Hanya’da üç camii...
Küçük Hasan Paşa Camii...
"Yalı Camii", "İskele Camii" veya "Yeniçeri Camii" de dendi zaman zaman...
Şu anda sergi salanu...
-*-*-
1645'te Hanya'nın Osmanlı fethinden sonra inşa edildi...
Girit'te inşa edilen ilk cami olma özelliğini taşıyor...
Minaresi yok...
Merkezi bir kubbe ve yedi küçük kubbeyle çevrili kübik bir binadan oluşur...
-*-*-
Hünkar Camii...
Bina 1320’de Venedikliler tarafından St. Nicholas Kilisesi olarak inşa edildi..
Mağusa’daki ile aynı isim...
Osmanlı’lar Girit’i aldıktan sonra bir adet iki şerefiyeli minare eklediler ve camiye çevirdiler...
-*-*-
Osmanlılar Girit’ten ayrıldıktan sonra bir süre kapalı kalan bina; 1923’ten sonra Ortodoks Kilisesi
olarak kullanılmaya başlandı...
-*-*-
Ahmet Ağa Camii...
Tıpkı Hünkar Camii gibi Venedikliler tarafından inçe edilen bir Katolik kilisesine, Yeniçerilerin
kumandanı Haseki Ahmet Ağa bir minare ekletti.
Şu anda kapalı...
-*-*-
Hanya...
Osmanlılar, 17’inci yüzyılda Girit’i aldı...
İddialara göre, tıpkı Kıbrıs gibi oraya da Konya – Karaman’dan insanlar yerleştirildi..
Hanya’ya çok büyük bir de Mevlevihane inşa ettirildi...
Lefkoşa’da da vardı benzeri...
-*-*-
Sonra, Türklerin tamamı 1924 mübadelesiyle Türkiye'ye getirildi...
Bazı Türkler kaldı ve din değiştirdi...
-*-*-
Ancak kalanlar Türk müydü?
Karamanlı mıydı?
-*-*-
Karaman’dan Girit’e gidenler “Türk” değil, “Müslüman’dı!
-*-*-
Neden Türk değildi?
Çünkü Osmanlı’da “Türklük”, 19’lerin ilk 15 yılı içerisinde “gelişmiş” bir “milli kimlik”tir!
-*-*-
Kısacası, ister 1571 – ister 1645 olsun; Kıbrıs ve Girit’e Anadolu’dan getirilenler “Müslüman”
olabilirdi ama “Türk” demek o zaman için “kabul edilen bir kavram” değildir diye düşünenler çok!
-*-*-
Türkçe’de “Hanya’yı Konya’yı görmek” diye bir deyim var...
Hanya’yı Konya’yı görmek deyimi, çoğu kaynakta "başına gelenlerden ders almak, hayatın gerçek
yüzüyle tanışmak" anlamında geçiyor.
-*-*-
Bir başka şekilde de açıklamaya çalışalım…
"Hanyayı Konyayı görmek" deyimi, kişinin yaşadığı zorluklar veya deneyimler sonucunda olayların
gerçek yüzünü anlayarak akıllanması, başından geçenlerden ders çıkarması ve hayatın acı gerçekleriyle
yüzleşmesi anlamına gelir…
-*-*-
Bir iddiaya göre Hanya’ya Osmanlı’nın yönetici olarak atadığı kişi, askerlik yapmamak için vergi
ödeyen yerli ahaliye çok zulüm çektirmiş…
-*-*-
Müslüman ahali da pek perişanmış ve “Vali” onlara da aksi davranıyormuş…
-*-*-
Bir akşam, cami çıkışında, Hanyalılar toplanıp valiyi dövmüşler…
-*-*-
Bir kaynak şunu yazmıştır:
“…Vali güçlükle konağına dönerken, arkasından bağırarak seslenirler: 'Şimdi, Hanya’yı Konya’yı
anladın mı?'
-*-*-
“… O gece Hanya’da yaşanan bu olay, halkın adaletsizliğe karşı verdiği bir tür ders olurken, zamanla
ağızdan ağıza dolaşarak deyime dönüşür. İşte bu olaydan sonra halk arasında bu söz, olayların gerçek
yüzüyle karşılaşan ya da yaptığı işin sonucunu gören kişiler için kullanılmaya başlanıyor.”
-*-*-
Ancak “Hanya’yı Konya’yı görmek”; yukarıdaki vali olayından çok farklı şekilde de anlatılır...
Bir iddiaya göre, Girit’e yerleştirilen Konyalı Müslümanlar, burada – “Gonia” diye bilinen bir yerleşim
yeri kurmuşlar ve buraya “Gonya” demişler...
Bir çok kişi de zaman zaman hata yapıp, “Hanya ile Gonya’yı karıştırmış... Falan ve de filan!
-*-*-
Hikayeler boş!
-*-*-
Hanya şu anda “para basıyor!”...
Hanya’da, Osmanlı’da adı Kandiye, şimdiki adı Heraklion olan “Girit’in yönetim şehri”nde de “They
don’t say money to money” yani!
Paraya para demiyorlar!
İngilizce’de böyle bir söz var mı?
Yok, ben Türkçe’den çevirdim!
-*-*-
Haaaa kardeşlik mi?
Restorandayız...
Yan masamızda üç Türkiyeli...
Giritli garson soruyor, “Nerelisiniz?”...
Ortak dil İngilizce!
-*-*-
İki kadın bir adam...
Adam, Türkiye diyor...
Garson, “İstanbul?” diye ikinci soruya tek kelimeyle giriyor...
Adam, “Ankara” diyor!
Giritli garson, “we are brothers” diye bitiriyor sohbeti...
-*-*-
Cami, kilise, sinagog...
Allah’ın evleri...
Bazen kilise camiye dönmüş; bazen cami kiliseye...
Kimisi minare eklemiş; kimisi minareyi kaldırmasa da eski kiliseyi – camiden çevirip yeniden kilise
yapmış!
-*-*-
Katolik, Ortodoks, Müslüman...
Hepsi Allah’ın bu aynı evine girmiş...
İbadetini etmiş...
Türkler – Osmanlılar; ibadetlerini Arapça yapmış!
Belki bir şey anlamamış!
-*-*-
Sonuç?
Mahsun Kırmızıgül’ün şarkısındaki ve Giritli garsonun dediği gibi; “hepimiz kardeşiz!”...
Yönetenler hariç...
Akıllansak ve onlara uymasak da diyecektim...
Başka yazıya bırakayım...
Hünkar Camii
Küçük Hasan Paşa Camii
Ahmet Ağa Camii