Haksız rekabet var

Near East Bank Genel Müdürü Kozan Karakurt, ekonomiyi yorumladı

 

 

 

Near East Bank Genel Müdürü Kozan Karakurt, ekonomiyi yorumladı:

 

·        Bankamız geçen sene, bilanço aktiflerinde, en hızlı olarak büyüyen banka oldu.

·        Bir grup bankası olarak tek bankayız.

·        Haksız rekabet var.Kredi yaratma, fonlama maliyeti ucuz. O yüzden ben daha riskli müşteriye nasıl kredi kullandırabileceğimin yollarını çok iyi şekilde geliştirip öğrenmek zorundayım yerel banka olarak. Yerel bankalar bunu iyi yapıyor diye düşünüyorum…

Dilek ÖNCÜL (EKONOMİ SOHBETLERİ)

Bu hafta Near East Bank Genel Müdürü Kozan Karakurt ile birlikteyiz. Yaklaşık 16 yıldır bu meslekte olan Karakurt, mesleğe Türkiye’de  Citibank’ta başlamış. Kıbrıs’ta ise yaklaşık iki yıldır Near East Bank’ta görev yapan Karakurt, her yatırımın duygusal bir anlamı olduğunu, her şeyin ülkenin kalkınması için yapıldığını kaydediyor. Karakurt ile sohbetimizde Kıbrıs sorunu her zaman olduğu gibi karşımıza çıkıyor yeniden. Dünyaya açılamamanın bankacılık sektörüne getirdiği sıkıntıları konuşuyoruz Karakurt’la.

 

·        YENİDÜZEN: Öncelikle bankanızla ilgili bilgi alalım... Ülkemizdeki bankacılık sektöründe kendinizi nerede görüyorsunuz?

·        Kozan Karakurt: Banka aslında 1996 yılından itibaren var olan bir kuruluş. 5 kişilik bir operasyonla başlamış üniversite içerisinde. Bugüne bakacak olursak 200’ü aşmış bir personelimiz var. 12 şubeye ulaştık. Bankamız geçen sene, bilanço aktiflerinde, en hızlı olarak büyüyen banka oldu. Bankalar Birliği’nin açıkladığı rakamlara göre ilk iki tane şube bankası var, üçüncü biziz hızlı büyümede. Bankada iki seneden biraz az bir zamandır varım. Ben tamamen Suat Hoca’nın varlığından dolayı bu işi kabul edip geldim çünkü biliyordum ki arkada çok büyük vizyonu olan biri var. Ne hayal edersem, bana ‘hayır’ demeyecek. Hakikaten de öyle oldu. İnsanlar sorar, nasıl büyüdük, nasıl hızlıca bu noktaya geldik; tamamen bizim patronumuzdan dolayı. Ne hayal ediyorsak, ‘yapın’ diyor. Kısa bir süre içerisinde oldukça değişiklikler yaptık bankanın çalışma sisteminde. Bir temsilcilik açalım Türkiye’de, bu kadar büyük bir grubuz dedik. Hayaldi; buna gülen bile oldu açıkcası. Neden olmasın dedik, üstüne gittik; oldu. Kısacası en büyük demeyim ama en iyi banka olmayı hedefliyoruz; müşteri hizmetiyle, hizmet kalitesiyle, ürün çeşitliliği ile. Batıya en yakın hizmeti ülkeye getirmek istiyoruz. Ha bunlar bir günde olur mu? Böyle bir şey mümkün değil ama bunlar için çalışıyoruz. Aldığımız her elemanın ileride kendinden beklediğimizin bunlar olduğunu anlayarak bu göreve başlamasını, eğitilmesini hedefliyoruz.

“1.2 MİLYON TL VERGİ ÖDEDİK”

 

·        YD: Ekonomiye gerek istihdam gerekse vergi bazında nasıl bir katkı koyuyorsunuz?

