Hellim için kritik dönem

Sami Özuslu

 

“Kıbrıs sorunu bütün sorunların anasıdır” denildiği zaman buna karşı çıkanlara ya da burun kıvıranlara rağmen her taşın altından o çıkıyor.
BM Barış Gücü’nün Güvenlik Konseyi kararıyla çizilen Yeşil Hat’a yerleşmesinin üzerinden 50 yıl, Kıbrıs’ın fiilen bölünmüşlüğünün üzerinden 40 yıl geçti ve adına ‘Kıbrıs sorun’ denilen kangrenleşmiş statüko yaşamın her alanını etkilemeye devam ediyor.
Kıbrıs sorununu ya da adada devam edegelen bölünmüşlük durumunu yalnızca ‘büyük siyaset’ penceresinden izlemek, onun yarattıklarını gömezden gelmek mümkün mü?
Özellikle de Kıbrıslı Türkler bakımından...

**

Nitekim Kıbrıslı Türklerin adanın kuzeyinde sürdürülen ‘sıkışmış yaşam’da statüko kaynaklı yeni sorunlar ortaya çıkmaya devam ediyor.
Bunlar arasında sosyal ve ekonomik konular da var.
Dikkatler uluslararası camianın da odaklandığı gaz konusuna yoğunlaşıyor, ama uzlaşmazlığın doğal bir sonucu gibi duran ‘paylaşamama’ hastalığı yüzünden henüz Akdeniz’in dibinde duran kaynaklar yeni sürtüşmeleri beraberinde getiriyor.
Hellim -ya da halloumi- konusunda yaşanan paylaşamama halleri de gazın bir prototipi gibi görünüyor.
Helllimin adını ‘halloumi’ olarak tescillemeye hazırlanan Kıbrıs Cumhuriyeti, adadan ihraç edilecek hellimin denetimi konusunda da Kıbrıslı Türklerin devre dışı kalması anlamına gelecek kurallar konusunda AB ile birlikte hareket ediyor.
Bu durumda ülke ihracatında önemli pay tutan hellime dış pazarın daralması, hatta tamamen kapanması, dolayısıyla zaten zorda olan sektörün yeni bir krize girmesi tehlikesi var.
Bu durum hükümetin, üreticilerin ve sivil toplumun süekli gündem maddelerinden biri haline geldi. Hellim konusunda ‘koordinasyon kurulu’ bile kuruldu!

**

Hellim konusunda yaşanan olumsuz gelişmeleri tersine çevirmek için hükümetin de dahil olduğu, ama başını sivil toplum örgütlerinin çektiği bir ‘lobi’ çalışması başlatıldı.
Kıbrıs Türk İşadamları Konseyi (TİAK) dün bir grup gazeteciyi öğle yemeğinde konuk etti. Kuru fasulye-pilav eşliğinde ve sohbet havasında geçen yemekte TİAK Başkanı İlker Züğürt ile Sanayı Odası Başkanı Ali Çıralı, hellimle ilgili gelinen son nokta hakkında bilgi verdiler, başlatılan lobi çalışmaları ve hukuk mücadelesini anlattılar.
Çıralı ve Züğürt’ün verdiği bilgiye göre, Ticaret Odası da bu çalışmaya katkı koyuyor. Zaten Ticaret Odası Güney-Kuzey ticaretinde Yeşil Hat Tüzüğü kuralları çerçevesinde bir tür ‘devlet’ görevi üstleniyor, bu yüzden de konunun doğal parçası gibi...

**

Hellim konusunda Brüksel’de devam eden hukuki süreç yakında sonuçlanacak. TİAK ve Sanayi Odası yöneticileri bu yüzden AB kurumları nezdinde bu birkaç ay içerisinde yapılacak temasların ‘kritik’ olduğuna inanıyor ve bu konuda toplumu, sivil örgütleri ve kamuoyunu duyarlı olmağa davet ediyor.
Kıbrıs sorunu yüzünden her konuda ‘paylaşamama’ sendromu yaşayan iki toplum, hellim –ya da halloumi- konusunda bir kez daha kozlarını paylaşmağa hazırlanıyor.
Ama tek sorun bu da değil!..
Hellimin denetimi konusunda Kıbrıs Türk tarasına ‘yeşil ışık’ yakılsa ya da ihracat Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinden yapılacak olsa da, hellimde kullanılan keçi-koyun sütü oranının düşüklüğü, Kıbrıslı Türk üreticinin standart dışı kalmasına neden olacak.
Kuzey’de küçükbaştan üretilen –ya da Süt Kurumu’na verilen- süt miktarının oldukça düşük olduğunu söylüyor Ali Çıralı ve bunun yukarılara çekilmesi için ‘fiyat politikası’ başta olmak üzere alınması gereken tedbirler olduğunun altını çiziyor.
İşin özeti, hellim konusunda hem Brüksel’de, hem de Lefkoşa’da kritik bir döneme giriliyor.