daha fazla çocuğu kabul eden kuruluşa işaret ediyor; merkezi Avusturya'da bulunan SOS Çocuk Köyleri Uluslararası adlı bir yardım kuruluşu bu.

SOS, 130'dan fazla ülkede faaliyet gösteriyor. BM, Avrupa hükümetleri ve kişisel bağışlar da dahil olmak üzere yılda yaklaşık 1,9 milyar dolar topluyor.

Yapılan araştırmada SOS için çalışmış 50'den fazla ihbarcı ile görüşüldü.

Bunların birçoğu, Suriye'deki SOS'in üst düzey isimlerinin doğrudan Esad yönetimi tarafından atandığını söyledi.

Kocası Beşar ile birlikte insan hakları ihlalleri nedeniyle AB ve İngiltere tarafından yaptırım kapsamında olan Esma Esad'ın da kuruluşta etkili bir rolü olduğunu savunuldu.

Ayrıca bu yardım kuruluşunun daha fazla fon elde edebilmek için koşulları ne olursa olsun "her çocuğu almaya" yöneldiği de anlatıldı.

Yardım kuruluşu, iddialar üzerine yapılan iç incelemenin ardından, 2013-2018 yılları arasında SOS Suriye tarafından uygun belgelere sahip olmayan 140 çocuğun alındığını kabul etti.

Bunlardan 104'ünün daha sonra Suriye istihbarat servisleri veya Sosyal İşler Bakanlığı tarafından geri alındığı savunuldu. SOS, bu 104 çocuğun nerede olduğuna dair hiçbir bilgisi olmadığını da açıkladı.

Yardım kuruluşu yetkilileri, 2018 yılından itibaren Suriye'deki siyasi tutukluların çocuklarının kabul edilmemeye başlandığını söyledi.

Ancak yaptığımız araştırmada, 2022 yılına kadar SOS'e kaydedilen çocuklara dair belgeler gördük.

SOS'in Suriye bürosunun aşağıdakileri yaptığını da tespit ettik:

***  Esad hükümeti veya Suriye istihbarat servisleri çocukları kendilerine geri göndermelerini istediğinde, onlara buralarda kimin bakacağı kontrol edilmedi.

***  Kimliklerinin değiştirildiği bilinen çocuklar merkeze kabul edildi ve bir vakada bakım altındaki bir çocuğa resmi olarak farklı bir isim verdi.

***  Suriye istihbaratının, akrabalara ziyaret izni verilmemesi, velayet verilmemesi veya çocuklar hakkında bilgi verilmemesi yönündeki talimatlarına uyuldu.

***  Personelin çocuklara ailelerinin fotoğraflarını göstermesi veya aile hakkında konuşmasını yasakladı.

 ***  Rejimin düşmesi sonrası, çocuklarını bulmalarına yardımcı olabilecek bilgi arayışındaki annelerle iletişime geçmekte yavaş davranıldı veya hiç ilgilenilmedi.

SOS Uluslararası şu yanıtları verdi:

"Çocukların ailelerinden zorla ayrılmasından ve ailelerin çocuklarının nerede olduğunu bilmeden yıllar geçirmesinden derin üzüntü duyuyoruz. Bu asla olmamalıydı. Bağımsız soruşturmalardan ders çıkarma ve gelecekte daha iyisini yapma konusunda kararlıyız."

Kurumun CEO'luğunu vekaleten yürüten Benoît Piot, BBC'ye verdiği röportajda, yardım kuruluşunun "bir terör sistemi" olarak işlediğini söylediği Esad yönetiminin emirlerini uyguladığını ifade etti.

Suriye'de birçok ebeveyn, çocuklarına ne olduğunu hâlâ bilmiyor.

Suriye'deki kayıp çocuklara ait sahte ve kayıp belgelerden oluşan karmaşa, hayatta kalan anne ve babaların herhangi bir bilgi için bir kurumdan diğerine koşturmak zorunda kalması anlamına geliyor.

Oğlu Kerim'i arayan Reem de bunlardan biri.

Oğlunun SOS veya Suriye'de tutukluların çocuklarını kabul eden başka bir kurum tarafından kabul edilip edilmediğini bilmesi imkansız.

Ancak Reem zengin olan kocasının nakit sıkıntısı çeken Esad rejimi tarafından 2016'da hapishaneye atıldığına inanıyor. Bu nedenle babasıyla aynı gün kaybolan oğlunun da bir yetimhaneye gönderilmiş olma ihtimalinin arttığını düşünüyor.

Reem, Lahan Al Hayat'tan eli boş dönmesinden önce Sosyal İşler Bakanlığına gitti.

Bakanın ülke dışında, kayıp vakalarından sorumlu müdürün ise tatilde olduğu söylendi. Sonra da kayıp çocuklar konusundaki çalışmaların bakanlığın beşinci katındaki bir güvenlik kurumuna havale edildiği bilgisi verildi.

Reem, BBC çekim ekibiyle birlikte yukarı çıktı. İznimiz olmasına karşın hemen çekimi durdurmamız istendi ve bakanlık Reem'e başka bir yardımda bulunmayı reddetti.

Mayıs ayında bakanlık, Esad yönetimi döneminde çocukların akıbeti konusunda yeni bir soruşturmaya başlanacağını açıklamıştı. Ancak personel sayıları kısıtlı ve binlerce belgeyi incelemekle görevli birkaç gönüllü, henüz herhangi bir bulgu açıklamadı.