·        Karakurt: Geçen sene 1.2 milyon TL vergi ödedik. Bu sene inşallah daha çok çıkacak. İstihdam olarak ise ben bankaya başladığım zaman 88 çalışan vardı, şu an 200’ü geçtik. %257 arttı. Şube açtık. Bazı departmanlar kurduk. Mesela hazine kurduk. Tabii ki hepsi kendi içinde kendi maliyetini çıkardığı sürece büyütüyoruz, onun dışında istihdam yapmak anlamlı değil. Ama bazı eksik destek birimleri vardı onlar tamamlandı. İnsan kaynakları kuruldu. Dolayısı ile istihdam sayısı arttı. Tabii bundan sonra bu kadar bir istihdam olmayacak.

“İLİŞKİ YÖNETİMİ ÖNEMLİ”

 

·        YD: Ancak bilançosu iyi olan kuruluşlar kredilerden yararlanabiliyor kanısı yaygın. Kurum-kuruluşların, halkın kredi programlarından yararlanabilmesi için sağladığınız kolaylıklar var mı?

·        Karakurt: Kıbrıs’ta ilginç bir durum var, kısır döngüye gitmiş bir durum. Türkiye’de de vardır küçük şirketlerde; çok vergi ödememek için şirketler bir şekilde bilançoda kâr göstermiyor. Bankacı da ilk aşamada bilançoya bakıp kredi  yapılandırdığı için kârlı olmayan bir şirkete kredi vermek istemiyor. Burada artık bankacılığın öteki yetenekleri devreye girmesi lazım. Müşteriyi tanımak, gidip onunla yaşamak, ne ürettiğine bakmak, ne yapıyor, krediyi niçin alacak meseleleri başlıyor. Ama kredi vermek istedikten sonra, bir şirkete inandıktan sonra verilir diye düşünüyorum. Tabii bankacılıkta ben işte hep şey  zannederdim ilk başlarda; kredi vermek, analiz yapmak çok önemli. Bir yerde o krediyi tabir caizse döndürmek önemli. Kredi entegre bir iştir. Verildiği günden geri dönene kadar beraber yaşamak lazım o kurumla. Kredilere gelince; mesela kahve kredilerimiz çok sattı bireyselde . Şirketlere yönelik de yapacağız. Yine iddialı olacak. Kahveyi geliştirirken hep müşterilere sorarak yaptık bu işi. Dedik ki bunları onlar satın alacak neye ihtiyaçları var onlar söylesin. Belki de o yüzden daha başarılı oldu. İnşallah 2013’te esnafa yönelik de yapacağız, belki adı esnaf kahvesi olur. Tabii ki bunun dışında epeyi kurumsal müşterimiz var bizimle çalışan. Makro ekonomiye bağımlı olarak esnaf yaşamak zorunda olduğu için ülke sallandığı zaman veya piyasa, kendini koruyan bir banka arar illa ki. Batılılar buna ‘relationship banking’ der, iyi günde kötü günde ilişki. Bunu başardığınız zaman en iyi banka siz olursunuz gerçekten ama bunu başarmak için çok iyi tanımak lazım müşteriyi. İlişki yönetimi dedikleri bu. Tabii bunun için de iyi ekip lazım. Bu da dönüp dolaşıp insan kaynağına geliyor.

“HAKSIZ REKABET VAR”

 

·        YD: Türkiye’nin Kıbrıs’taki şube bankaları gerek kredi programları gerek mevduat olarak sizi nasıl etkiliyor ya da etkiliyor mu?

