HAYALLERİMİZİN IŞIĞI

Neşe Yaşın

Bu günlerde yeni şiir kitabım “Kar Uykusu” nun heyecanı içindeyim. Yoğun ders programım, son günlerde uğraşmak zorunda kaldığım saçma sapan bürokratik işler, pandemi nedeniyle kötüye doğru giden dünya için duyduğum kaygılar bu heyecanı gölgelese dahi bir biçimde ışıklıyım işte.

Hayatımın bir döneminde, gündelik hayatın dertleri, sosyal, politik, kültürel gündemler, yıpratıcı ilişkiler ve dilin şiddeti içinde oradan oraya savrulurken şair olarak yapabileceğim başka bir şey olduğunu fark etmiştim birden. Dili hayattaki kavgaların eziyetinden kurtarabilir, onunla kurgusal bir dünyaya gidip sahte olanın düğümünü oralarda çözmeye çalışabilirdim. Ancak şiir muktedirdi buna. Bazen ben şiirden söz ederken ondan bir bireyden söz eder gibi söz ettiğimi, adeta birazdan bizimle sofraya oturacak olan bir aile ferdinden, bir arkadaştan, bir personadan dem vurduğumu düşünebilirsiniz. Benim için biraz da öyle sanki… İçimi dökeceğim, kalbimi kanatan sırlarımı paylaşacağım hayali bir arkadaş gibi şiir.  Kitaplar ise bunun somutlaşmış halleri. Her biri, adıyla sanıyla hayata gelmiş birer kişi, sonsuza dek hayatıma katılmış, sancılar çekip doğurduğum insanlar sanki… Çocuklarım demiyorum çünkü ben onların şefkate muhtaç çocuklarıyım aslında. Onlar birer anne, baba, sevgili, başımı omuzlarına dayayıp ağlayabileceğim yakın arkadaşlar. Şairle kitabı arasındaki anlatmaya çalıştığım bu ilişkiyi ne kadar anlamlı buluyorsunuz bilemiyorum. Eminim en çok da şairler anlıyordur bunu. O kitabın ele alındığı andaki duyguyu bildiklerinden eminim. Bu arada ben henüz Kar Uykusu’nu elime alabilmiş değilim. Bu günlerde adanın kuzeyine varmış olmalı. Dikenli tellerin üzerinden biri onu bana uzatabilir belki.

Kriz dönemlerinde yayınevleri en önce şiir kitaplarından vaz geçmeye yöneliyor. Bazı istisnalar dışında şiir kitapları çok satmıyor çünkü. Arkadaşını bekliyorsun ve gelmiyor bir türlü… Bazı şiir kitaplarının yüksek satış rakamları kitapçı ya da internet satışlarından çok belediyelerin ve bazı kurumların toplu alımlarıyla ilişkili benim duyumuma göre. Çok da önemli değil bu. Şiirin kalpten kalbe seyahat edebilen sihirli bir halısı var çünkü… Kâğıt üstünde olması bile gerekmiyor, yüzyıllar boyunca dilden dile yaşayan şiirler var bildiğimiz gibi.

Böylesi kriz dönemlerinde en çok da sanat sunuyor toplumların devasını. Adanın güneyinde tiyatrolar açılmış durumda. Genç oyuncuların oluşturduğu Fresh Target Theatre’ın sergilediği “ Out of Necessity” oyunu büyük sükse yapmış durumda. Beni en çok mutlu eden oyunun benim “Elbet çiçek açardık/ Engellemeseydin güneşimizi” dizelerimle bitmesi. O genç enerjiyle buluşmak iyi geldi bana. Ardından Kıbrıs Havaları Derneği’nin dikenli telleri aşan konseri içimi kanatlandırdı. Henüz duymayanlar için söyleyeyim. Derneğin Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum üyeleri Türkçe ve Rumca olarak seslendirdikleri geleneksel Kıbrıs şarkılarıyla Baf kapısı yakındaki Venedik Surları’nın üstündeki dikenli tellerin yanından ortak konser verdiler. Videoları izlemeye doyamıyorum. Bu karanlık dönemde başımıza yaseminler döküyorlar adeta.

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun “Kapalı” oyununu da bir an önce izlemek istiyorum bir başka mutluluk sebebi bulabilmek için.

Ülkemizin her iki yanında ve dünyanın pek çok ülkesinde sanata ayrılan bütçeler öylesine komik ki. Bir savaş uçağının iki dakikalık uçuşta harcadığı petrolün parasını bize verin size şahane bir şiir festivali düzenleyelim. Mesele bu kadar basit. Parayı veren kendi düdüğünü çaldırmadığı sürece sanat kanatlanabilir. Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni yardım tüzüğüyle kimin düdüğünün çalınmasının istendiği netleşmiş durumda. Pek çok sanat örgütünün bir güç birliği içinde buna karşı mücadele ediyor oluşu ise son günlerin bir başka iç ferahlatan gelişmesi.

Bu karanlık dönemi fırsat bilerek kendi karanlıklarını daim kılmaya çalışanlara karşı durmak şu an acilen yapmamız gereken. Kim korkar puslu havaları seven hain kurttan.

Haklı olanların, güzelden yana olanların bir avantajı vardır her zaman. İnsanlar milliyetçi nutukların etkisi altına girebilir ama milliyetçilik savaş ve ölüm demektir ve bundan bir avuç insan dışında kimsenin çıkarı yoktur. 

Bir gün tüm adanın bir barış festivali mekanına dönüşeceğini hayal ediyorum ben. Olur ya da olmaz, bu hayalden vaz geçmekten daha kötüsü yok. Kurduğumuz hayallerin ışığıdır bizi güzelleştiren.