Reem daha sonra Kerim'in yaşındaki çocukları almasıyla bilinen bir yetimhaneye gitti. Telefonunu çıkartıp, oğlunun fotoğrafını buldu ve kuruluşun müdürüne gösterdi.

Kadın sessizce başını iki yana sallayarak yanıt verdi. Reem'in gözleri yaşlarla doldu. Normalde çelik gibi olan sinirleri bu kez dayanamamıştı.

En sonunda yakın döneme kadar Esad'ın yakın danışmanlarından birinin kızı olan Samar Daaboul'un yönettiği SOS Suriye'ye gitti. Dabooul aile bağlantılarının yaptığı işi etkilediğini reddediyordu.

Reem'e Kerim'in doğum tarihi soruldu ve kayıtların sık sık değiştirilmesi yüzünden bunun işe yaramayabileceğine dikkat çekti. Bunun yerine SOS'in aldığı çocukların fotoğraflarını görmeyi istedi. Fakat mahremiyet gerekçesiyle bunu reddettiler.

Birkaç hafta sona SOS Uluslararası'ndan bir e-posta aldı. Kuruluş altı ay içinde yanıt vereceklerini söylüyor ve ayrıca SOS Suriye ile, yani yeni döndüğü kuruluşla doğrudan temas etmesini tavsiye ediyordu.

Konuştuğumuz diğer ebeveynler de SOS ile temasa geçmelerinin ardından aylardır yanıt almayı beklediklerini anlattı.

Benoit Piot'ya Sosyal İşler Bakanlığı'ndaki belgelerin neden çocukların 2022'ye dek SOS Suriye'ye alındığına işaret ettiğini sorduk.

Viyana'daki ekibin bunun "farkında olmadığını" söyledi ve başlattıkları "zorla SOS'e yerleştirilen çocuklar konusundaki dış soruşturmanın gerçeği ortaya çıkarabileceğini" söyledi.

SOS'in hala insan haklarını ihlal eden ülkelerde faaliyet gösterdiğini söylediğimizde de Piot, SOS International'ın üyelerine "Kötü bir nedenle ebeveynlerinden ayrılmış çocukları kabul etmeyin" tavsiyesini verdiğini anlattı.

Aralarında SOS'in Viyana'daki merkezinde yer alan dört üst düzey yöneticinin de bulunduğu 50'den fazla eski ve mevcut SOS çalışanı BBC ve araştırma ortaklarına konuştu.

Kuruluşun Suriye'deki tutukluların çocuklarını alması konusunda aldığı birden çok ihbar karşısında çok az şeyin yapıldığı ya da yavaş harekete geçildiği bir tablo çizdiler.

Konuştuğumuz diğer eski üst düzey SOS Uluslararası yöneticileri gibi adının açıklanmasını istemeyen bir müdür "SOS Suriye meseleyi SOS merkezine aktardığında, üst düzey yöneticiler ayrıntıları bilmek istemedi ve somut adım atmaktan, sorumluluk almaktan kaçtılar" dedi.

Reem'in tersine, Omama Ghbeis çocuklarına kavuştu. Ancak kardeşinin insani çalışmaları nedeniyle hapiste kaldığı üç yılın ilk ikisinde, çocuklarının nerede olduğu konusunda hiçbir fikri olmadığını söyledi.

Dört ve sekiz yaşındaki kızları Leyla ve Layan'ı SOS Suriye almıştı.

Omama çocuklarının başına gelenler nedeniyle kurumu affedemediğini söylüyor.

Akrabalarının kızlarıyla temas etmeye çalıştığını ama bunun "yasak" olduğu yanıtını aldıklarını söylüyor. Kızların aileleri hakkında konuşmalarına ya da fotoğraflarını görmelerine izin verilmediğini ekliyor. Leyla'nın bir seferinde ailesini çok özlediğini söylediğinde bir SOS çalışanının Facebook'taki fotoğrafları gösterdiğini ama bunun resmen "yasak" olduğunu söylediğini anlatıyor.

Kızlar annelerine kavuştuğunda da, kuruluşun adlarını değiştirdiğini anlattıklarını belirtiyor.

BBC ve bu araştırmadaki ortakları, Suriye istihbaratı belgelerinde Layan'a Layal Mossab dendiğini teyit etti.

Daha sonra suya düşen bir mahkum takası anlaşmasına hazırlık olarak tutuklandıktan iki yıl sonra kızların annelerini ziyaret etmesine izin verildi.

Omama bu noktada küçük Layan'ın kendisini tamamen unuttuğunu ve görüştüklerinde uzak durduğunu söylüyor.

"Hapishanedeki gardiyanlar bile göz yaşları içinde kaldı" diyor.

Ayrıca aile ayrıldıktan üç yıl sonra en nihayetinde buluştuğunda uzun ayrılığın aralarına mesafe koyduğunu da ekliyor.

"Her birimiz farklı bir dünyadan geliyorduk."

Omama, SOS Suriye'nin kızlarından ayrı kaldığı üç yılda oynadığı role öfkeli.

"SOS'in ülke dışından fonlanan bir insani kurum olduğunu biliyorum. Yani güçlüler. Rejimin oluşturduğu bir kurum değil. Tutukluların çocuklarının kaybolmasında oynadıkları rol affedilemez" diyor.

Reem'in Kerim'i arayışı ise devam ediyor. Öfkesi de.

"Kurtuluştan bu yana altı ay geçti ve çocuklarını arayan anneler için hala net bir yol yok" diyor...

(BBC - Haya Al Badarneh/Jess Kelly – 14.9.2025)

Reem'in kayıp kocası Osama Osama Turjman ve oğulları Kerim...