·        Karakurt: Vallahi çok etkilemiyor. Tabii ki onların kaynak yaratma maliyeti çok düşük. Biz burada kimseden borçlanamıyoruz, bizi biri tanımıyor. X bir bankayı düşünün milyonlarca müşterisi var. Vadesiz mevduat tabanı diye bir şey var bankalarda. Vadesizde kalan paralar beleş fonlamadır banka için. Şimdi benim büyüklüğümle bir X bankanın büyüklüğü farklı. Bu taban ne kadar fazla ise fonlama maliyeti o kadar ucuzlar bankalarda. Piyasa %17’lerdense, %12’lerden kullandırabilir o krediyi. Bunun yanında sendikasyon kredileri var. Çok ucuza, LIBOR’dan borçlanıyorlar. LIBOR, Londra bankalar arası para piyasasında kredibilitesi yüksek bankaların birbirlerine ABD doları üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları faiz oranıdır. Dünya’da ciddi, ucuz bir sürü fon var ortada dolaşan; Kıbrıs bankacılık sektörü bunları alamıyor. Biz çıkıp gidip desek ki biz borçlanıp sendikasyona çıkalım, çok iyiyiz, en iyi bilançomuz var, kimse tanımıyor bizi ve vermiyor. LIBOR’dan borçlanan bankalar mesela faiz 2.5 ise, 2.5’tan borçlanabiliyor. Büyük bankalar konsorsiyum oluşturup giriyor. Onlar ucuza fon yaratıyor ama ben mevduat toplamak zorundayım %11’den ki bankamı onunla fonlayım. Bu bizim en büyük dezavantajımız; kapalılıktan dolayı bu hareketi yapamamak. Ha biz bunun nasıl aşıyoruz. Onlar çok büyük oldukları için çok da bürokrasi var kaçınılmaz olarak. Bir kararı vermek için üç hafta süreye ihtiyaçları varsa biz üç saatte karar alabiliyoruz. Sürat, aramızdaki en önemli fark. İkincisi; faizler düşüyor global olarak. Türkiye faizleri düşürdü. Hazine diyor ki artık mevduat faizlerini %8’e toplayacaksın. %8.5’i veremiyor. İşte ben o an %8.8 vererek önüne geçebiliyorum onun. Çünkü o bürokrasinin içinde hareket etme zorunda. Burada bizim avantajımız bu. Tabii onlar risksiz müşteriyi alıyorlar. Bize riskli müşteri kalıyor çoğu zaman. İşte orda bankacılık yapmak sırat köprüsüne benzer. Haksız rekabet var.Kredi yaratma, fonlama maliyeti ucuz. O yüzden ben daha riskli müşteriye nasıl kredi kullandırabileceğimin yollarını çok iyi şekilde geliştirip öğrenmek zorundayım yerel banka olarak. Yerel bankalar bunu iyi yapıyor diye düşünüyorum; yaşadıklarına göre...

“KIBRIS İÇİN ÇALIŞIP KIBRIS İÇİN VAROLACAĞIZ”

 

·        YD: Hedefleriniz, beklentileriniz neler?

·        Karakurt: Biz her zaman için, patronumuzun vizyonu da bu yöndedir; Kıbrıs için çalışıp Kıbrıs için var olacağız. Temsilcilik izni aldığımızda bazı insanlar Türkiye’ye mi gidiyorsunuz dedi. Tamamen oradan sağlayacağımız fayda buradaki bu operasyonları nasıl daha iyi geliştirebilme üzerine. Orda buradaki sektörü temsil etme üzerine. Bu önemli bir mesaj. Zaten bizim grubumuz hep buraya yatırım yapan bir grup. Bunun haricinde kafamızdaki hedef her zaman için hep en iyiye gitmek ve batıyı takip etmek olacak. Yapabildiğimiz sürece çünkü hareket kabiliyetimiz az, Dünya’ya açık olmadığımız için. Ama yapabildiğimiz kadarıyla daha iyi müşteri hizmeti, daha iyi teknolojik yatırım yapmayı hedefliyoruz. Bireysel müşterilerin hayatını kolaylaştıracak çalışmalarımız var. 5-10 sene sonrasını düşündüğümde bu banka “major player” olacak diye düşünüyorum.


 

 “Hedefimiz müşteri odaklılığı arttırma”

 

·        YD: Özel bir banka olarak ayrıcalıklarınız, avantajlarınız neler?

