Hiçbir "muhatabımız" olmasın, kalmasın mı?

Mehmet Çağlar

 

Özetle başlamak gerekirse: Rumlar Anayasal düzende bir federal yapı ve topluluk esası için uğraş veriyorlar, ama bunu yaparken "Avrupa Federalizmi " diye tanımlanan "Federatif" sisteme de dönüşmesini istemiyorlar!
Türk tarafının önerilerine, Anayasa hukuku ölçütleriyle baktığımız zaman ise,
aslında merkezi yapısı zayıf kanatları güçlü olan bir federal anayasa istendiğini görebiliriz...

 "Crans Montana'da bir çözüm çıkmadı..." diyoruz...
Hayır, çıkmadı...  "Hayır"a meyletmenin de bir alemi yoktu!
Nasıl olsa sandıkta çoğunluğun değerleri ortaya çıkacaktı...
Yani gerçek şu ki, "herhangi bir anlaşma" aynı anda yapılan referandumlardan birinde bu reddedilebilirdi.
Elbette Crans Montana önemli bir ayaktı...
Ama "son ayak" değildi...

Pazartesi gecesi geç saatlerde  BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Güvenlik Konseyi üyelerine bir taslak rapor sundu...
Bu taslak rapora göre Guterres,
Güvenlik Konseyinin UNFICYP'nin görev süresini 31 Ocak 2018 tarihine kadar altı aylığına şimdiki yetkili gücüyle genişletmesini önermektedir...
Taslak raporda Antonio Guterres liderleri, Crans-Montana'daki hayal kırıklığı yaşatan sonuçları ve ileride olası yolları derinlemesine tartışmaları için davet de etti...
Bu oldukça önemli...

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis de, Kıbrıs konferansı ve sonucu konusunda bilgi vermek amacıyla dün akşam halka seslendi...

Çeşitli yayın organlarında Anastasiadis: "BM parametrelerinde müzakereye hazırım" diye verilmiş...
Oysa ki Anastasiadis,
BM Genel Sekreteri'nin ortaya koyduğu parametreler içerisinde bir çözümü müzakere etmeye de her zaman hazır olduğunu savunmuştu!
Ancak Crans Montana'da sonuç üretmek yerine Şubat 2018 seçimlerinde sonuç üretmeyi tercih etti...

Bu parametrelerin neler olduğu daha önce basına yansımıştır, yeniden buraya geniş olarak koymaya da gerek yok. Bunlardan yalnızca birine değinerek geçelim. 
Sn. Genel Sekreterin ortaya koyduğu parametrelere göre, 
Güvenceler konusu bir çözüme öncülük eden bir koşul oluyor!
Öyleyse olası yeni tur müzakerelerin başlamasından önce güvencelerin tartışılması ve çözülmesi gerekiyor...
Kolay mı çözmek?
Elbette, değildir...
Peki ne yapmalı?
Bu çıkan sonuçtan bir "sebep" üretip,
Kayda değer her şeyin çoktan bilindiğine inanan dinciler gibi yeni olasılıkların peşine mi düşelim?!

Kıbrıslı Türkleri dünya ile bütünleştirmekten vazgeçip, Ekonomik manada "sözümüzü tutmakla sorumlu" olduğumuz Türkiye dışında,
Hiçbir "muhatabımız" olmasın, kalmasın mı?