Hem kundakçı, hem itfaiyeci

Cenk Mutluyakalı

Kimileri hem “kundakçı” hem de “itfaiyeci” rolünde…

Hani hem kibriti çakıyor...

Hem de “yangın var” diye çığlık atıyor...
İlk kendisi başlıyor yaygaraya…

Bir süre sonra bu kez itfaiyeci rolünde ortaya çıkıyor, “merak etmeyiniz, panik yok, söndürdük” diyor.
Kendisi izliyor çoğunlukla, uzaktan uzağa…

***

Hem elinde taş geziyor...

Camları indiriyor...

Hem de az sonra “camcı” rolünde geliyor...

***

Siyasiler var böyle...

Hekimler var...

Gazeteciler var...

Polisler var...

Bürokratlar var...

Var da var!

İlgiyi seviyorlar, dikkat çekmeye bayılıyorlar, ya güvensizliklerini, ya ayıplarını örtüyorlar.

***

İşte böyleleri, canla başla uğraşan doktorların, hemşirelerin; süreci sorumluluk ve duyarlıkla izleyen, uyaran, öneren siyasilerin... Ve teyit edilmiş bilgileri paylaşan, spekülasyona sarılmayan gazetecilerin... İyiyi ve umudu yansıtan polisin, bürokratın, memurun işçinin... Velhasıl doğrunun ve güzelin yanında yürüyen insanların hakkını yiyorlar...

***

Şimdi yaygaranın, feryat figan bağırmanın, tozu dumana katmanın, bir kaşık suda fırtına kopartmanın kimselere bir faydası olmuyor.
Böylelerine “ayıp ediyorsunuz” demek gerekiyor.
Hani “bozmak” gerekiyor, “utandırmak.”

***

Hele bir ayağa kalkalım önce...

Birbirimizin ellerinden tutarak...
Omuz omuza hele bir ayağa kalkalım...
Yüreklerimizi çoğaltarak…
Bencilliklerimizi, doyumsuzluklarımızı, hırslarımızı yenerek, birlikte, beraber, samimi…
Hele bir ‘yaşayalım’ önce…
Yenilmeden…
Şimdi çok daha duyarlı olmak gerekiyor, çok daha sorumlu…
Ayaklarımızın yere basması gerekiyor şimdi…
Birbirimizi anlamamız gerekiyor, birbirimize yaslanmamız...
Tutunmamız gerekiyor, şimdi…