·        Karakurt: Yerel-özel bankalar içerisinde bence ayrıcalığın tanımı bir kaç çeşit olabilir. En önemlisi bir grup bankası olan tek banka. Yani bu bir patron bankası değil. Büyük bir grup olmak, bunun bir parçası olmak önemli bir şey diye düşünüyorum. Bu tabii ki ileriye giderken önemli bir ayrıcalık çünkü bankacılık sistemi değişecek. Bir sürü sermaye gereksinimleri, batıya uyum, Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde bankaların, çok doğu çizgilerde hareket etmenin ve bir takım yeniliklere ayak uydurmak için para harcamanın dışında bir yolları kalmayacak. Şimdi birçok şeyi yapmıyoruz aslında. Merkez Bankası çok güzel yasalar geçirdi, yönetmelikler. Ama genelde piyasadaki yerel bankaların yaklaşımı ne kadar geç bunlara uyarsak yönünde. Genelde nedeni yatırım yapma zorunluluğu. Teknolojik yatırımlar yapılmadan bu işler olmayacak bir süre sonra. Sermaye gerekliliği arttırıldı, %10’a çıkarıldı. Bunun devamı gelecek. Çünkü Türkiye’deki bankacılık sektörü çok düzgün, çok ilerlemiş. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu-BDDK çok sıkı kontrol altına almış her şeyi. Batı tarafından Kıbrıs’ın bir arka bahçe olduğunu, Türkiye’yi çok düzenleyip de Kıbrıs’a istenilen bir takım operasyonların yapıldığı bir yer olduğu izlenimi vermek istemeyeceği için burayı da ciddi bir şekilde düzenleyecek, daha da batı standartlarına getirecek diye düşünüyorum. Grup bankası olmak bizim önemli bir ayrıcalığımız ve avantajımız. Onun haricinde, ilerisi için hedeflenen, çok iyi olacağımız bir çok şey var düşündüğümüz. En önemlisi müşteri odaklılık. Bu çok gelişecek, bun un üzerine yatırım yapacağız. Onun dışında ürün çeştliliği, bunun üzerine yatırım yapıp farklılaşacağız. Ki başladık da. Örnek vermek gerekirse mesela bir Kahve Kredisi kampanyamız oldu. Üç aydan kısa bir sürede 25 milyonluk kredi kullandırdık. Bu kredilerde sıfır ücret sıfır komisyon aldık. Yani aslında banka pek de bir şey kazanmadı. Ama ciddi bir şekilde müşteri kazandı. Bankacılık sektörü içerisinde şuna dikkat ediyoruz; söylediğimizle yaptığımızın bir olması. Yani ben %2 faiz diye reklam yapıyorsam müşteri içeriye girdiği zaman %2 faizi bulması lazım. Farklı bulduğu zaman bir gün kazanırsınız iki gün kazanırsınız, bunun devamı yok. Şikayetlerle ilgili bir süreç var; nasıl cevaplanacak, hangi süre içerisinde müşteriye dönülecek. Bu, müşteri odaklılığın bir ürünü bence ve bu konuda farklılaşacağız ilerde. Kafamızda hep bunlar var. Bence tabii ki Kıbrıs’ın makro ekonomik, Türkiye’ye bağımlılığı, kapalılığını da düşünecek olursak Kıbrıs’ta iyi perakende bankacılığın daha az riskli olduğunu düşünüyorum strateji olarak. Ama bu demek değildir ki kurumsal bankacılık yapılmayacak. O da kesinlikle doğru şekilde yapılmalıdır.

 

·        YD: Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?

·        Karakurt: Bence sosyal sorumluluk doğrudan götürüp para bağışlamak değil açıkçası. Batıda böyle bir şey yok. Kıbrıs’ta birazcık daha farklı algılanıyor. Ancak büyük bankalar bu işleri daha farklı yapıyor. Gönüllülük usulü ön planda. İlk başlarda doğrudan para verdiğimiz projeler oldu ama bundan sonra ağırlıklı olarak bu söylediğim çerçevede projelere kanalize olacağız. Doğrudan para vermek değil yani. Mesela Citibank’ta hafta sonu toplanılır, gidilirdi yardıma muhtaç çocuklara kitap okunur veya evler boyanırdı. Üst yöneticiler bile ihtiyacı olan insanların evlerini boyardı. Hep gönüllülük usulüydü ama. Tabii ki maliyeti yine banka karşılar ama al para şeklinde değil. Bunun yanında Yakın Doğu Üniversitesi’nde okuyan öğrencilere banka olarak burs katkımız var. Bire bir biz öğrenciye vermiyoruz ama üniversitenin verdiği bir takım burslara bağış anlamında da katkıda bulunuyoruz zaman zaman.


