Hekimden sorma, çekenden sor...!

Mehmet Çağlar

İhtiyaç kültürü yerine arzu kültürü başat kültür olduğuna göre, tüketici heveslerini doğru okuyan oyunu kazanır....

Okuyamayan kaybeder ve kaybolur.
Elbette ki, yönetimdeki iktidar yapısının da "oyunun" gerektirdiği yönde kontrol ve manipüle edilmesi gerekiyor...
Bunun gerçekleşebilmesi için, yıllardır sürüklendiğimiz durumdan çıkmak adına bir istikrar "paket"i hazırlanması gerekiyordu...
Nasılsa ekonomi darda; nasılsa cari bütçe dahi yerel gelirlerle karşılanamıyor; hatta toplumsal kurumlar iflasın eşiğinde!...işsizlik hat safhada; yatırım bütçesi hiç ayrılamıyor, sadece bizlerin karar veremediği alanlarda istenilen şekilde uygulanacaksa alınabiliyor!toplumsal kurumlar özelleştirilmezse batacak noktaya da gelmişler...öyleyse bu ekonomik pakete veya programa harfiyen uymak lazım...
Değil mi ya!

Kıbrıs Tarihi boyunca görülmüş en vahşi ekonomik düzen...
Bu ekonomik düzen öyle bir düzen ki;
Hırs, Bencillik ve Kâr güdüsü üzerine kurulmuş...
Altında kalanın boynu kopuyor, canı çıkıyor...!

İşler bu noktaya geldikten sonraki adımlar da belliydi aslında...

Siyaset eksenini sağ-sol ideolojisinden çıkarmak ve özel şirketler tarafından yerleştirilip yönlendirilebilecek yeni bir toplum hareketine dönüştürmek...
İşte bunun için Kıb-Tek gibi toplumsal varlıkların, bize sunulacak bu "istikrar" politikası karşılığında özelleştirilmesi gerekiyor...!
Eh! ..
Bu arada, bizler adına veya "yeni KKTC kimliği" üzerinden:
  "Maddi değerler üzerine kurulmuş bir yaşam sürmüyoruz"
mesajının da verilmesi lâzımdı elbette...
Bu durumu da zorlama yasa ve tüzüklerle hatta anayasal sıkıntılar da yaratarak, içerisinde İlahiyat Kolejleri ve Camilerin de bulunduğu külliyeleri ibadete açarak;
"Toplumun talebidir, böyle istiyorlar" da diyerek,
"Oldu- Bitti"ye getirdiler...
Bu yetmedi;
Kurdeleyi de bize kestirdiler...!

Sonuç:
Bugün siyasal çevrelerdeki tartışma zemini;
"Yeni ve daha güzel bir toplumu nasıl inşa ederim? " noktasından, bütçedeki sıkışıklıktan kurtulabilmek ve Kıb-Tek'i ödeme ve mazot alımlarında rahatlatıp halkın bu yaklaşan kış kıyamette elektriksiz de kalmaması için;
"zam yapalım mı, yapmayalım mı?"
minvalinde devam ediyor...
Yeni ve güzel bir toplumu inşa edecek, zenginliğin , endüstrinin ve teknolojinin nasıl yaratılabileceğini ise kimse tartışamıyor bile...
Alternatifler, alternatif enerji kaynakları düşüncelere düşüyor da bir türlü uygulamaya giremiyor daralmaktan dolayı...

Böyle , bu yöntemlerle, köşeye sıkıştırılarak "terbiye ve ıslah" anlayışı üstünden demokrasi müzakeresi olamaz...
Devlet dediğin bilgiyi örgütler ve kendi tarzında kurumsallaştırır...
"Akıl Defteri"ndeki ve hükümet programında hedeflenen düzeni sağlamak dışında, bizim "başka bir manifesto" ile hiyerarşi yaratmak gibi bir sorumluluğumuz olamaz, yoktur...

"Müsaade edildiği kadar" bir sistem inşa ederiz anlayışı sağlıklı bir çıkış yolunu işaret etmiyor!
Yılların birikimi ve son yaşanan Ekonomik krizin faturasını halk üstlenecekse, halkın malını da halka devretmek gerekir...
Çünkü bu yöntem bizim sorunlarımızın bir çeşit çözümüdür...
"Öteki" bizim icadımız değil!

Atalarımız "hekimden sorma, çekenden sor" diye boşuna dememişler...