 

 “Türkiye’de temsilcilik açılıyor”

 

·        YD: Türkiye’de bir temsilcilik açma girişiminden bahsettiniz. Ne aşamada?

Karakurt: İzin aldık, altı aylık bir sürecimiz var şu anda. BDDK’dan yazılı iznimizi aldık. Çalışmalarımız devam ediyor, henüz açılmadı. Kişi seçmeye çalışıyoruz, Türkiye’deki baş temsilci kim olacak, onunla ilgili görüşmeler yapıyoruz. Türkiye’de temsilcilik konusu bizim için grup olarak da önemli bir şey çünkü bir yerde bu grubu, Türkiye’ye açacak olan bir pasaport gibi düşünüyorum ben. Bu izni aldık görüşmeye gittiğim zaman bir sürü bankacı benimle görüşmeye geldi. Burada milyar dolarlık bir grup var. Kıbrıs’a katkı sağlayacağını düşünüyorum çok fazla. Biz bankacılık yapmayacağız, temsilciliğiz ama ilişki sağlamak çok önemli. Orda bir adres olması oradaki bankacıların size bakış açısını değiştiriyor. Kıbrıslı bankaların hemen hemen  hiç birinde para piyasaları Credit (kredi) line’yı yoktur. Neden vermezler. Kıbrıs tanınmış değil de ondan. Gidip para blokelemedikten sonra kimse Kıbrıs’ın Kuzeyindeki bilançosuna bakıp bankanın da- çok karlı olabilir- o riski almaz. Türkiye bankaları da dahil. Biz bu line’ı aldık Türkiye’deki bankalardan. Para blokelemeden üstelik. Bu adımı attıktan sonra üç banka daha geldi biz de verelim diye. İşte bu önemli. Ben o line’ı aldığım zaman ucuza borçlanabiliyorum bir yerde. Burada satacağım kredinin maliyetini etkiliyor ucuza borçlandığımda. Kıbrıslı bankalarda böyle bir şey yok şu anda. Lineları yok. Varsa bile gidip karşılığında para bloke etmişlerdir. DBS diye bir sistem var, Doğrudan Borçlandırma Sistemi. Yerel banka olarak kullanılan yerel yazılım üzerinde biz geliştirdik ilk bunu. Türkiyeli bankalarda var. Şimdi Turkcell ile ortaklık yaptık. Turkcell bunu kullandırmaya başlıyor bayilerine. Biz para bloke etmeden bilançomuza karşılık kredi line aldık. Çünkü bankacılıkta kredibility diye bir şey var. Her şeyin yazılı olmasına gerek yok. Baktığınızda bilançomuza veriyor ama biliyor ki bu bankanın sahibi de burada 25 yıldır pozitif nakit akışı olan 30 bine yakın öğrencisi olan bir üniversite. İşte buna de facto tanınma denir. Yazılı değil belki ama adam tanıyor. Bunu zorlayarak aldık, inanarak. Biz bunu istiyoruz diye karşılarına gittiğimiz zaman ne konuşacağımızı bildiğimizde oluyor.


 

Bir cümleyle

Ekonomi: Söylendiği kadar kötü değil

Para: Piyasalar

Döviz: Yabancı para birimi 

Borsa: Uzun dönemli yatırım

Yatırım: Kalkınma

Hükümet: Kamu Yönetimi

Özelleştirme: Dünyadaki örnekleri iyi

Medya: Çok severim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri